İngiltere seçimleri ve Türkiye
Türkiye’deki milletvekili genel seçiminden tam bir ay önce yani 7 Mayıs 2015 tarihinde İngiltere’de milletvekili genel seçimi yapıldı.
İngiltere’deki seçimin yıldızı İskoç Ulusal Partisi (SNP) ve onun genç ve karizmatik başkanı bayan Nicola Sturgeon oldu.
Bu seçimden Türkiye’deki siyasi partilerin ve özellikle de CHP’nin dersler çıkarması gerekiyor.
İngiltere seçimleri bize bölge temelli/etnik ayrımcılık yapan partilere bir defa yol verilince bölünmenin derinleştiğini gösterdi.
Türkiye’de ilk defa Erdal İnönü döneminde, o tarihte etnik köken milliyetçiliği yapan HEP milletvekillerinin SHP kadrolarından Meclis’e taşınmasından sonra ülkemizde bölünme süreci iyice derinleşmeye başladı.
Yörede o günkü HEP bugünkü HDP, Meclis’te ne kadar büyük sayılarla temsil edilirlerse, bölgenin çıkarlarını o kadar iyi savunacaklarını vaat ederek propaganda yaptılar. Bunda da başarılı oldular.
Kamuoyu araştırmaları da HDP’nin ve onun Genel Başkanı’nın seçimin başarılılarından olacaklarını gösteriyor.
Bir dönemler CHP’nin kalesi olan bölgede artık CHP’nin esamisi bile okunmaz hale geldi.
O kadar okunmuyor ki, İmralı ve Kandil’in söylemleri ile aynı şeyler parti yetkilileri tarafından söylense bile bölge halkı artık teveccüh göstermiyor.
DİKTE EDİLENE SIĞINMAK
Halbuki CHP’nin, 1973 seçim bildirgesinde olduğu gibi; bölgede yarı feodal düzenin neden olduğu toprak dağılımındaki adaletsizliğin, şeyhlik ağalık kurumlarının o bölge halkının siyasal özgürlüğünü kısıtladığını bugün de söylemesi gerekiyor.
Zaman zaman siyasi partiler, toplumda hızlı ve köklü bir değişim talebinin yarattığı gerçekleri kavrayamamakta, kavrayamadıkları için de bu talepleri karşılayamamaktadırlar. Karşılayamadıkları zaman da geri çekilip, kendisi olmayana, dikte edilene sığınma eğilimine kapılırlar.
CHP ulusalcılığını, halkçılığını, devrimciliğini reddedip, sorunları çözmeye değil, dikte edileni yapma kolaycılığına kapılmıştır.
İngiltere’de, İskoç bölgesi dışında kalan seçmenler, bölge temelli/etnik politikalara yakın duran partilere değil, bunun karşısında duran Muhafazakar Parti’ye oy verdiler.
Kesinlik arz etmemekle beraber, Türkiye’de yapılan kamuoyu araştırmaları da ayrımcılığa karşı tepki oyu vermeyi planlayan, ulusalcı seçmenin, ulusal bütünlükten yana olan partileri tepki oylarıyla destekleyeceğini gösteriyor.
İngiltere’de de ileride İşçi Partisinin, İskoç Ulusal Partisi ile bir koalisyon yapabileceği propagandası, böyle bir durumda İskoç Ulusal Partisinin bölgesel taleplerini tatmin uğruna halktan daha çok özveri isteneceği kuşkusu, İskoç bölgesi dışındaki seçmeni Muhafazakar Parti’ye yöneltti.
CHP TABANINDA KAYMA
CHP’nin anlamsız bir şekilde HDP’nin barajı aşmasını istemesi, CHP tabanında, seçim sonrasında CHP’nin, bölünmeye giden yolda HDP’ye daha çok taviz verebileceği endişesi ve aynı zamanda etkin bir muhalefet yapamayan CHP’nin HDP’den medet umar hale gelmesi, geleneksel CHP’li seçmen tabanının tercihinin ulusal bütünlükten yana olan partilere yöneldiğini gösteriyor.
İngiltere’de İşçi Partisi’nin “Harcamaları, sosyal imkânları artıracağız” yolundaki vaatleri de umulan sonuçları vermedi.
Türkiye’de de kamuoyu araştırmaları şu an için maalesef aynı sonuçları veriyor.
Dünyanın her tarafında seçmen önce inandırıcılık arıyor, bunu bulamadığı zaman, iktidar ne kadar yıpranmış olursa olsun mevcut durumla yetinmeye çalışıyor.
İngiltere’de bile seçmen, dış politikada ülkenin çıkarı ne ise onun savunulduğunu görmek istediği için ya da körü körüne AB’nin politikalarının peşine takılınmasından yana tercih kullanmadı.
Nitekim İngiliz Muhafazakarları, İngiliz İşçi Partisi’nin yaptığı gibi “ABD’yi ve AB’yi rahatsız edecek tutumlardan kaçınalım” şeklinde bir politika yürütmedi, İngiltere’nin çıkarı neyi gerektiriyorsa o politikaları sa- vundu, seçmen de bunun karşılığını verdi.
İngiltere ile Türkiye’nin dünyadaki konumları ve demokrasi kültürleri arasında geniş farklar olduğu bir gerçek ancak buna rağmen seçim kampanyalarında görülen benzerlikler de dikkat çekiyor.
Seçim sonuçları bakımından da benzerlik olacak mı, yaşayarak göreceğiz.