22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci kurtuluş savaşı çok daha sert geçecek

Evren Devrim Zelyut

Evren Devrim Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Emperyalizm geçmişte Batı Anadolu’da Yunan ordusu olup üzerimize yürürken, 30 Ağustos 1922 yılında yaptığımız karşı taarruz ile bozguna uğratılmıştı. Ancak karşımızda dağılan güçler gelecek için umutlarını korumuş, hatta Lozan görüşmelerinde İngiliz devlet adamı Lord Curzon tarihi bir tehdit savurarak İsmet İnönü’ye, “Şimdi istediğimiz halde vermediğiniz bütün taleplerimizi yazıp cebime koyuyorum. Önümüze gelip bizden borç istediğiniz anda o talepleri teker teker çıkaracağım ve önünüze koyacağım” demişti.

Yıllar sonra emperyalizm bu sefer Güneydoğu Anadolu’nun yazları sıcak, kışları ise buz gibi çorak düzlüklerinde, karşımıza PKK/PYD olarak çıktı. 1922 yılına göre siyasi ve ekonomik denklemin oldukça karışık olduğu bir dünyada yaşarken, emperyalizme ikinci yenilgisini tattırmak için milletçe yapmamız gerekenleri içeren liste, bu sefer çok daha uzun…

TEKNOLOJİ GELİŞTİRMEK BAĞIMSIZLIK DEMEKTİR

Türkiye’de her kesim ülkemizde bir beka sorununun olduğunun farkında. Bu sorunu çözmek için de ordu yıllardır PKK ile mücadele halinde. Lakin kahramanca yürütülen bu mücadelenin kati sonuca ulaşmasındaki sorumluluk sadece askerlerin omuzlarında kalabilir mi? Askeri başarılı kılmak ve sonuca götürmek için Türk ekonomisinin teknoloji yoğun mallar üretmesi gerekmez mi?

Bir ekonomi, tüketim ve üretim kanatları arasında dengeyi sağlıklı bir şekilde kurabilir ve yüksek teknoloji içeren malların üretimine odaklanırsa, bu durum ilk etapta iki sonuç doğurur:

Birincisi, ordular yüksek teknoloji içeren araç-gereci kullanarak verdikleri kayıpları azaltır, girdiği çatışmalarda düşman üzerinde daha büyük bir yıkım yaratarak, karşı tarafın savaşma gücünü azaltırlar. Tam bu noktada şu soruyu sorabiliriz: Türk ekonomisi, konut, tekstil ve otomotiv yerine yüksek teknoloji içeren malları üretme gücüne sahip olsaydı, örnek olarak da ordusuna insansız silahlı hava araçlarını yıllar önce verebilseydi, şu an çoktan savaşa dönüşmüş çatışmaların akıbeti acaba ne olurdu?

Bugün Amerikan Hava Kuvvetleri gücünü pilotlarının kahramanlığından çok, rakiplerinden çok daha gelişmiş savaş uçaklarına sahip olmasından alır. Nevada çölünde bulunan üslerinden binlerce kilometre ötedeki Afgan dağları üzerinde, kanatlarında roketlerle uçan İHA’lar olmasaydı, Amerikan komandoları Taliban karşısında ne yapabilirdi?

Tersini düşünelim, ordumuzun El-Bab operasyonu esnasında kullandığı, İsrail tarafından modernize edilmiş M60 Sabra ve Alman Leopard tanklarının yeni nesil tanksavar roketleri karşısında yaşadığı zırh sorunları, yedek parçalara ulaşımdaki yetersizlikler, Altay projesine ne kadar geç başladığımızın sahadaki ispatları olmuş mudur? Kuşkusuz evet…

İkinci sonuç ise, yüksek teknoloji içeren malların üretimi ve ihracatı, ülkenin milli gelirini artırarak iç huzurunu tesis eder. Bu durum siyasi istikrarı sağlar ve ülkenin üretim kapasitesini daha da artırır. Toplum boş siyasi tartışmalar yerine refah artışının devamı için ekonomik sorunları konuşmaya başlar. Bunun sonucunda kazanılan ekonomik ve siyasi gücün askeri güçle birleşmesi, dünya üzerindeki rakipler karşısında caydırıcı bir unsura dönüşür. Dışarıya olan bağımlılığın azalmış olması ise içeride kumpasların tertiplenmesini önler.

MEVCUT EKONOMİK YAPI İLE BAŞARI GELMEZ

Güneyinde belirmiş büyük bir tehdit ile karşı karşıya olan Türkiye eninde sonunda 1,5 savaşla yüzleşecektir. 1,5 savaş ile kastettiğimiz ise bir büyük devlet ve yanındaki taşeron güçle girilecek çatışmadır. Bu güçlerin yenilgiye uğratılması için mevcut ekonomik yapımız ise kesinlikle yetersizdir. Aşağıdaki tabloya bakacak olursak, Temmuz ayında imalat sanayinin ihraç ettiği malların teknolojik seviyesini görebiliriz. Ocak-Temmuz ayları içinde yapılan ihracatta, yüksek teknoloji içeren ürünlerin yüzde 3,9 ile oldukça düşük bir oranda gerçekleştiğini görüyoruz.

İkinci kurtuluş savaşı çok daha sert geçecek - Resim : 1

Diğer bir konu ise teknoloji yoğun mamul üretimi olmamasına ek, mevcut üretimimizde kullandığımız ara mal olarak tabir edilen girdilerin büyük bir kısmının ithal edildiğidir. Yani mevcut üretim ithal girdi olmadan sürdürülememektedir. Bu durum ise önce ekonomik sonra siyasi bağımsızlığı etkilemektedir.

İkinci kurtuluş savaşı çok daha sert geçecek - Resim : 2

Karşımızdaki güçlerin teknolojik yapıları düşünüldüğünde, Türkiye’nin üretim kapasitesi ve kalitesinin artırılmaması muhtemel “1,5 savaşın” bizler için ikinci bir “Balkan Bozgunu” olma ihtimalini bile düşündürtmektedir. Türkiye için artık tartışma konusu “türbanlı bacılarımızın gördüğü zulümler!” “Kılıçdaroğlu’nun atleti” değil, ekonominin dönüşümü için yapılması gerekli olan reformlar olmalıdır.