İlhan Başgöz'ün anıları 2
İlhan Başgöz’ün anılarını heyecanla, ilgiyle okudum, ilk yazımı kitabı bitirmeden yazmıştım. Bu yazım üzerine DTCF’den sınıf arkadaşım Prof. Fuat Bozkurt aradı. Yazdığı “Türk İmgesi” adlı kitabı dolayısıyla İlhan Başgöz’ün anlattığı dönemle kendisinin de ilgilendiğini söyledikten sonra, bana Aclan Sayılgan’ın 1962 yılında yazdığı “İnkâr Fırtınası” adlı kitabını verdi okumam için. İlhan Başgöz’ün anılarıyla bu kitabı aynı günlerde okudum. Fuat Bozkurt, Aclan Sayılgan’ın kitabını verirken, İlhan Bey’in bu kitapta hakkında yazılanlara yanıt verip vermediğini de sordu. İlhan Bey, kitabında kimseyle tartışmaya girmiyor, belli ki Aclan Sayılgan gibilerin yazdıklarını da ciddiye almıyor. Aclan Sayılgan’ın kitabında İlhan Başgöz adı birkaç yerde geçtiği halde, o bir kez olsun kendilerini satan, ilk döneklerden değilse de, dönekliğin ilk kitabını yazan bu zattan hiç söz etmiyor.
İlhan Başgöz’ün belleği çok iyi, belli ki iyi de bir arşivci. Kitabında bu iki özelliğinin yararını görmüş. Elbette kitabını zenginleştiren bir başka özelliği de geniş bir çevresi, ünlü dostları olması... Pertev Naili Boratav, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülbaki Gölpınarlı, Prof. Ernst Hirsch, Prof. Tietze, Bülent Ecevit, Talat Sait Halman, Albay Sami Küçük, W. Eberhart, Yaşar Kemal, Nezihe Araz, Mübeccel Kıray, Niyazi Berkes... daha onlarca ünlü kişiyle ya dost olmuş ya da tanışmış.
İlhan Başgöz, Amerika’yı uzun uzun anlattıktan sonra, Sovyetler Birliği ile ilgili izlenimlerini de yazıyor. Nâzım’ın burada yaşadığı düş kırıklığı nedeniyle intiharı bile düşündüğünden söz ediyor. Ona göre bu düş kırıklığını yaşayanlar arasında Orhan Kemal de vardır:
ORHAN KEMAL'İN KALP KRİZİ
“Vera anlattı. Orhan Kemal’in de başına aynı şey gelmiş. Yanında eşi ve Vera dolaşıyorlar. Bir dükkânın önünde uzun kuyruk, Orhan Kemal soruyor: ‘Ne kuyruğu bu?’ ‘Muz kuyruğu’... Tamam, muz bir lüks meyve, dışarıdan dövizle alınıyor, gerekli de değil, onun için kısıtlı getiriliyor. Devletin bunu ölçüyle satması lükse para ayırmadığının işareti... Biraz ileride bir kuyruk daha... ‘Bu ne kuyruğu?’ ‘Ispanak kuyruğu’... Bir kuyruk daha, makas kuyruğu... Biraz daha ileride bir kuyruk daha: Bu sefer domates kuyruğu... Orhan Kemal demiş ki: ‘Karıcığım domates bir burjuva yiyeceği, onun için az bulunuyor, devlet parasını daha önemli yerlere harcıyor.’ Eşi demiş ki: “Allah aşkına Orhan, hangi burjuva yiyeceği, domates ve peynir bizim amelenin yiyeceğidir.’ Bunun üzerine gerçeği kabul etmek zorunda kalan Orhan Kemal’in beti benzi kireç gibi olmuş. Uğruna hayat boyu mücadele ettiği bir ideolojinin başarısızlığı, Orhan Kemal’i derinden sarsmış. Vera onun geçirdiği kalp krizini buna bağlıyordu.” (s. 368)
SOLDAN DÖNENLER VE SOL
İlhan Başgöz, bizde durumu iyi olanların solcu, yoksul olanların sağcı olmasını, Türkiye’deki solculuğun en büyük talihsizliği olarak görüyor...
Başgöz’ün İş Bankası Yayınları’ndan çıkan anıları okunmalı...
Yazımı Aclan Sayılgan’ın İnkâr Fırtınası’yla bitirmek istiyorum. Kitabın bir yerinde şuna benzer bir söz ediyor Aclan Sayılgan, şöyle bir öngörüsü var: “Bundan sonra asıl kavga sol ile soldan dönenler arasında olacaktır.” 1962 yılındaki bu öngörü bugün daha doğru gibi geliyor bana.