22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ilımlı milliyetçilik

Oktay Yıldırım

Oktay Yıldırım

Eski Yazar

A+ A-

Biz daha o sıra hapisteyiz, FETÖ AKP ortaklığı tam gaz devam ediyor, 2009 yılı Ocak ayının son haftası, “ABD Projeyi kime emanet edecek” başlığıyla Aydınlık’ta yazdım. Kelimesi kelimesine değilse bile özetle şu analizi yaptım: “ABD için bir dönemin sonu geliyor. Artık ılımlı İslâm dönemi bitti. Şimdi karşısında Rusya ve İran gibi bölgenin büyük ülkeleri var. Yakın zamanda yaşanacak bir Ukrayna krizi, Sivastopol Limanı’nın bütün kontrolünün Ruslara geçmesine ve dolayısıyla Karadeniz’in ABD’ye neredeyse kapanmasına neden olabilir. Bu nedenle ABD dine de vurgu yapan ve bu ülkelerdeki Türk nüfusu kendi lehine kışkırtabilecek, milliyetçi görünümlü yeni bir siyasi akıma ihtiyaç duyacak. AKP bu ihtiyacı karşılamaya talip olabilir ama ondan olmaz. Yeni yenidir, eski de eski… Dahası yükselen ulusalcı dalgayı da yönlendirmeye, parçalar koparmaya çalışacaktır.”
Ilımlı milliyetçilik - Resim : 1
Bunları yazmak için kâhin olmaya gerek yoktu, hepsi olgulara dayanıyordu.
Ve bugün…
Sivastopol artık Rus donanmasının. ABD’nin bütün vekil kuvvetleri ve piyonları kaybetti. Artık bu bölgedeki müttefiki Türkiye değil, Barzani ve PKK. Türkiye’de ise yeni bir sözde milliyetçi parti kuruluyor. Bakın ABD ve Avrupa kaynaklı politik yayınlara, 2002 yılında Tayyip Erdoğan’ı nasıl parlattılarsa aynen öyle Akşener’i parlatıyorlar…
Eski hesap, yeni proje… FETÖ’ye de göz kırpacak, ABD’ye de dayanacak, PKK’ya da karşı gibi görünecek. Hem nalına hem mıhına vuracak…
Dışarıdan gelen bir iktidar teklifi karşısında basireti bağlanıp, “Batı sistemine bağlı kalacaklarını” ilân edenlerden milliyetçi olmaz. Olsa olsa yeni BOP eşbaşkanı olur. Üstelik artık ortada BOP diye bir şey de kalmamışken…
Bu projenin bir parçası olanlar, kendilerini siyaseten yok edecekler. Bu da bir kehanet değil, çünkü çöken evde oturulmaz. Ilımlı İslâm’dan sonra Ilımlı Milliyetçiliğin temsilcileri olarak Atlantik sisteminin altında kalacaklar…
Bunları kötülük olsun diye değil, 2009’da nasıl yazdıysam aynı nesnellikle yazıyorum, kehanet değil…

KURBAN
Ilımlı milliyetçilik - Resim : 2
Her Kurban Bayramı'nda yazıyorum bunu…
Kurban kesebilecek kadar parası olanların et yemek gibi bir sorunları yok. Yani kurban kesmedeki ilk amaçları et yemek değil, hayır işlemek ve ritüeli yerine getirmek…
Kur'an’da sayılan birçok günah içinde en sert tehdit, aklını kullanmayanlar için yapılmaktadır. Namaz kılmayan, kurban kesmeyen ya da oruç tutmayan tehdit edilmez, ama aklını kullanmayan hem aşağılanır hem de tehdit edilir.
Bugün aklını kullanan bir Müslüman, hayır işlemek ve kurban keserek elde edeceği sevabı elde etmek için çok daha faydalı yollar bulabilir. En iyi ihtimalle 2 bin TL vererek kurban kesmek yerine bu 2 bin TL ile bir üniversite öğrencisine 10 ay boyunca burs verebilir. Mehmetçik Vakfı ya da, Türkiye Harp Malulü Gaziler Derneği’ne bağış yaparak bir Mehmetçiğin yarasını sarabilir.
Emin olun bu, sokakları kan gölüne çevirmekten daha hayırlı bir ibadettir… Bayram, asıl o zaman bayram olur…

KUŞATMA

Lozan Konferansını ABD gözlemcisi olarak izleyen ve daha sonraki dönemde Büyükelçi olan John Grew, İsmet Paşa’nın “Belki de tarihte kazanılmış en büyük diplomatik zaferi kazandığını” söyledikten sonra bunu dört ana nedene bağlıyordu. “İlki, İsmet Paşa’nın arkasında zaferler kazanmış bir ordu vardı ve bu Sevr sırasındaki ordu değildi, bu başka türlü bir orduydu” diyor. “İkincisi bu çok iyi durumda ve her an yeniden savaşmaya istekli bir orduydu” diyor. “Üçüncüsü diğer ülkeler bu orduyla savaşmak istemiyordu” diyor. “Sonuncusu ise müttefiklerin kendi çıkarları uğruna aralarında birlik kuramamalarıydı” diyor.
İlk ve en önemli üç neden orduyla ilgili… Yani, arkanda güçlü bir ordu varsa barış var, ordu yoksa hiçbir şey yok…
Afrin’e operasyon yapılacağını bizzat Cumhurbaşkanı ilân ediyor. Suriye ve Irak’ta Türkiye aleyhine hiçbir gelişmeye izin verilmeyeceği en yetkili ağızlardan açıklanıyor. Bir yandan Türk Ordusu süngüsünü biliyor, silahını yağlıyor, ABD’nin silahlandırdığı piyonlarla son hesaplaşmayı yapmak için… Ama diğer yanda…
Bakınız daha önce yazmıştım. FETÖ hükümetin “alnı secdeye değsin” takıntısından ve etrafını saran ölçüsüz yandaşlığın dinci takıntısından yararlanarak, ordudaki kriptolarını saklıyor. Bazı albaylar sırf daha kolay terfi edebilmek için külliye camiisinde kimliklerini “düşürüyor.”
İsmail Ağa cemaatine mensup bir erin tekke kıyafetiyle dışarı çıkmakta ısrar etmesinde tuhaf bir şey yok. Bir er o. Kuzey Deniz Saha Komutanı değil. Ama bu tür olaylar medyada şişirilip orduya güvenin azalmasına neden oluyor. Yetmezmiş gibi Genelkurmay Başkanı’nın eşiyle verdiği mevlüt fotoğrafı…
Hepsi de savaşa hazırlanan ordumuzu zayıflatmaktan başka bir işe yaramayan, psikolojik harekât malzemesine dönüşüyor. Anlamıyor musunuz, bir tek ordumuz var. Ege’den, Doğu Akdeniz’den, Güney’den, Güneydoğu’dan, Karadeniz’den… Her yandan sıkıştırılırken buna karşı koyacak tek varlığımız…
Bugünlerde herkesin, orduya vurmak için bahane arayan gazetecilerin, hiçbir taşkınlık fırsatını kaçırmayan yandaşların, orduyu yönetenlerin en çok dikkat etmesi gereken şey, orduyu yıpratmamaktır. Çünkü eğer ortada bir ordu olmazsa, egemenlik de olmaz. O zaman gazetecilik de yapamazsınız, namaz da kılamazsınız, komutan da olamazsınız…
Bunu görmüyor musunuz? Dışarıdan bu kadar düşman yetmiyor mu?

SATIR ARASI SÖZLÜĞÜ

Danışman: Yıllarca CIA ile kol kola Irak’ta ihaleler kotaran, uyduruk bir gazeteyi paravan olarak kullanarak, Barzani ve PKK ile dirsek temasında inşaatlar yapıp paraları cebe dolduran, sonra da “ABD yerine duvara anlatsak daha iyi sonuç alırız” şeklinde çare üreten ve bu eşsiz birikimiyle devleti yöneten adamı yönlendirmeye çalışan kişidir…
Safra: Bir deniz taşıtında işe yaradığı için bulundurulan, ama ilk zorlukta hemen vazgeçilebilecek olan eşya, araç ve gereçlere denir. Eğer bir gemi değil de CHP’de isen, Atatürkçü, Milliyetçi, tam bağımsızlıkçı isen, o sensin canım kardeşim… Bak, konuk ettiğin Nurcu öyle diyor…

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları