İmamoğlu, Akşener ve Türkiye’ye müdahale
Eski Türkiye’nin ikon sahnelerinden biri de futbol ligi müsabakalarının hakem kararlarını enine boyuna inceleyen ‘Maraton’ programıydı.
Karıncalı veya şifreli maç yayınlarının ardından kendilerine has üsluplarıyla Erman Toroğlu ile Şansal Büyüka karşımıza çıkar, haftasonu akşamlarının eğlencesi olurlardı. Tartışmalı düdüklerin üzerinde uzun uzadıya durur, ‘Oynat Uğurcum’ nidasıyla pozisyonları ileri geri sardırırlardı. Bu bazen bir ofsayt, bazen faul, bazen de penaltı müdahalesi olurdu.
Seveni ve sevmeyeniyle Maraton zaman içinde popülerliğini yitirerek sona erdi. Son zamanlarında, Türk futbolu gibi o da eski tadı vermedi. Akıllarda ise gürültülü arayışları kaldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ettiği hakaret nedeniyle aldığı kesinleşmemiş ceza Türkiye’nin bir numaralı gündemi.
KILIÇDAROĞLU KARŞITLARINDA SEVİNÇ
Altılı muhalefet tarafında “İktidar İstanbul’u ele geçirmek için İmamoğlu’na kumpas yaptı.”, “İktidar ‘kazanacak aday’ olduğu için İmamoğlu’na kumpas yaptı.”, “İktidar demokratik siyasete müdahalede bulundu.” yorumları dile getirildi.
AK Partili kimi isimler “Yargı siyasete müdahale ediyor.” görüşünü seslendirerek ‘Kumpas bize’ demeye getirdi.
TV programlarında iki gündür bu konu tartışılıyor. Müdahalenin merkezi ve hedefi aranıyor.
İmamoğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener olaydan mağduriyet devşirerek başarı hikâyesi çıkarmaya girişti.
Bu çaba muhalif tabanda kısmen olumlu bir etki de doğurdu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını istemeyenlerde sevinç hakim.
Gültekin Uysal hariç, altılı masanın diğer unsurları da Kılıçdaroğlu’na adaylıktan geri adım attıracak bir iklimin doğmasından memnun.
AK PARTİ’DE PANİK VE ENDİŞE
İktidar cephesinde ise AK Parti’de panik ve endişe baş gösterdi. MHP daha oturaklıydı.
Devlet Bahçeli konuşana kadar MHP’liler ağzını açmadı. MHP lideri sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla, gardı düşen Cumhur İttifakı destekçilerini toparladı.
Pek çok hukukçu İmamoğlu’nun kullandığı kelimenin hakaret olduğunu, yalnızca ceza süresinin tartışılabileceğini ancak yargı sürecinin devam ettiğini söyledi. Türkiye’nin kıdemli hukukçularından, Vatan Partisi MYK Üyesi Nusret Senem, “Ceza hukuku açısından ifade kesin olarak suçtur. Yerleşmiş Yargıtay kararları bu yöndedir.” dedi.
MÜDAHALENİN BAŞLADIĞI YER
AK Parti’nin, bazı yaklaşımlarının ülkede yarattığı tahribatları öngörebilecek kabiliyetten uzak olduğu bir gerçek.
Fakat İmamoğlu’na ve altılı masaya kumpas kurduğu tezi tam oturmuyor. Çünkü ifade ortada ve yargı süreci devam ediyor. Şu an için herhangi bir yaptırım da yok. Daha önemlisi tablo AK Parti’ye yaramıyor.
Yargının siyasete müdahale ettiği iddiası da eğreti. Bugün açısından altı boş bir ezberin tekrarı.
Anormallik, mahkeme kararından daha çok, kararın duyurulmasının ardından eyleme geçen İmamoğlu ile Akşener’in tavırlarında. Meseleden faydalanmak üzere Kılıçdaroğlu’nun ve altılı masanın inisiyatifi dışında bir kurgu yaptıkları açıkça görülüyor.
Kumpastan bahsedilecekse üzerinde durulması gereken nokta; müdahalenin başladığı yer tam olarak burası.
AYDINLIK MÜDAHALE MERKEZİNİ YAZDI
Abdullah Gül, Selahattin Demirtaş, FETÖ ve PKK ile ABD ve Avrupa aynı anda harekete geçti. Batı basını İmamoğlu için ‘Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü aday’, ‘altılı masanın muhtemel adayı’, ‘aranan aday’ propagandasını yükseltti.
Altılı masa medyası da ‘kazanacak aday’ yakıştırmasını bolca kullandı.
Oysa Aydınlık 27 Haziran 2020’de CİA’nın araştırma kuruluşu Rand Corporation raporuna dayanarak ABD’nin İmamoğlu’nu aday olarak görmeyi istediğini ortaya çıkarmıştı. Raporda Akşener için de özel övgü sözcükleri vardı.
Aydınlık, 15 Ekim 2021’de ABD’nin Kılıçdaroğlu’nun üzerini çizdiğini de yazmıştı. Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğinin kazanmasına engel olduğunun bizzat CHP ve altılı masa içinden çirkince vurgulanması boşa değildi.
İşte müdahalenin merkezi…
Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek, ‘Altılı masanın adayını ABD belirleyecek’ demişti. Bir kez daha haklı çıkmasına az kaldı.
MÜDAHALENİN AMACI VE ÇIKIŞ
Amaç ise bir taşla üç kuş: Muhalif tabandaki tepkiyi ve kararsız seçmendeki birikmeyi İmamoğlu ve Akşener lehine yönlendirmek. Devlet kurumlarına karşı güvensizlik yaratmak. CHP’ye yeni genel başkan tayin etmek.
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan’ın ‘Aleviler, ABD eliyle siyaset dışına sürülüyor.’ değerlendirmesi de kritik. Gerçekten de Kılıçdaroğlu’nun şahsında Alevilere ‘Siz lider olamazsınız’, ‘Cumhurbaşkanı seçilemezsiniz’, ‘Dolayısıyla siyaset yapamazsınız’ mesajı veriliyor.
Bir siyasi parti genel başkanı, ülkeyi yönetmeye aday olmayacaksa niçin genel başkan olarak kalsın?
Hükümet çevrelerinin ‘Buradan başarı çıkmaz’, ‘Altı ay var, seçime kadar bu hava taşınmaz’ rahatlığı da dikkat çekiyor. Ekonomik spekülasyonlar, savaş kışkırtıcılığı gibi başka yollardan arkasının gelmeyeceği zannediliyor. Amerika küçümseniyor.
Türkiye ne ucuz kahramanlarla ne de tehdit ve zorlukların ciddiyetini kavrayamayanlarla devam edemez. Sistem çözümsüzlük sunuyor, sorunların içinde debelenme vaat ediyor.
Çağın güçlüklerinin ve emperyalist dayatmaların üstesinden gelebilecek kararlılığı bir tek Vatan Partisi gösteriyor. ‘Güçlü devlet, üreten millet’ sloganı ve Milli Hükümet Programı da bunun kanıtı.