İktidar (sınıf egemenliği) ve eğitim ilişkisi
Bertrand Russel, iktidar ile sosyal bilimler ilişkisinin, enerji ile fizik ilişkisi gibi olduğunu söylemişti.1 Enerji fizik için neyse, iktidar da sosyal bilimler için oydu, aynı değeri taşıyordu. Çünkü iktidar kamusal alanın düzenlenmesinden toplumsal yaşamı belirleyen tüm ilişkilere kadar belirleyici ve yön verici bir kavramdır.
Eğitim meselesi de bir iktidar veya sınıf egemenliği meselesidir. Yönetenlerin toplum tasarımı nasıl bir eğitim sorusunun yanıtını verir. Başka açıdan bir ülkenin eğitim programına bakılarak nasıl bir toplum tasarlandığı anlaşılabilir.
Kemalist önderliğin laik Türkiye ve seküler kültür inşası eğitim programını da belirlemişti. Çünkü her devrim yeni bir toplum kurmak içindir. Devrimi yapanlar, yönettikleri topluma, kendi ideolojilerini verecek alanlar yaratır. Eğitim bu alanların başında geliyor. Örneğin; 1931 yılından 1941 yılına kadar lise öğrencilerine okutulan dört ciltlik Tarih kitabı sadece tarihi açıklamıyor, Kemalist Devrim’in dünya görüşünü de açıklıyordu.2 Avrupamerkezci tezlerin karşısına ulusal bir tarih ve kültür teorisi çıkarılıyor, Türkiye’nin geleceğine artık bilim ve aklın yön vereceği kanıtlanıyordu. Bu, emperyalizmle silahlı mücadelenin ideolojik mücadele düzleminde sürmesiydi ve bir toplum tasarımının ürünüydü.
Aynı şekilde, “Maarif Vekaleti Talim ve Terbiye Dairesi’nin 88 numaralı karar ile İlkmekteplere ve Köymekteplerine” kabul ettiği, 3-4 ve 5. sınıflar için hazırlanan, 1927-1931 yıllarından itibaren okutulan din dersleri müfredatı da3 feodal ideolojiyle hesaplaşmak ve Cumhuriyet’in ideolojisini hâkim kılmak amacı taşıyordu. Kemalist Devrim’in çocuklara öğrettiği din dersleri hurafeden uzaktı, tarihi gerçeklere dayanıyordu ve laikliğin siyasal, felsefik ve kültürel alt yapısı üzerine kurulmuştu. Yine, 1927-1928 yılından başlayarak ilkokul beşinci sınıflara okutulan Yurt Bilgisi kitabı, Cumhuriyet Devrimi’nin toplum ve devlet tasarımını yansıtıyordu.4 Müfredatın ağırlıklı bölümü milletin egemenliğine ve devletin bağımsızlığına ayrılmıştı.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin açılması, Köy Enstülerinden Halk Evlerine kadar eğitimin halkçılaşması, milli dil ve tarih çalışmalarının yoğunluk kazanması, Yusuf Akçura, Mahmut Esat Bozkurt gibi devrim kadrolarının verdikleri derslerin içeriği ve bütün bunların eğitim müfredatına yansıması Kemalist Devrim Türkiyesinin toplumu hangi ideolojiyle yetiştirdiğini gösteriyordu. Eğitim alanında yapılanlar eski toplumsal yapının yıkılması için sürdürülen mücadelenin bir parçasıydı. İnsanlığın bilgi hazinesi ve milli değerler devrimin inşası için kullanılmış ve üst düzey ilkelere sahip genç insanlar yetiştirmek gerekliliği temel alınmıştı. Devrimin Altı Ok programı aynı zamanda bir eğitim programıydı.
ÖĞRETİMSEL SİSTEM
Bilindiği üzere L. Althusser Marksist Devlet Teorisine katkı olarak Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA) kuramını geliştirmişti. Devletin baskı aygıtlarıyla ideolojik aygıtlarını birbirinden ayırıyordu. Devlet zor kullanımının yanı sıra rızaya da başvuran bir aygıttı. Devletin tek bir baskı aygıtı varsa, çok sayıda ideolojik aygıtı vardı: Öğretimsel sistem birçok DİA kurumundan biri olarak sınıflandırılmıştı.5
Baskı aygıtlarıyla ideolojik aygıtlar arasındaki en önemli ayrım, DİA’ların ideoloji üretmesidir. İdeoloji burada ağırlığı olan, belirleyici bir kavram. Çünkü insanların bir gerçeği kavramasında ya da çarpıtılmış bir gerçeğe aldanmasında ve bu iki karşıtlığın siyasal düzen arayışının parçası haline gelmesinde yönlendirici bir içeriğe sahip. AKP iktidarının başından beri sahip olduğu eğitim anlayışının, tarihin dini kıstaslarla yargılanmasıyla, dini kıstasların bilimin karşısına çıkarılmasıyla ve en sonunda Cumhuriyet değerlerinin toptan inkârı ve radikal bir dönüşümün bütün tepkilere rağmen dayatılmasıyla sonuçlanması bir ideoloji üretimidir.
Eğitim sistemini ideolojik hegemonya mücadelesi içinde ele almak bir toplum tasarımının özgün konumuna yapılan vurguyu belirtmenin yanı sıra iktidar ilişkilerinin parçalıdan bütünselliğe kavuşturulmasını anlamaya da yardımcı olacaktır. İktidarın, birçok şeyin yanı sıra eğitime gerici müdahalesiyle bir kesimi tahakkümü altına alması (hegemonya kurması) artık parçalı bir toplumla yetinmek istemediğini gösteriyor. Fakat bu girişim günümüzde iktidar ile eğitim ilişkisi arasındaki nesnel boyut değil, normatif boyuttur. Çünkü AKP’nin iktidar tarihi eğitimde dönüşümün ataklarıyla dolu olduğu halde ne dil ve söylem inşasında birlik sağlanabilmiş ne de İmam Hatip gibi projeler başarılı olmuştur. Aksine; kendi tabanının dahi rahatsız olduğu bir sürecin kapısı aralanmıştır.
1 Bertrand Russel, İktidar, çev. Mete Ergin, Cem Yayınevi, 2014.
2 Tarih I-II-III-IV Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri (1931-1941), Kaynak Yayınları, İstanbul: 2000-2001.
3 Muallim Abdülbaki, Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri Atatürk Dönemi Ders Kitabı, Kaynak Yayınları, İstanbul: Nisan 2005.
4 Muallim Abdülbaki (Gölpınarlı), Yurt Bilgisi Atatürk Dönemi Ders Kitabı, Kaynak Yayınları, İstanbul: Mart 2007.
5 L. Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev. Yusuf Alp- Mahmut Özışık, Birikim Yayınları, İstanbul: Nisan 1978.