11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İrtica nedir, ne değildir ? (TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

NABIZ

İRTİCA NEDİR NE DEĞİLDİR?

Önce 12 Haziran’da yapılacak genel seçim öncesi şu haberin çağrıştırdığı Cumhuriyet tarihine bir göz atalım ve tarihin sayfalarını karıştırarak Cumhuriyeti kuran altın kuşağın çok partili siyasete adım attığı o tarihi günlerde irtica ve laiklik karşıtı eylemlerin nasıl başladığını anımsayalım.
İsmet Paşa’nın irtica konusunda anlattıkları şöyle:

-”Şimdi dinleyin. İnkılapların , kanlı savaşları sonunda içeride büyük müşküllerin yenilmesiyle bir devlet düzeni kurulmuştur. Bu devlet düzenine İnkılap düzeni diyoruz. Milli mücadelemizde de bu budur ,inkılap rejimi de budur.. Şimdi bunlar;’ millet bunu kabul etmiyor ona bakalım diyecekler’. Dilleri masum vatandaşları aldatacak tabiattadır. Örf ve adet muhafaza edilecektir diyecek…. Ben babamla beraber, babalarınızla ve büyük babalarınızla beraber kadınları kafes arkasında, çuval içinde gördük. Bu rejim kanla ortadan kalktı, bir inkılap rejimine girdik. Kadınlarımız dünyanın her yerinde medeni milletler gibi normal hayata kavuştular. Bu adamlar ne yapacaklar dikkat edin. Din taraftarı, gelenek taraftarı ama bir şey söylemiyor… Davet ediyorum: açık söyleyin Said-i Nursi’nin tarikatını kabul etmiyorum desinler. Bu kafa ile millet en kısa yoldan tarihimizin gördüğü müthiş bir din savaşına doğru sürüklenmek istiyor… Ne fikir hürriyeti, ne insanlık haysiyeti, ne insanlık hakları, ne Türk Cemiyeti, ne Türk Devleti hiçbir şey kalmayacaktır. Biz, milli mücadeleye başladığımız zaman da vatan böyleydi.(02.06.1966- İsmet Paşa’nın Eskişehir’de din istismarı ve inkılaplarla ilgili konuşması-Ulus Gazetesi.)”


İsmet Paşa’nın bunu söylediğinden yıllar sonra 28 Şubat 1996 MGK kararları alınmazdan önce zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel TRT’de benim aracılığımla, benim programımda Türk vatandaşlarına sesleniyor ve şöyle diyordu “Türkiye, Darül-harp olmayacaktır.”
MGK toplandı ve 28 Şubat kararlarını ilan etti. O kararlara göre irtica bir numaralı tehlikeydi. Sonra aradan yıllar geçti ve budanmış ve değişmiş aynı MGK aldığı bir kararla irticayı önemli tehlike olmaktan çıkardı.

Bakın şimdi neredeyiz?

Yukarıda sözünü ettiğimiz haber işte şu:

“Erdoğan’ın talimatıyla, 28 Şubat sürecinde, kamudaki irticai faaliyetlerin izlenmesi amacıyla çıkarılan tüm genelgeler yürürlükten kaldırıldı.
Söz konusu genelgeyle, 28 Şubat süreci ve devamında çıkarılan genelgeler emniyette de yürürlükten kalktı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Turan Genç imzalı, “gizli” ibareli ve 3 Mart 2000 tarihini taşıyan; 81 il emniyet müdürlüklerine, Polis Akademisi Başkanlığı ve eğitim-öğretim kurumu müdürlüklerine gönderilen genelge ortadan kalkmış oldu.”
Bu seçim öncesi alınan karar ne demek istiyor?

“ARTIK İRTİCA TEHLİKESİ YOK”

Yine geçmişe dönelim.
Mustafa Kemal Atatürk bir karşıt parti kurulmasının kamuoyunda nasıl karşılanacağını anlayabilmek için girişimde bulunmayı düşünmüştü. CHP’nin devletçi uygulamalarının karşısında liberal bir parti olsun istiyordu. İnönü ve Fethi Okyar’ı yanına çağırarak aynen şöyle dedi.
“Ben şimdi bir babayım; siz ikiniz de benim evladımsınız. İkiniz ararsında benim nazarımda hiçbir fark yoktur. Benim istediğim sadece memleket işlerinin TBMM’de açıkça münakaşa edilmesidir.”(Prof. Şerafettin Turan-Mustafa Kemal Atatürk adlı eseri)


Serbest partinin kurulacağına ilişkin haber 9 Ağustos 1930’da Vakit gazetesinde çıktı.15 Ekim 1930’da TBMM’nin toplantısı yapılıyordu ve Atatürk’te locadan o toplantıyı izliyordu. Serbest fırkanın başkanı Fethi Okyar belediye seçimlerine ilişkin konuşuyordu ve şöyle diyordu:
“ En seçkin şehir ve kasaba halkına gericilik, komünistlik ve anarşi lekeleri sürülmek istendi. Belediye seçimlerine kadar halkın hükümetten memnun olduğu söyleniyordu. Belediye seçimlerinde nasıl birdenbire dönüp gerici olu verdi? Gericilik denen hareket nasıl meydana çıktı? Halk kanunları istemiyoruz halifeyi istiyoruz mu dedi? Gericilik budur, başka nedir?”


O konuşmadan bir süre sonra -98 gün- 29 Eylül’de Serbest Fırka dağılmıştı ve 23 Aralık 1930 sabahı Menemen’de Derviş Mehmet kendisini mehdi olarak tanıtmış ve dini kurtarmaya geldiğini ve arkasında yetmiş bin kişilik halife ordusunun da yakında geleceğini öne sürmüştü. Ayrıca güya Halife Abdülmecit sınıra gelmiş, şapka giyenlerin kafir olduklarını ilan etmişti. Oysa böyle bir şey yoktu. 24 yaşındaki öğretmen kökenli asteğmen o gün başı kesilerek şehit edildi.


İrticayı tehlike olmaktan çıkaran, onu izlemeyi, tedbirini almayı yok sayan bir ülkede neler oluyor? Din siyasette nasıl kullanılıyor?
Şu sıralarda hatırlamakta sayısız fayda var.

kurtulaltug@aydinlikgazete.com