İnsanı ziyan etmek-(TAMAMI)
Gerici sistemler, insanı ziyan etme üstüne kuruludur. Bu olgu, iktisadi temelde mevcut üretim ilişkilerinin üretici güçlerin gelişimine dar gelip onları boğmasıyla kendini gösterir. Üretici güçlerin temel bileşeni, insandır. O zaman gerici bir sistemin boğduğu şey, insandır; insanın gizilgücünün hayatın her alanında maddi bir güce dönüşmesidir.
Ziyan katalogu
Gericilik, tarih boyunca insanı bertaraf etmenin değişik yolları üstüne zengin bir katalog oluşturmuştur. Öldürmekten; halkın öncülerini zindanlara tıkmaktan; korku salmaktan; halkın değişik kesimlerini birbirine düşürüp kırdırmaktan; beyinlere değişik toplumsal zehirler zerkedip uyuşturmaktan; insanları bezdirip hayatın dışına sürerek etkisizleştirmekten; olmayacak duaya amin dedirtip bekleme havuzlarında barajlamaktan, bencil ve dar çıkarların peşine düşürüp “yumuşak ölüm”e mahkum etmeye kadar uzanan geniş bir yelpazedir bu. Ama bu katalog, nihayet bir el kitabından ibarettir. Bütün el kitapları gibi işlevsel, ama sığdır. Tarihin derinliğinin üstesinden gelmeye gücü yetmez.
Ziyan yolunu seçme ‘özgürlüğü’
Hangi yöntem bileşimi kullanılırsa kullanılsın, sonuç almak, yönetilenlerin belli bir ölçüde “rıza”sının sağlanmasını gerektirir. Bu “rıza”nın imal edildiği yer, günümüzde “yaygın ve örgün eğitim”dir. “Yaygın eğitim”in aracı medyadır. Örgün eğitimin aracı, okullardır. Bugün 4+4+4 formülüyle uygulamaya konmakta olan eğitimde dönüşümün hedefi, eğitimi bir “insan ziyan eden mekanizma”ya dönüştürmektir. Formülün kalbi, ikinci dörttür. İkinci dört, bireyin gelişiminde değer yargılarının ve dünyaya bakışın yerleşik hale geldiği dönemdir.
Eğitimdeki dönüşüm, sadece öğrencileri mevcut dünyaya karşı edilgin bir konuma sokup, teslim olmuş ve dolayısıyla kolay güdülebilecek bir sürü üretme hedefinden ibaret değildir. Hedef, eğitimin yerel yönetimlere devredilmesiyle birlikte, eğitimin milletin bölünmesinin etkili bir aracı haline getirilmesinden de ibaret değilidir. Eğitim, son otuz yıldır maruz kaldığı dönüşüm silsileleri sonucunda, “bilgi ve beceri birikimi”nin yeni nesillere aktarılması işlevini de büyük ölçüde yitirmiştir. Amaç, “bilgi ve becerinin efendisi” olan nesiller yerine, el kitabında gösterilen düğmeye basacak ziyan olmuş nesiller yetiştirmek haline gelmiştir.
Günümüzde insan haklarının özü, bireyin ya da topluluğun kendisini hangi yoldan ziyan edeceğini seçme özgürlüğüne indirgenmiştir. Bunun bir “özgürlük” gibi gözükmesi için de, dünya gericiliği, ziyan yollarını çeşitlendirebilmek için çok yoğun bir uğraş vermektedir.
Atatürk Devrimi neyi ördü?
Atatürk Devrimi’nin bütün yurt sathında “ördüğü” en önemli unsur, insan gücüdür. Devrim, insan gücünü ve kendi çocuklarının yeteneğini ulusun en yüce kamu değeri olarak ele almıştır. Bilim, sanat ve kültür alanında yeteneklerin keşfedilmesi, bunların desteklenerek birer ulusal değere dönüştürlmesi, Atatürk Devrimi’nin merkezi siyaseti olmuştur. İşte bu sayededir ki, on yıllarla ölçülebilecek kısa bir sürede, Türkiye’nin sadece çehresi değil, insan gücünün aklı ve yüreği, bir “Osmanlı Cumhuriyeti”nde hayal bile edilemeyecek ölçüde köklü bir dönüşüme uğramıştır. Bugün ülkemizde bilim, sanat ve kültür adına ne varsa, Türkiye’ye düşman safta yer alanlarınki de dahil, bilgi ve beceri birikimi adına ne varsa, hepsini Atatürk Devrimi’nin mirasına borçluyuz.
“Yönetenlerin yönetemez, yönetilenlerin de yönetilemez” hale gelmesinin en önemli ölçütlerinden biri, gericiliğin “insanı ziyan etme” yöntemlerinin iş görmez duruma düşmesidir. Bugün Silivri-Hasdal zindanları, düşünsel düzlemde bir “Siyasi Bilimler Akademisi”, pratik düzlemde de Milli Hükümet’in oluşumunun gerçekleştiği bir çekirdek haline gelmiştir. Bugün milletimiz insanının “Suriye ile Kardeşlik” ve “Bölünme Anayasası’na Hayır” birikimini ziyan etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.