İnsanlık Yaşadıkça Atatürk Yaşayacak
Elbette kolay değil büyük devrimci önder Atatürk’ü anlamak, anlatmak ve kağıda dökmek. Öncelikle Atatürk’ü anlatmak büyük bir sorumluluk ister. Gerçeğin yüklediği bir sorumluluktur bu. 57 yıllık yaşamının her anını milletine ve vatanına duyduğu bağlılık ve sorumlulukla geçirmiş büyük önderi anlatmak kelimelere sığmaz. Atatürk’ü anlamanın en büyük ölçütü çağdaş ve tam bağımsız bir Türkiye için harekete geçmek, görev talep etmektir.
Washington Inving'in, Shakespeare hakkında bir sözü var; onu bir Italyan azizine benzeterek:
“Tapınanlan türbesine o kadar çok mum getirmişlerdir ki, dumandan tanınmaz hale gelmiş put..." der. Bu sözü tarihte iz bırakmış birçok kişi hakkında söylenebilir. Türk toplumunda ise bu sözün en geçerli kılındığı isim tartışmasız Atatürk’tür. Atatürk hakkında bu zamana kadar o kadar çok söylenmekte ve yazılmaktaki bazen o yazılanlar içerisinde gerçek Atatürk’ü bulmakta zorlanıyoruz.
Atatürkçülük sembollere, şekillere ve gösterişe indirgenemeyecek kadar büyük bir fikirdir. Atatürkçü olmak; iddialı, cesur, özgüvenli, karalı, çalışkan, umutlu ve örgütlü olmak demektir. Atatürk günümüzde bazı kesimler tarafından ‘’piyasalaştırılmakta’’ ve bir rant alanına dönüştürülmektedir. Kaynağı, tarihi belli olmayan yazılar ve örneklerle neredeyse başka bir Atatürk yaratılmakta ve halka karşı sorumluluk bilinci olmadan pazarlanmaktadır. Elbette Atatürk hakkında çıkan kitaplardan, belgesellerden, makalelerden rahatsız olmuyor, aksine mutlu oluyoruz fakat Atatürk’ün hayatını, mücadelelerini ve ilkelerini doğru pencereden aktarmak aydınlarımızın, tarihçilerimizin en büyük sorumluluklarındandır.
İçi Boşaltılan Atatürk
Büyük usta Atilla İlhan, Kurtuluş savaşını ve Cumhuriyet devrimlerini gerçekleştirmemizin birinci koşulunu anti-emperyalist ve batıya karşı olmamıza bağlar. Bizce de haklıdır. Atatürk ne gerçekleştirdiyse ve ne başardıysa bu büyük ilke ve duruş sayesinde başarmıştır. Emperyalizme karşı ilk tokadı bu topraklarda atmış ve sadece ülkemize değil, dünya milletlerine de umut olmuştur. Batıya karşı olmak demek, sömürgeciliğe karşı olmak ve vatan bütünlüğünü savunmak demektir. Ülkemizin Küçük Amerika süreciyle batıya yani emperyalizme yakınlaştığı dönemde Atatürkçülüğün içi de boşaltılmaya başlanmış, Atatürkçülük O’nu yaratan özünden yani anti emperyalist duruşundan uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Batıya karşı olmak ve emperyalizme karşı olmaktan çıkartılan Atatürkçülük sadece laiklik çerçevesine sıkıştırılmaktadır.
Peki, Devletçiliğe karşı çıkarak Atatürkçü olunabilir mi? Ya da halkçılığa, milliyetçiliğe karşı? Yabancı bir devletin güdümüne girerek, emperyalizmle kol kola gezerek Atatürkçü olunabilir mi? Atatürk ilke ve devrimlerinin içini boşaltmak ve Atatürk’ü sadece tarihi bir karakter olarak ülkemizin önüne sunmak, Atatürk’e ve Türk Milletine yapılabilecek en büyük ihanetlerden birisidir.
Emperyalizme karşı Atatürk olmak
19 Mayıs’ın 100.yılına girerken ülkemiz yeniden Atatürk’ü keşfetmekte ve O’nun değerlerine sıkı sıkıya sarılmaktadır. 100 yıl önce emperyalizme karşı verdiğimiz büyük mücadele birikimi bizlere 100 yıl sonrada yeni görevler yüklemektedir. Teröre karşı milletin ve ordumuzun birlikteliğiyle verilen kahramanca mücadele başarılar kazanmakta, başarılar kazandıkça Atatürk daha da ön plana çıkmaktadır. Çünkü bu topraklarda emperyalizmi dize getirmek ve başarı kazanmak istiyorsak Atatürk’e ve programına muhtacız. Emperyalizme karşı verilen mücadele bizleri Atatürk’te birleştirmiştir. Bu birleşme şimdiden başarılı sonuçlar vermektedir.
İlhan Selçuk bir yazısında; ‘’Kemalizm, her niyete yenen bir muz mudur? Hayır. Atatürk tam bağımsızlık ilkesinin kahramanı, Üçüncü Dünya’nın habercisi ve öncüsüdür’’ diyor. Atatürk, 100 yıl sonrada olduğu gibi ülkemize ve mazlum milletlere umut olmakta ve bağımsızlıkçı, özgür dünyanın habercisi konumundadır.
Türk Milleti, Türk vatanı yaşadıkça o yaşayacaktır. Atatürk’ün öldüğü günlerde bir İngiliz gazetesi ‘’Atatürk öldü, insanlık öksüz kaldı’’ diyordu. Hatta insanlık yaşadıkça, Atatürk yaşayacaktır. (1)
29-30 Aralık’ta İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek Atatürk Sempozyumunda birbirinden değerli akademisyenlerimiz ve aydınımızla bu soruları konuşup, tartışacağız. 100.yılında Atatürk’e olan ihtiyacımızı ve O’nun eşsiz programını tekrar bilincimize çıkaracağız. Bütün vatandaşlarımızı bekleriz.
KAYNAKÇA
1. Bozkurt, Mahmut Esat, Atatürk İhtilali, Kaynak Yayınları, s.94.