01 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İmralı mahkumu buyuruyor

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Ülke, AKP iktidarı sayesinde PKK karşısında, Birinci Dünya savaşı sonrası, galip devletlerin mağluplara diz çöktürerek imzalattığı barış anlaşmalarına benzer bir durumla karşı karşıya.

Abdullah Öcalan’ın Türkiye Cumhuriyetine dayattığı, ulus devletin ortadan kaldırılması ve federatif bir yapıya geçilmesidir.

Bu ilk etaptır, asıl varılmak istenen bağımsız Kürdistan’ın kurulmasıdır.

Bu hedefe varmak için önce toplumun değişik katmanlarında Kürt sorunu tartıştırılmaya başlandı.

Dikkat edilirse burada sorun bir demokrasi eksikliği sorunu olarak değil, bir etnisite sorunu olarak tartıştırılmaya başlandı.

Bu yeni bir proje değildir. Nitekim Soli Özel Haber Türk Gazetesi’nde 27 Temmuz 2012 tarihinde köşesinde yazdığı “Komplo tarihe karşı” başlıklı yazısında “Gazeteci Güneri Civalıoğlu’nun 1990-91 deki körfez krizi ve savaşı sırasında yazdığı, daha sonraları da defalarca anımsattığı bir hikaye yeniden ortada. O dönemde bir Amerikalı Albay, Civalıoğlu’na niyetlerinin Kürdistan’ı kurmak olduğunu söylemiş daha sonra bu mesaj bir yarbay tarafından da başka bir ortamda tekrarlanmıştı” diyerek olayın eski bir Amerikan projesi olduğunu ortaya koymuştur.

Bugün terör örgütü aracılığı ile Türkiye’ye dayatılan Sevr’de yapılmak istenip de başarılamayan çok dilli ve çok etnisiteli bir devlet modelidir.

Irak’ın işgaliyle başlayan Kürdistan’ı kurma operasyonu, Suriye’de çıkartılan iç çatışmayla Suriye’nin kuzeyinde yine özerk bir Kürt bölgesi yaratmakla ikinci etabına erişmek üzeredir.

Kurulması düşünülen, Kürdistan’ın en önemli ayağı ise Türkiye’nin o bölgesinde önce bir özerk bölge tesis edip, aynen Sevr antlaşmasında olduğu gibi, bunun oluşmasından kısa bir süre sonra da yapılacak bir plepistle bağımsızlık ilanıdır.

İşte ABD ve Batı’nın Abdullah Öcalan vasıtasıyla Türkiye’ye dayattığı budur.

Bunun gerçekleşmesi için Türkiye üzerine oynan oyunların ilk ayağı, Türk Devleti’ni ve Türk Ulusunu itibarsızlaştırmaktır.

Yıllardır, Türkiye üstüne oynanan oyunların temelinde bu vardır. Örneğin son zamanlarda, “Dersimde” devletin katliam yaptığı söylemleri bunun içindir.

Bu yöntemle Alevilerin aşırı İslam’a karşı oluşları, laik yapıları kullanılarak ve yönlendirmelerle konuyu Kürt sorununa kaydırmaktır.

Bunda da bir miktar başarılı da oldular.

Batı aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni “Atatürk’ün paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün” olarak niteler.

Sorunun temelinde yatanın bu ulus devleti yıkmak olduğu açıktır.

Bu ulus devlet yıkılsın ki, etnisiteye dayalı küçük küçük özerk yapılar ortaya çıksın.

Bakın bugün Güney Doğu Anadolu’da gerçekleştirilen, “öz savunma gücü” diye nitelen terör örgütü örgütlenmesi, 2009 tarihinde Abdullah Öcalan’ın 156 sayfalık yol haritasında “Öz savunma ilkesinde” sözü edilen oluşumdur.

Bugünde ağzını her açan bir demokratik anayasadan söz etmektedir.

Nedir bu istenen demokratik Anayasa, çok dilli, çok etnisiteli bir federatif yapıdır.

Buna bilerek veya bilmeyerek “Yerel Yönetimler Özerklik Şartına” Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıralım diyenler de çanak tutmaktadırlar.

Dünya da ulus devletten federasyona dönmüş bir devlet yoktur, ama olsun varsın, bu diz çöktürerek Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılacaktır.

Bu noktaya gelmenin en büyük sorumlusu elbette 12 yıldır iktidar olan ve hem de tek başına iktidar olan AKP’dir.

Toplumun en hassas olduğu konuda, “analar ağlamasın”, “şehit cenazeleri” gelmesin diyerek,halkın duyguları törpülenip, terör örgütüyle ve hem de elinde silah varken müzakereye başlandı.

Ülkenin bu iç sorunu, üçüncü bir devletim gözetiminde yapıldı.

Kırk bin kişinin ölümünden sorumlu bir terörist başı, bu iktidar sayesinde zafer kazanmış bir devletin “başkanı” statüsü kazandı.

Durum böyle olunca da İmralı Mahkumu ABD ve Batının istediklerini kendi talebiymiş gibi Türkiye Cumhuriyetine buyuruyorlar.