11 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşçi Suzan’ın hüzün dolu öyküsü

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Hiç kimse göründüğü gibi değildir. Yüzleri gülse de, gözlerinde tarifsiz acılar yüzse de her insanın yaşamında anlatamadığı, kimselerle paylaşamadığı hüzünler vardır. Hele ülkemizde çarpık bir ekonomik yapının altında ezilen insanların anlatabileceği ama anlatmadığı çok şey vardır. Bu ezilen toplum katmanında kadınların ayrı bir yeri vardır. Kadına karşı şiddetin sınır tanımadığı, kadın cinayetlerinin her gün gazete sayfalarında, ekranlarda boy gösterdiği günümüzde kadın yaşamlarından kim bilir ne romanlar yazılabilir. Ya kadın işçilerimiz? Erkek egemen bir toplumda yaşamı tek başına omuzlamalarının çaresizliğinin ne kadar büyük olduğunu çoğumuz algılayamayız bile. Hele işçi kadınlarımız! Onların yaşadıkları acıların romanı bugüne kadar gerektiği gibi yazılmadı bile. Genç kızlık düşleri, sevdaları, yaşamdan beklentileri, erkeklerin dünyasında yankılanamayan umutları, en sonunda üç kuruşla ayakta kalabilmek için yaşam kavgasının çarklarına teslim olmaları. Bunlar yaşamın acılarıdır ve yazılması gerekir. O körpe bedenlerin, o menekşe kokulu sevdaların güzelliği ve el kapılarında sömürünün çarmıhına gerilmenin acıları mutlaka insanlarla paylaşılmalıdır. Onu yaşayanların acılarını toplumla paylaşmak ve acıların zehirini alabilmek adına .

***

Metin Atamer işte böyle zor işe soyunmuş ve ağır bir taşın altına elini koymuş bir değerli yazar. Bursa’nın Trilye kasabasında yaşayan Suzan ile yolları kesişmiş ve onun, içinde fırtınalar estiren öyküsünü dinlemiş. O öykünün büyüsüne kapılıp Suzan’ın Trilye’de başlayan yaşam öyküsünü adım adım izlemek için yollara düşmüş. Trilye’ye gitmiş. Suzan’ın su içtiği çeşmelerden sular içmiş. Onun geçtiği yollarda yürümüş, gezindiği kırlardan çiçekler toplamış. Sevgilisi ile buluştuğu köşe başlarında Suzan’ın yaşadığı heyecanı yaşayabilmek için beklemiş. Sonra onun gittiği yolları izleyerek Suzan’ın ekmek parası için gittiği Almanya’da onun yaşadığı yerleri, çalıştığı fabrikaları tek tek gezmiş. Onun yaşadıklarını anlayabilmek için işçilerin yaşadığı adına heim denen işçi yatakhanelerine gitmiş, orada işçilerle yemek yemiş uzun sohbetler yapmış.

Yaşadıkları, dinledikleri Metin Atamer’i öylesine duygulandırmış ki, “Ben Suzan’ın romanını mutlaka yazmalıyım” demiş ve bir çok yazarın yapamayacağı bir şey yapmış. Tam dört sene Suzan’ın hüzün dolu öyküsü ile yaşamış. Suzan’ı kendisinde içselleştirmiş. Suzan ile ilgili her ayrıntıyı bir kuyumcu özeni ile not etmiş ve sonunda Suzan adını verdiği romanını yayınlamış. Suzan Metin Atamer’in Yeni İnsan yayınlarında yayınlanmış altıncı kitabı. Bu yılın Ağustos ayında raflarda yerini almış. 252 sayfalık kitabın her sayfası sizi yaşamın içine çekiyor ve kolayca okunuyor.

***

Bu ülkede işçi olmak hele kadın işçi olmak çok zordur. İnsanca yaşamak umutlarını yeşertmek için çektikleri acıları, katlandıkları yoklukları çok az insan bilir. Metin Atamer o insanlardan birinin yaşamından mükemmel bir eser yaratmış. Hiç kimsenin böylesine duygu yüklü, böylesine gerçekçi bir kadın işçinin hüzün dolu yaşamını okurları ile paylaştığını sanmıyorum. Okuyun Metin Atamer’in Suzan adlı kitabını ve belki ondan sonra kadın işçilerimizi biraz daha iyi tanır ve onların yaşamlarına güzellikler katmak için bir çaba harcamak gereğini duyarsınız. Unutmayın yaşam paylaştıkça güzeldir. Suzan’ın yaşamını Metin Atamer’in kaleminden okuduktan sonra kadın işçilerimizi biraz daha iyi tanıyacak ve onlara sımsıcak duygularla yaklaşacaksınız. Kadın işçilerin dünyasını aydınlığa çıkardığı için Metin Atamer’e teşekkür ediyor ve eline sağlık diyoruz.

Not: Ülke sorunları ile yakından ilgilenen Adana Barosu’nun değerli Başkanı Gazi Mengücek Çıtırık veYönetim Kurulu üyesi arkadaşları 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısı ile önemli bir etkinliğe imza atıyor. 10 Aralık Çarşamba günü saat 14.00’de Seyhan Otel’de yapılacak olan panele ben de iki değerli mesledaşımla katılacağım. Ülkemizde insan haklarının hangi darboğaza nasıl hapsedildiğini dinlemek isteyen okurlara duyurmak istedim.