11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İlginç notlar (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Sayın Onur Öymen’den geçen hafta içinde aldığım bir mektup çok ilgi çekici. Akıl tutulması yaşayan Fransa geçmişini ve 1789 devriminden sonra ilan ettiği İnsan Hakları Bildirgesi’ni unuttu.. Mösyö Sarkozy uzun süredir bir İslamofobi içinde, BM’lerde hep Türkiye aleyhinde vaziyet alıyordu. Türkiye de emin ellerde olmayan diplomasiyi kullanmakta zafiyet gösterince olan oldu. Sevgili Öymen’in mektubu bir çeşit uyarı olarak tarihin arşivine girecektir diye düşünüyorum ve kendisine teşekkür ederek aynen sizlerle paylaşıyorum.

“Bağdat Büyükelçiliğimize roket saldırısı düzenlendi, Rodos Başkonsolosluğumuz da Hitler hayranı bir Yunanlı tarafından kundaklanmak istendi. O temsilciliklerimizde çalışan arkadaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Bu, ırkçıların Rodos Başkonsolosluğumuza ilk saldırısı değil. 2. Dünya Savaşı’nda Rodos Başkonsolosumuz Selahattin Ülkümen adayı işgal eden Alman NAZİ’ lerinin toplama kampına götürmek istediği 200 Türk Yahudisi’ni kurtarmış ve bu nedenle NAZİ’lerin düşmanlığını kazanmıştı. Savaşın sonuna doğru Türkiye Almanya’ya savaş ilan edince Alman uçakları Rodos Başkonsolosluğumuzu bombaladı. Bu saldırıda Ülkümen’in hamile eşi Hayrünisa Hanımla iki Başkonsolosluk görevlisi hayatını kaybetti. Ülkümen Almanlarca Pire’ye götürülerek savaşın sonuna kadar orada enterne edildi.

İsrail, Ülkümen’e Uluslararası Dürüstlük Ödülü verdi. Resmini taşıyan pullar bastırdı. Tel Aviv’deki Soykırım Kurbanları anıtının bahçesinde Selahattin Ülkümen için dikilen bir ağaçla, altında onun ismi olan bir plaket bulunuyor. Keşke biz de ülkemize ve insanlığa fedakarca hizmet eden bu diplomatlarımızın anısını yaşatmak için isimlerini caddelere, okullara, kültür merkezlerine versek. Bu yaptıklarını okul kitaplarında çocuklarımıza anlatsak. Yalnız ülkelerinin haklarını, çıkarlarını ve haysiyetini korumak için değil, insanlık için de böylesine fedakarca mücadele eden ve bir çoğu Asala Ermeni teröristlerince şehit edilen Türk diplomatlarını bazıları “monşerler” diyerek küçümsemeye çalışıyor. Ne kadar hazin!”

Doğu ve Mehmet Perinçek boşuna yıllarca arşivlerde bu saçma iddiayı silecek çalışmalar yapmamışlar ve neden Silivri’dedirler? Şimdi anlaşılıyor.

Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ndan bir anektod

Türkiye’de bundan yaklaşık 100 yıl önce Osmanlı Mebusan’ında tartışılan ve sakıncaları ortaya konulan “Bedelli Askerlik” konusuyla ilgili bir sözü zabıtlara geçmiş bir anekdot olarak sizlere sunmakta yarar görüyorum. Bakınız bedelli askerlik Osmanlı Mebusan’ında nasıl tartışılmış ve kabul edilmemiş.

“Bedelli Askerlik” Meclis tutanaklarından...

Yüzyıl önceki tasarının görüşmeleri

Yer: İstanbul

Tarih:30 Ekim 1911

Yer: Meclis-i Mebusan

Konu: Mükellefiyet-i Askeriye Kanunu Layihası

Tarih: 17 Teşrinievvel 1327 (30 Ekim 1911)

Toplantı (İçtima): 8

Oturum (Celse): 1

OHANNES VARTEKS EFENDİ (ERZURUM)

“- Efendiler, herkesin malumu olduğu üzere, ulema ve ruhaniler, mütefekkir ve alimler nihayet herkes askerlik vazifesinin mukaddes olduğuna bar bar bağırıyorlar.

Maatteessüf bu bar bar bağıranlar kitaplara yazanlar, kürsülerde vaız edenlerden hiçbirisi bu hizmet-i askeriyenin mukaddes olduğunu şahsen ve fiilen göstermemişlerdir.

Şimdi zengin 50 lira verip kaçıyor.

O halde muharebeye kim gidecek?

Fukara, değil mi?

Ne için zenginlere, alimlere bu mukaddes hizmetten kaçmak için fırsat veriyorsunuz?

Ne için onlara bu mukaddes vazifeden bir hisse vermiyorsunuz?

Bu mukaddes vazifeyi yalnız fukaraya veriyorsunuz.

Bu nasıl adalettir, bu nasıl müsavattır? [1]

[1] (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Devre 1, İçtima Senesi 3, cilt 2, sayfa 175-76.

Tarihin gözünden hiçbir şey kaçmıyor.