22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İlginç zamanlarda yaşayasın!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Meşhur Çin deyişindeki günlerde yaşıyoruz. Zor zamanların hem tanığı hem de mağduruyuz hepimiz.

Dünya çapındaki koronavirüs salgınının, Çin’de büyük oranda kontrol altına alındığı görülse de dünyada artan bir hızla sürdüğü, toplam kayıtlara geçen ve tanı konmuş (enfekte) vaka sayısının 198.258 (18 Mart 2020, 13.30 itibarıyla) ve hayatını kaybeden sayısının ise 7.955’e yükseldiği duyuruldu ne yazık ki.

Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu üyeleri ve sağlık çalışanları zor ve riskli süreci şu ana kadar iyi götürdüler.

Ancak işe Saray ve Diyanet karışınca, umreden dönenlerde olduğu gibi yine akıl dışılık, ehliyetsizlik ve liyakatsizlik uygulamaları ortaya çıkmaya başladı.

Almanya’da Uğur Şahin isimli Türk profesörün şirketi olan BionTech firması ile Çin merkezli Shanghai Fosun Pharma ile yaptığı açıklanan işbirliğinin, ihtiyaç duyulan aşının bulunması konusunda umutları yeşerttiği bir süreçteyiz. ABD’de de gönüllü denekler üzerinde yeni bir aşının deneneceği duyuruldu.

Avrupa Birliği, üye ülkeleri dışından gelenleri kabul etmeyeceğini, ABD ise Kanada ile sınırını kapatmaya gittiğini açıkladı. İtalya, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerini göreve çağırdı. Türkiye’de çok sayıda ülkeye uçuşlar durduruldu, İran’la sınırlarımız kapatıldı.

***

Ekonomilerde IMF’nin de işaret ettiği “ani duruş” (sudden stop) riski giderek gerçek olmaya başladı. Birçok ülkede dev firmalar üretimi durdurdu.

Örneğin, Almanya’da aralarında Volkswagen, Airbus ve Fiat’ın da bulunduğu çok sayıda firma, üretimlerini durdurma kararı aldılar. Türkiye’de ilk büyük benzer haber Ford Otosan ve Toyota’dan geldi.

Bu yazımızın kaleme alındığı saatlerde, henüz Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında yapılan ve krize karşı alınacak önlemlerin ve verilebilecek desteklerin belirleneceği toplantı sona ermemiş ve açıklama da yapılmamıştı.

***

Ama TCMB’nin ABD Merkez Bankası FED’in faizlerini sıfırlamasına öykünerek, TL faizlerini 1 puan indirmesinin mevcut duruma fazla bir etkisinin olmadığını gördük.

Böyle olağandışı kriz zamanlarında faiz indirmek, piyasayı paraya boğmak çare olamıyor çoğunlukla.

Çünkü endişe ve ihtiyat saiki ile insanlar nakde yöneliyorlar. Üretimi veya yatırımı akıllarına bile getirmiyorlar. Geçen yazımızda da değindiğim gibi, bu duruma ekonomi literatüründe “likidite tuzağı” deniyor.

Böyle durumlarda, para politikasından daha etkili olacak yöntem, maliye politikası araçlarının devreye sokulması olabilir.

Yani, vergi-sigorta-prim ödemelerinin en az 3 ay faizsiz ertelenmesi;

Ticari ve bireysel kredilerde, taksit ve geri ödemelerin ertelenmesi;

İşsizlik sigortasından destek ödemeleri yapılarak istihdamın korunmaya çalışılması;

Esnaf-sanatkâr ve KOBİ’lere ödemesiz süresi de olan finansman olanaklarının verilmesi gibi tedbirler ilk akla gelenlerdir.

Bu ertelemelerden doğacak zararlar için, devletin bunları görev zararı kabul ve tanzim etmesi de gerekecektir.

Tabii Türkiye’de, Trump’ın yapmak istediği gibi, herkese 1.000 dolarlık harcama çeki gönderilmesi ya da piyasalara trilyon dolarlık para pompalanması mümkün değil.

Ama en azından kriz nedeniyle işsiz kalanlara böyle bir yardım devreye sokulabilir.

Türkiye krize zaten ekonomisinin sıkıntılı olduğu bir süreçte yakalandı. Tüm bu desteklerin bütçe açığına, enflasyona ve emisyona etkilerinin de mutlaka göz önüne alınması gerekiyor.

Panik halinde ve akılcı olmayan kararların getirisinden çok götürüsü olabilir çünkü.

***

Sınırlı döviz rezervlerini kurları baskılamak için harcarsanız, yakın gelecekte, kambiyo rejiminde hiç de istemediğimiz sıkıntılarla yüz yüze gelinme riski doğar.

Yaşanan hem arz hem de talep yönlü bir soktur. Bu gidişatın dünyada giderek bir borç krizine, iflaslara ve işsizliğe yol açacağından endişe ediliyor.

Türkiye, G.Kore’nin başarıyla yaptığı gibi daha yoğun bir biçimde “test” yapmalıdır. Hastanelerdeki hemşire sayısı yetersizdir. Derhal kadro sağlanarak, sağlık yardım personeli takviye edilmelidir.

Belki de geçici karantina bölgeleri ve/veya kampüsleri oluşturulmalıdır.

TOKİ’ye satacağı lüks-rant konutları yaptırıp-satmak yerine, acilen karantina hastaneleri inşa ettirilmelidir.

Çin bu konuda dünyaya örnek olacak hızda ve etkinlikte adımlar atmıştır, örnek alınmalıdır.

***

ABD, sadece kâğıt ve mürekkep masrafıyla 200 milyar doları basıp-piyasaya sürüyor, faizlerini sıfırlıyor.

Bizde ise kırılgan-borçlu ve risk primi (CDS) 500 puanı aşmış bir ekonomi var maalesef.

O nedenle ihtiyacı olan, desteğe ve korunmaya muhtaç halk kesimlerini koruyup, onlara destek olacak tedbirler planlanmalıdır.

Daha önce de yazdığımız üzere ne karamsar olmak, ne de algı yaratmak uğruna popülizm yapmak doğru değildir. Gerçekçi olmak, paniklemeden, topluma toparlayıcı liderlik etmek gerekir.

Yurttaşlarımız da para ve sermaye piyasalarındaki keskin iniş-çıkışlara bakarak panik halinde alım-satım yapmamaya ve ihtiyatlı olmaya çalışmalıdır.