İki zirve, dünyanın geleceği ve Türkiye’nin yeri
Temmuz ayının başında iki uluslararası zirve düzenlenecek. Birincisi Washington’da 9-10-11 Temmuz’da yapılacak NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi. NATO’nun 75’inci yılındaki bu Zirve’ye ABD büyük önem veriyor. Amaç, Zirve’yi gelişen dünyaya karşı bir gövde gösterisine dönüştürmek.
ABD’nin güncel plandaki önceliği Ukrayna’da Rusya’nın durdurulmasını sağlamak ve Batı Asya’da Atlantik hegemonyasını gerileten, İsrail’e karşı Hamas başta olmak üzere direniş ekseninin eylemlerinin yıkıcı sonuçlarını ortadan kaldırmak. Stratejik hedef ise, Çin’i durdurmak, Rusya-Çin ortaklığı temelinde şekillenen gelişen dünya devletleri ortaklığının etkilerini sınırlamak.
Bu amaç doğrultusunda NATO’nun, Soğuk Savaş sonrası en büyük dönüşümü kapsamında, Asya-Pasifik’e doğru genişletilmesi hedefleniyor. Ancak İttifak’ın bu hedeflerinin altına imza atan NATO üyeleri arasında bir fikir birliği yok. Ukrayna, Batı Asya’daki gelişmeler ve Çin başta olmak üzere birçok konuda ABD ile özellikle Almanya-Fransa ekseni arasında taktik işbirlikleri devam ederken stratejik çıkarlar arasındaki makasın açıldığı görülüyor. Buna karşılık, ABD’nin NATO’yu Ukrayna savaşının içine doğrudan sokma yönündeki girişimleri var.
ASTANA’DA ADİL DÜNYA TALEBİ
İkinci Zirve, 3-4 Temmuz’da Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılacak olan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi. ŞİÖ üyesi devletlerin Dışişleri Bakanları 20-21 Mayıs’ta Astana’da toplandı ve Temmuz Zirvesi’ne hazırlık kapsamında çeşitli konuları görüştü. Helikopterlerinin düşmesi sonucu hayatlarını kaybeden İran Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve yanlarındaki yetkililer için saygı duruşu yapılan toplantıya İran’ı temsilen Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehdi Safari katıldı. Toplantıda, Zirve’de ilan edilecek Astana Bildirgesi taslağı, ŞİÖ’nün Adil Barış ve Uyum için Dünya Birliği Girişimi ve diyalog ortaklarıyla etkileşimin geliştirilmesi için bir yol haritası taslağının da aralarında olduğu 22 belge onaylandı.
ŞİÖ Zirvesi’nde, Belarus’un örgüte tam üyeliğiyle örgütün üye sayısının 10’a çıkması bekleniyor. Türkiye ŞİÖ’nün Diyalog Ortağı. Geçen yıl örgüte Diyalog Ortağı olarak katılımı resmileşen Suudi Arabistan’ın yanı sıra örgütün 14 Diyalog Ortağı arasında Azerbaycan, Ermenistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt de bulunuyor.
Geçen yıl Hindistan’ın dönem başkanlığındaki Zirve çevrim içi olarak toplanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı 2022 yılındaki Semerkant Zirvesi ise gelişen dünya devletlerinin adil dünya talebinin güçlü bir şekilde ilan edildiği bir toplantı olmuştu. Bu yılki Zirve’de bu talebin daha somut bir öneri şeklinde ortaya konması bekleniyor.
TÜRKİYE’NİN YERİ
Zirvelerin gündemi ve örgütlerin hedeflerinin de açıkça ortaya koyduğu gibi, NATO’nun gündemi ABD emperyalizminin hegemonyasını sürdürmek için savaş hazırlıkları iken ŞİÖ’nün gündemi hegemonyacılığa karşı işbirliği. ŞİÖ, üye ülkelerin, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere siyasi alanda derinleşen ortaklıklarla somut kazanımlar elde etmesini sağlayan bir örgüt. Öte yandan, örgütün çekirdeğinde yer alan Rusya ve Çin’in ABD önderliğindeki Atlantik’in saldırganlığına karşı kararlılığını pekiştirdiğini de vurgulayalım.
Türkiye, 1952’den beri NATO’nun üyesi. ŞİÖ’ye ise, Diyalog Ortağı olarak 2012’de dahil oldu. NATO üyeliğinin, güvenlikten siyasete ve ekonomiye kadar her alanda Türkiye’nin sisteminde belirleyici role sahip olduğu biliniyor. Bu sistemin bugün ülkeyi getirdiği yer, ekonomide, iç ve dış siyasette, güvenlikte çıkmazdır. Atlantik sisteminin hegemonyasını sürdürmede en etkili aracı olan, uluslararası finansal sermayenin yönettiği “serbest piyasa ekonomisi”ne teslimiyet, ülkede gelir adaletsizliğinin artmasına, dış siyaset ve ulusal güvenlikte milli çıkarlar açısından zaaflara yol açıyor.
Türkiye’nin NATO üyeliği, İttifak’ın patronu ABD’nin PKK’yı silahla donatmasını, Suriye’yi parçalamak, Türkiye’nin altını oymak için yürüttüğü faaliyetleri engellemede bir işe yaramıyor. Dahası, ABD’nin bugün NATO’da, Türkiye’nin de içinde olduğu bütün gelişen dünya devletlerinin çıkarlarını hedef alan bir tertiplenmeye girişmesidir. Bu koşullarda Türkiye’nin çıkarları, gelişen dünya devletlerinin Atlantik hegemonyasına karşı işbirliğine dahil olmaktan geçer.