24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci İstiklâl Savaşı

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Her askeri harekât hükümetin siyasi direktifi ile başlar. Bu direktifte siyasi hedef açık ve net olarak belirtilir. Bir askeri harekât, ancak bu direktifin tam olarak anlaşılmasıyla planlanabilir. Muğlak bir siyasi hedef ortaya dengesiz bir askeri harekât çıkarır. Böyle bir harekâtta ciddi zayiat verilmesi kaçınılmazdır. Siyasi hedefi alan asker planlama çalışmalarına başlar. Stratejik, operatif ve taktik askeri hedefler belirlenir. Bu hedeflerin ele geçirilmesi için gereken kuvvet miktarları saptanır.

Ayrıca dost, düşman ve tarafsız unsurlar kesin olarak saptanmalıdır. Devlet ve devlet dışı aktörlerin durumu Bakanlar Kurulu tarafından askere bildirilir. Çünkü bu tür bir değerlendirme asker tarafından yapılamaz! Siyasi mülahazalara tabiidir. Eğer bu konularda belirsizlik varsa, asker sürpriz taarruzlara maruz kalır. Bir harbi yönetmek ciddi bir iştir; sanıldığından çok daha zordur. Devlet adamları ve askerlerin başucu kitabı olan “Harp Üzerine” adlı ünlü eserinde Clausewitz şöyle der: “Savaşta her şey basittir; fakat en basit şey bile zordur!”

FIRAT KALKANI’NDA SİYASİ HEDEF

Basına yapılan açıklamalara baktığımızda, bizce uygun olmasa da “Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması!” da siyasi hedefler arasında yer almıştır. Suriye’nin toprak bütünlüğü, aynı zamanda Türkiye’nin toprak bütünlüğünün teminatıdır. Ancak Fırat Kalkanı’nın (FK) böyle bir hedefi olamaz! Çünkü böyle bir siyasi hedef Suriye’nin her yerinde mücadele ve çok daha büyük kuvvetler gerektirir.

Bu hedef, hâlâ devlet büyükleri tarafından gündeme getirilmektedir. O zaman soralım: Rakka’yı ABD ile birlikte ele geçirmek, 5000 km. karelik alan üzerinde uçuşa yasak bölge ilan ederek Suriye devlet uçaklarını engellemek, bu alanda alternatif bir milli(!) ordu kurmak bu siyasi hedefe hizmet eder mi? Yoksa Suriye’yi bölen dinamiklere ivme mi kazandırır?

Ayrıca, daha önce ilan edilen 5000 km. karelik alan içinde Rakka yoktur. Bu alan Kobani ve Afrin terör kantonları arasındaki arazi kesimidir. Laf cambazlıkları bir harpte her zaman geri teper! Oynak siyasi hedefler askeri harekâtı felç ettiği gibi, rakiplerin elini kuvvetlendirir. FK’nın asıl siyasi hedefi, “terör kantonları arasındaki coğrafi irtibatı mutlak ve kalıcı olarak kesmek!” olmalıdır. Başka bir hedef belirlemek, ancak devlet birikimi ve perspektifi dışında açıklanabilir.

KÜRESEL SALDIRI VAR MI?

Türkiye küresel bir saldırı altındadır. Bu saldırıya karşı bir vatan savaşı yürütülmektedir. Fırat Kalkanı Harekâtı bu savaşın sınırlarımızın ötesindeki cephelerinden sadece birisidir. Başka cepheler de vardır. Devlet ve Hükümet erkânı mikrofon görünce şöyle sesleniyor: “İkinci İstiklal Savaşı” veriyoruz. En yetkili kişiler bir müddet önce ne diyorlardı: “Hain darbenin asıl karargâhı İncirlik’tir!” Hâlbuki milletten gizledikleri, Anayasa’ya aykırı “İncirlik Mutabakatını” kendileri imzalamıştı. Barzani bayrağını göndere çekerek verilecek hiçbir savaşın başarı şansı olamaz! AKP’ye yapışan Bahçeli, Barzani bayrağını tanımış oldu! Bakalım, bunu milliyetçi camiaya nasıl açıklayacak?

Şimdi sorularımıza devam edelim. İkinci İstiklal Savaşı’nı kime karşı veriyorduk? Zeytin dalı uzatıldığına göre bu savaş bitti mi? Sonucu ne oldu? Mütareke mi talep ediyoruz? Bu konuda 15 Temmuz darbe girişiminde aslanlar gibi mücadele eden Türk milletine bir açıklama yapmak gerekmiyor mu? ABD’nin kurguladığı senaryo gereği birinci tehdit ilan ettiği IŞİD, şimdi Türkiye için de mi birinci tehdit oldu? ABD’nin kara gücü YPG’den rol çalmaya mı çalışıyoruz? Kobani, Cezire ve Afrin kantonlarına selam çakarak Rakka’da Mehmetçik’i ateşe atmak Türkiye’nin hangi siyasi hedefine hizmet eder? Bu kantonlar muteber görülüyorsa, bu düşüncenin Türk milleti ile de paylaşılması gerekmez mi! Bu konuda daha önce söylenenler alt alta konulduğunda şu sonuç çıkıyor: “Politika/strateji eksikliği ve kararsızlık!” Bunun bir harpteki karşılığı daha çok şehit, daha çok zayiattır!

TÜRKİYE ARTIK BAŞKA BİR YERDEDİR!

AKP, vatan savaşına girdiği için oylarını yüzde 40’tan yüzde 50’ye yükseltti. Açılım günlerini özleyenler boşuna heveslenmesin! Türkiye bu savaşın gereğini yerine getirmeyenleri sırtında taşımaz. Çünkü Türk milleti bölünmeyi kabul etmez! Türkiye bölünmeyeceğine göre iradesi olmayanlar çekip gidecektir!