İklim değişimi ve tarım
Eylül ayının son on günü küresel ısınma ve bunun sonucu ortaya çıkan iklim değişimi konusu tüm dünya ve Türkiye’nin gündeminde yer aldı. 20 Eylülde yaklaşık dört milyon kişi, tüm dünyada Türkiye’nin de yer aldığı 161 ülkede 5800’den fazla yerde küresel iklim protestosu gerçekleştirmiştir. Uluslararası kuruluşlar başta olmak üzere farklı çevrelerce sera gazı salınımı sorunu dile getirilirken hükümetlerin bu sorunun çözümündeki duyarsızlıkları gösterilerin temel hedefi olmuştur. Geçen yıl İsveç’te okul grevlerini başlatan 16 yaşındaki aktivist Greta Thunberg’in öncülük ettiği eylemler çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu küresel bir hareket haline gelmiştir. 23 Eylül 2019 tarihinde New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde gerçekleşen 2019 İklim Eylemi Zirvesi’nden üç gün önce başlayacak şekilde 20-27 Eylül arası dünyada küresel iklim grevi haftası ilan edilmiştir. Adı geçen genç aktivistin İklim Zirvesinde konuşmacı olarak yer alması tüm dünya da önemli yankılar uyandırmıştır.
KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİMİ
Doğal olarak bazı gazlar sera örtüsü gibi fazla ısınmaya karşı güneş ışığından yerküreyi korurlar. Bu gazların yoğunluğunun özellikle insan faaliyetleri sonucu artması küresel ısınmaya yol açmaktadır. Bu gazların başında karbondioksit (CO2) gelmektedir. Ayrıca metan (CH4), azot protoksit (N2O), ozon (O3) ve florlu gazların doğrudan ve su buharının da dolaylı etkileri bulunmaktadır. Bu gazların miktarları CO2 cinsinden ifade edilerek, Türkçede bunun İngilizce ifadesinin (carbon footprint) karşılığı olarak karbon ayak izi kullanılmaktadır. Bu vesileyle bunun iyi bir tercüme olmadığını belirterek, TÜİK gibi karbon eşdeğeri kavramının kullanılmasının daha uygun olacağını belirtmek isterim.
Sanayi devrimiyle birlikte, özellikle fosil yakıtlarınkullanımının artması, ormansızlaşma ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinlikleri ile atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki düzeylerinde hızlı artış olmaktadır. Buna bağlı olarak ve şehirleşmenin de katkısıyla doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzünde ve atmosferin alt bölümlerinde yaşanan sıcaklık artışına küresel ısınma adı verilmektedir. Küresel ısınmanın doğal bir sonucu olan iklim değişikliği günümüzün en önemli çevresel tehdidi olarak kabul edilmektedir. Bu sorunun hayatın birçok alanında olduğu gibi ekonomik açıdan da olumsuz sonuçları olacaktır. Uluslararası İklim Değişimi Panelinin 2007 yılında yayınladığı raporda, 1900’dan beri 0.7 santigrat derece bir ısınma yaşanırken, gelecek 100 yılda dünyanın 5°C ısınacağı belirtilmiştir. Son 150 yılda, ortalama sıcaklık dünyada neredeyse 0.8 santigrat derece ve Avrupa’da da yaklaşık 1 santigrat derece artmıştır. İklim değişiminin, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, okyanuslarda asitleşme, tarım açısından da önemli olarak çölleşme-kuraklık ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi ağır sonuçları olacaktır. İklim değişiminin sel, fırtına gibi doğal afetlerin artmasına da neden olarak, büyük ekonomik ve insani zararlara yol açacağı da unutulmamalıdır.
KÜRESEL ISINMA VE TARIM
İklim değişimi tarım açısından iki yönlü tartışma konusu olmaktadır. Bir yandan iklim değişiminin tarımda yaratacağı olumsuzluklar, özellikle bitkisel üretimin azalmasına neden olacağı iddiası vardır. Öte yandan günümüz girdi-yoğun tarımın küresel ısınmaya olumsuz etkileri iklim değişiminin önemli nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. Küresel ısınma ile gelecek 35 yılda, mısır ve tahıllar gibi ana ürünlerde yüzde 50’ye varan verim kayıpları olacağı ileri sürülmektedir. Başka bir değerlendirmede, dünya genelinde 2 santigrat derece sıcaklık artışının tahıl verimlerinde yüzde 5, 4 santigrat derece sıcaklık artışının ise verimde yüzde 10 azalmaya neden olacağı tahmin edilmekte iken, Akdeniz bölgesinde verimdeki azalışın yüzde 25-35’e ulaşacağı bildirilmektedir. Özellikle yoğun kimyasal kullanımına dayalı tek kültürlü tarım ve büyük ölçekli hayvansal üretim sera etkisini yaratan önemli gazlardan birisi olan CO2 salınımının önemli bir kaynağıdır. OECD’ye göre küresel sera gazı salınımlarının en az yüzde 14’ü tarımdan gelmektedir. Avrupa Birliği Çevre Ajansına göre AB’de tarımın sera gazı salımına katkısı yüzde 10’dur. 1990-2012 arası hayvan varlığındaki azalma, etkin gübre kullanımı ve hayvancılıkta gübre vb. atıkların doğru yönetimi ile gaz salınımlarının yüzde 24 azaltıldığı da iddia edilmektedir. Türkiye’de de bu konularda veri toplanması ve yayınlanması olumlu bir gelişmedir. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2016 yılı toplam sera gazı salınımı 1990 yılına göre yüzde 135.4’lük bir artış göstererek 496.1 Mt CO2 (karbon dioksit) eşdeğeri olmuştur. 2016 yılı verilerine göre tarımsal faaliyetlerin sera gazları salınımına katkısı yüzde 11.4 dür.
Genel çevre sorununun ana başlıklarından olan böyle kapsamlı ve önemli bir konuyu bir köşe yazısına sığdırmanın güçlüğü açıktır. Konuyu özetleyen Kim Garip? şiirimizle makaleyi tamamlayalım.
Herkes şikâyet ediyor.
"Dünya oldu bir garip".
Aslına bakarsanız,
Dünya bizden muzdarip.
Ovaları yaptık birer çöl,
Ne deniz bıraktık, ne de göl.
Ormanları yok ettik, yaktık,
Kurdu, kuşu öksüz bıraktık.
Kuruttuk dereleri, çayları,
Karıştırdık, mevsimleri ayları.
Dağları patlattık, düz ettik.
Ne bulduysak çılgın gibi tükettik.
Soyaya böcekten gen taktık,
Karpuzu çekirdeksiz yaptık.
Şekerin kaynağı oldu mısır.
Birçok tohum şimdi kısır.
Kendimize gaz ürettik,
Ozon tabakasını deldik.
Etrafımıza bir bakın,
Kirletmenin sonuna geldik.
Kötülükler satırlara sığmıyor,
Tahribatın hızı durmuyor.
Ne kadar uyarılsa da,
Kulaklar sağır duymuyor.