İran Anayasası’ndaki ‘emperyalizm ile mücadele ruhu’
Geçtiğimiz hafta, Batılı ve Batıcı medya organlarında, Tahran’daki İslam Azad Üniversitesi kampüsünde iç çamaşırıyla dolaşan genç bir kadının görüntüleri yayınlandı. Emperyalist Batı’ya ayakçılık yapan bu medya organlarına göre bu olay, “İran’ın katı rejimine karşı başlayan büyük bir kadın hareketinin ilk kıvılcımı” imiş. Batılılar ile birlikte Türkiye’deki Batıcılar da, sokakta soyunduğu için gözaltına alınan bu İranlı kadına sahip çıkıyor havasındalar. Bir parantez açmak gerekirse, Batı’da da Türkiye’de de, sokakta, hele hele okulda, iç çamaşırı ile dolaşmaya kalkan bir kadın veya erkek gözaltına alınır. Yani, özel alanın dışında çıplaklığa izin vermemek yalnızca İran’a değil, tüm dünyaya özgü bir davranıştır. Tekrar konumuza dönersek, Aydınlık İran Muhabiri Gürkan Demir’in İranlı yetkililerden aktardıklarına göre konu, boşanma davasında 2 çocuğunun velayetinin babaya verilmesi sonrasında ruh sağlığı bozulan bir annenin, üniversitede aldığı ders sırasında –üniversite kurallarına aykırı olarak- görüntü almasına izin verilmemesi sonrasında yaşadığı “cinnet”ten başka bir şey değildi. Sonuçta, sokakta iç çamaşırıyla dolaşan İranlı kadın, tutuklanmadı bile; yalnızca, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde gözetim altına alındı. Bu olayın “baskıcı İslamî rejime karşı kadın protestosu” olduğu ve devamının geleceği yönünde bir algı operasyonunu deneyen Batı’nın döndüre döndüre yayınladıkları görüntüler izlendiğinde, kadının çıplaklığından ziyade, “İranlıların çıplak kadına fiziksel veya sözlü müdahalede bulunmayışları, hatta kadını rencide etmemek için görmezden gelişleri” çok daha dikkat çekiciydi. Ayakta alkışlanacak bu davranış, bende “İran’da kadınların saygın bir yerinin olduğu” kanaatini uyandırdı. İran dışındaki diğer Batı Asya ülkelerinde, örneğin Türkiye’de bir kadının iç çamaşırıyla veya bir erkeğin donla sokakta dolaşmaya kalkması hâlinde, hukukî yaptırımlardan daha önce bu kişinin başına gelmesi beklenebilecek şey, sokakta rastladığı sivillerin fiziksel ve/veya ruhsal şiddetine maruz kalması olsa gerek…
EMPERYALİZM İLE MÜCADELEDE ANAYASA’NIN ROLÜ
Batı ayakçılarının gazı ile İran’da kadınları aşağılayan katı bir şeriat düzeninin hâkim olduğunu varsayan Türk vatandaşlarının sayısı hiç de az değildir. İran’ın hukuk sistemini mercek altına aldığınızda, İran’daki kadın hakları, hak ve özgürlükler, yani toplumsal yaşam kuralları üzerine yapılan Batılı ve Batıcı yorumların “feci şekilde abartılı” olduğunu görürsünüz. İran Anayasası’nın giriş bölümünde yazılı olan ve “kadını bir nesne olmaktan veya tüketim düşkünlüğü ve emperyalizmin hizmetinde bir araç olmaktan çıkarmak” hedefinde, dikkati çeken en çarpıcı sözcük, “emperyalizm”dir. Bir İslam cumhuriyeti olan İran’da devlet ve yaşam, Suudi Arabistan’daki gibi, doğrudan Kuran-ı Kerim ve sünnetler üzerinden değil; Kuran-ı Kerim’in kaynak olarak kullanılmış ve “emperyalizme karşı tedbirler”in yazılmış olduğu bir anayasa ile şekillendirilir. Emperyalizmin, temel hak ve özgürlüklerde önemli eksiklikleri bulunan Suudi Arabistan’ı görmezden gelirken; İran’daki münferit olayları kafayı takması, İran’ın emperyalizmle mücadele eden bir anayasaya sahip olmasındandır. Daha iyi ifade etmek için, biraz açayım… 1979’da yapılan halk oylamasında %98,2 çoğunluk oyu ile yürürlüğe giren İran Anayasası’nın 3/5’inci ve 3/13’üncü maddelerinde, devletin görevleri arasında “emperyalizmin bütünüyle ülkeden çıkarılması ve yabancı nüfuzunun engellenmesi” ile “bilim, teknik, endüstri, tarım, askerî ilişkiler ve diğer meselelerde ülkenin kendi kendine yeterliliğinin sağlanması” sayılmıştır.
İran Anayasası’nda;
-
81’inci madde; “yabancılara ticaret ve tarım alanları ile madencilik ve genel hizmetler alanında şirket kurma imtiyazı vermeyi”,
-
146’ncı madde; “ülkede barışçıl amaçlarla bile olsa herhangi bir yabancı askerî üs kurmayı”,
-
153’üncü madde ise; “ülkenin doğal kaynakları, ekonomisi, ordusu ve kültürü ile millî yaşamın diğer yönleri üzerinde yabancı kontrolüne yol açabilecek anlaşmaların yapılmasını” mutlak surette yasaklamıştır. Yine İran Anayasası’ndaki 43/8’inci ve 43/9’uncu maddelerde, İran ekonomisinin “yabancı iktisadi baskının önlenmesi” ve “tarım, hayvancılık ve sanayide üretim artışı için kendi kendine yeterliliğin sağlanarak dışa bağımlılıktan kurtarılması” ilkelerine dayandırıldığı yazılıdır.
Gelelim kendimize… Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda “emperyalizm”, “yabancı askerî üsler”, “yabancılara verilen ekonomik imtiyazlar” veya “dışa bağımlılıktan kurtulmak” ile ilgili tek bir sözcük bile bulamazsınız. Tuhaf ama, Anayasamız, “emperyalizmi yok saymış”… Açıkçası, Batılıların ve Batıcıların aksine ben, “emperyalizmle mücadeleyi esas alan” bir anayasaya sahip oldukları için komşumuz ve dostumuz İran’ı ayakta alkışlıyorum. Keşke biz de anayasamızda “emperyalizm ile mücadele etmeyi unutmamış olsa” idik. Bir süredir “Yeni Anayasa” tartışmalarının yapıldığı Türkiye’de, “emperyalizmden bahsetmeyen anayasalar” dönemi olarak adlandırılacak bu uyku dönemini bitirmenin sizce de zamanı gelmedi mi?