22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci Dünya Savaşı’nda İsmet İnönü’nün politikası

Ercan Dolapçı

Ercan Dolapçı

Site Yazarı

A+ A-

İkinci Dünya Savaşı’nda İsmet İnönü’nün politikası - Resim: 1

9 Mayıs, İkinci Dünya Savaşı’nın Zafer Günü. Bugün, her yıl zafer kazanan ülkelerde kutlanıyor. Komşumuz Rusya’da ise ayrı bir heyecanla kutlanıyor. Çünkü savaşın en büyük yıkımını ve zahmetini onlar yaşadı. Bütün sıkıntılara rağmen zaferin kazanılmasında büyük emekleri oldu. Savaş boyunca ölen 60 milyon insanın 20-25 milyonu Sovyet vatandaşı olduğu ileri sürülüyor. Bu büyük savaşa biz girmedik ancak seferber ettiğimiz bir milyon askerin tetik başında yaptığı zorlu altı yıllık görev sırasında 23 bin askerimiz, hastalık ve çeşitli nedenlerle hayatını kaybetti. Sovyetler Birliğinin bir parçası olan Türk Cumhuriyetlerinden “Büyük Anavatan Savunması”na katılan soydaşlarımızdan ise tahminen 3 milyonun üzerinde şehit verdik.

Türkiye, Atatürk’ün vasiyeti olan “tarafsızlık” politikasını sürdürdü. Büyük savaşta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün değimiyle “Aç kaldık ancak babasız kalmadık.” Usta politikacı İnönü, bütün zorlamalara rağmen savaşa girmedi ve baskıları göğüsledi. İnönü, 12 Mayıs 1939’da İngiltere, 23 Haziran’da da Fransa ile ittifak anlaşması yaptı. Bu anlaşma Sovyet Rusya’yı rahatsız etti. “Kime karşı yapılıyor” sorusunu gündeme getirdiler. Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu Eylül-Ekim 1939 tarihleri arasında Moskova’ya giderek 7 Aralık 1925 tarihinde Paris’te imzalanan Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması’nı yenilemek istedi. Bazı düzeltmelere rağmen Rusya yönetimi bunu kabul etmedi. Bu adımla aramıza soğukluk girdi ancak asla düşmanlığa dönüşmedi. Rusya, 23 Ağustos 1939 günü Almanya ile anlaşma yaparak Polonya’yı paylaştı ve 1 Eylül 1939 günü Almanya ve Rus birlikleri Polonya’ya girerek savaş resmen başlamış oldu. Türkiye’nin amacı İngiltere-Fransa ve Sovyetler Birliği’nin de içinde olacağı bir savunma paktı kurmaktı. Bunu fark eden Almanya 23 Ağustos hamlesini yaparak Rusya’yı yanına çekti. Dostluk ve saldırmazlık antlaşması imzaladı. Bu Rusya’nın da işine geldi. Kendine yönelik Alman saldırısını bekliyordu ve iki yıl ötelemiş oldu. Rusya asıl tehlike olarak İngiltere’yi görüyordu. Almanya’yı üstlerine sürmesinden korkuyordu. Bu iki yıl gecikti. İlginçtir İnönü’nün başta yapmak istediği, 22 Haziran 1941’den sonra gerçekleşti. İngiltere ve ABD büyük savaşta Sovyet Rusya’ya silah, mühimmat, gıda ve çeşitli malzeme yardımında bulundu. Alman faşizminin zulmünden ortak mücadeleyle Avrupa kurtarıldı.

İstedik ki bu yıl Türkiye’nin savaş sırasında uyguladığı siyaseti irdeleyelim.

ATATÜRK’ÜN GÖRÜŞÜ

Atatürk son yıllarda savaşın gelmekte olduğunu ve buna hazırlıksız yakalanmamak gerektiğini yöneticilere söylemişti. En önemli vasiyeti de büyük devletlerle asla müttefiklik içine girerek bağımlı anlaşmalar yapılmamasını istemişti. Atatürk, "Bu kanlı badirede tarafsız kalmak, harbe katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir engele çarptırmadan sevk ve idare ederek harp dışında ve sulh içinde yaşamaya çabalamak bizim için hayatî ehemmiyeti haizdir" sözleriyle uyarmıştır. (Utkan Kocatürk, AAM Yayınları, Ankara, 2005, s.199-200.)

Ayrıca "Sovyetler Birliği'ne karşı asla bir saldırı politikası gütmeyeceksiniz. Doğrudan ya da dolaylı olarak Sovyetler'e yöneltilmiş herhangi bir antlaşmaya girmeyecek ve böyle bir anlaşmaya imza koymayacaksınız" önerisinde bulunmuştu. (Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.30, Kaynak Yayınları, 2011, s.278-279.)

İkinci Dünya Savaşı’nda İsmet İnönü’nün politikası - Resim: 2

İSMET PAŞA’NIN POLİTİKASI

Altı yıl süren ağır savaş sırasında İsmet İnönü Cumhurbaşkanıdır ve onun dönemi, Türkiye tarihinin en sıkıntılı yıllarıdır. Ancak onun güçlü ve tecrübeli liderliği bunların da üstesinden gelmeyi bildi. İsmet Paşa bu dönemde tarafsızlık politikası uyguladı. Dikkatli ve temkinli davrandı… Savaşın Türkiye’nin savaşı olmadığını hatırlatarak 1 Kasım 1945 günü TBMM’de şu önemli saptamaları yapar: “Sayın Milletvekilleri! Alman siyaseti, İkinci Cihan Harbini, Birincinin devamı saymıştır. Gerçek şudur ki, Birinci Cihan Harbi'nde merkezi grup tarafında bulunan bütün devletlerden yalnız Türkiye'den başkaları, İkinci Harp'te de aynı safta bulunmuşlardır. Türkiye ise, Birinci Cihan Harbi'ni her memleketten fazla olarak, dört sene daha yüklenmiş. 1923'te barış yapabilmiş büyük bir imparatorluk kaybetmiş, hayatını ve milli sınırlarını kurtarabilmek için hesapsız felaketler geçirmiştir. İşte memleket onaltı sene sonra çıkan İkinci Cihan Harbi'nde türlü tehlikeleri göze alarak, açıktan açığa İngiltere'nin yanında ve Birleşmiş Milletler davasında kesin durum almıştır. (…) Açıkça söyleriz ki, Türk topraklarından ve haklarından hiç kimseye verilecek bir borcumuz yoktur. Şerefli insanlar olarak yaşıyacağız ve şerefli insanlar olarak öleceğız. (Bravo sesleri; alkışlar.)" (İsmet İnönü'nün TBMM'deki Konuşmaları, İkinci Cilt, (1939-1960), TBMM Yayınları, Ankara, 1993, s.56-59.)

TÜRKİYE’DEN TOPRAK TALEBİ

İnönü’nün bu konuşmasındaki “toprak talebi” vurgusu Sovyetler Birliği’nin Boğazları birlikte yönetme, Kars ve Ardahan’ın geriye istenmesi talebi üzerine yapar. Bu talep doğrudur. Bunu dönemin Dışişleri Bakanı Molotov anılarında net şekilde anlatır ve kabul eder. “Hata” olarak da görür. Stalin’in önerisi üzerine yapıldığını belirtir. Ancak Tevfik Rüştü Aras bunun Stalin’in işi olmadığını “Molotov budalası”nın işi olduğunu vurgular. Bu politika aslında Türkiye’ye büyük zarar verdi. Tarihi Sovyet dostluğuna kuşku yarattı ve Türkiye’yi Batı kampına iter.

ARAS TAM TARAFSIZ OLMALIYDIK

Atatürk döneminde 13 yıl Dışişleri Bakanlığı yapan Dr. Tevfik Rüştü Aras, İnönü döneminde bakanlık yapmadı. Londra’ya Büyükelçi olarak atandı. 1943 yılına kadar burada görev yaptı. Ona göre, İnönü başta İngiltereve Fransa ile ittifak anlaşması yapması hataydı. Türkiye tam manasıyla bağımsız kalarak savaştan kârlı çıkacaktı ve her tarafa sağlam para olan altın ile satış yaparak sanayileşecekti. İşte Aras’ın ilginç görüşleri:

"İkinci Dünya Savaşı içinde tarafsız kalmak ve Balkan'a harbi sokmamak pek mümkündü. Hele İngiltere ile ititfakın lüzumunu, faydasını ve kimlere karşı olduğunu hâlâ anlamış değilim. Zararları ise meydanda idi.

İkinci Dünya Savaşı zamanında halkımız sıkıntılar içinde kaldı, iyi bir ekmek bile yiyemedi. Nihayet müttefikimiz İngiltere'nin bizden alınmış olan Oniki Ada'yı bize sormaya bile lüzum görmeyerek Yunanistan'a vermesine şahit olduk. Büyük liderimizin bıraktığı dış politikada devam edilmiş olsaydı, barış günü gelince 1945 yılında beliren daha büyümüş olan dev Birleşik Amerika Devletleri ve diğer bir dev devlet olarak beliren Sovyetler Birliği'nden sonra üçüncü bir küçük dev olarak Balkan Antantı'na ve Sadabat Anlaşması'na dayanan, Türkiye ve müttefikleri topluluğu olacaktı. (Aras, Atatürk'ün Dış Politikası, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.197-198.)

"Atatürk yalnız İngiltere değil, hiçbir büyük devletle ittifakın taraflısı olmamıştır. Böyle ittifakların sakıncaları, faydalarından daha çok olduğu kanaati her ikimizde de vardı. Bölge nizamını tercih ettik. Büyük bir zaruret bizi zorlamadıkça büyük Batı devletlerinden biriyle işbirliğini, dostça ilişkileri arzu etmekle, korumakla beraber başa baş ititfak etmeyi asla düşünmedik." (Aras, s.201-202.)

İngiltere ile yapılan ittifak anlaşması “kime karşıydı” sorusunu gündeme getirdi. 1939 yılında Saracoğlu’nun Moskova gezisinde Stalin tarafından da bu soru soruldu. Bu konuda Türkiye yakın tehlike olarak İtalya’yı görüyordu. Eğer İtalya Arnavutluk’u ve Yunanistan’ı işgal ederse sonraki hedefi Türkiye idi. İşte bunun için İngiltere ve Fransa ile ittifak geliştirerek bu saldırıyı durdurmak istiyordu. Hatta buna Sovyetler Birliği’ni de katarsa Akdeniz ve Karadeniz’de kendini güvenceye alacaktı… Sovyetler, Almanya ile ittifak kurunca, İtalya da Rusya’nın dikkat etmesi gereken bir konu oldu. Çünkü o devlet de Almanya’nın dostuydu… O günlerde bu nedenle Türkiye ile dostluk anlaşmasını yenilemedi…

STALİN: TÜRKLER BİZİ ARKADAN VURMADI

Bütün bu gelişmelere rağmen Türkiye, Sovyetler Birliği’ne yönelik her türlü harekâttan kaçındı. Onları rahatsız edecek anlaşmalara girmedi. Sovyetlere de hiç düşmanca tavır almadı. İlişkilerin son güne kadar eski görkeminde olmasını istedi. Hatta savaş sonrasında da… İşte bu konuda gazeteci Ahmet Emin Yalman, önemli bir bilgi paylaşır… II. Dünya Savaşı yılları içinde Türkiye’den Rusya’ya yönelik bir saldırı olmaması nedeniyle, Stalin’in daha sonra Türkiye’ye teşekkür ettiğini belirtiyor. Stalin bu konuda şunları söylemiş: “Türkler bizi en nazik zamanlarımızda arkadan vurabilirlerdi, vurmadılar. Kendilerine karşı minnet duyuyoruz. Boğazlar’ın güvene layık bekçileri olduklarını ispat ettiler. Türkleri hem mükâfatlandırmak, hem de Boğazlar’ı daha iyi savunabilecek bir hale koymak lazımdır. Bulgaristan’a Karadeniz’de bir liman yeter. Bulgar sahilinin diğer kısımları hinterlandıyla beraber, Türkiye’ye verilecek bu maksat sağlanmalıdır.” (Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, C.2, 2. Baskı, Pera AŞ., İstanbul, 1997, s.1178-1179.)