IŞID’in tarihi eser merakı (!)
IŞID’in Suriye’deki taşınmaz kültürel mirasa, yani tarihi eserlere karşı barbarlığını artık bilmeyen yok gibi. Bu örgütün, dünya mirasına girmiş antik kentlerdeki eşi benzeri görülmemiş yok etme eylemi, zaman zaman gündeme gelse de, savaşın bilinen gerçeği karşında eskisi gibi pek etkili olmayıp, ancak, bu konuya önem verenlerin yüreğinde sessiz bir çığlık düzeyinde kalıyor. Tüm dünya, bir daha eşi benzeri bulunmayan, yerine konulmayacak olan bu insanlık mirasının yok edilişini, yalnızca seyrediyor... Ama böylesine kültürel ve tarihi yıkımı yalnızca izlemekle yetinmeyenler de var. Savaşta çoğu kişinin payına acı, gözyaşı ölüm ve yokluk düşerken, onların hesabında ise , bir ülkenin yalnızca gelecek kuşaklarına değil, giderek tüm insanlığa bırakacağı görkemi bir mirasın savaşın otorite boşluğundan yararlanarak kısa ve ucuz yoldan kapatma var. IŞID savaş alanındaki kendine özgü stratejisini daha da geliştirerek tarihi eser alanında da daha acımasız bir şekilde uygulamaktan kaçınmıyor. Referanslarını kendi anlayışlarına göre yorumladıkları inançtan alan bu yapı, önce müzeleri yağmalayarak heykelleri parçalamış, sonrasında bununla yetinmeyerek, dünya mirası listesinde yer alıp da binlerce yıllık geçmişe sahip olan antik kentlerin tahribine girişmişti. Tüm bunları yaparken de kendi filmlerini çekerek tüm dünyaya duyurmuşlardı. Sanki bizim dinimizde tüm heykeller, geçmişe ilişkin tüm ritüel nesneler yasaktır, günahtır dercesine. Ama işin aslı hiç de öyle değildi. Kendilerine özgü inançları doğrultusunda yakıp yıkıp yok ettiklerini şimdi kendileri gibi düşünen arkeologları görevlendirerek özenle çıkarıp dünya pazarlarına sunuyorlar. Suriye’deki tarihi eserler- daha önce Afganistan , Kuveyt ve Irak’ta olduğu gibi- taşınabilir olanlar belirli yollardan -bu arada bu yollardan birinin de ve en önemlisinin de Türkiye’den geçtiği iddia ediliyor- kuryelerle Avrupa ve ABD’deki özel koleksiyoncularla, tarihi eser tacirlerine pazarlanırken, öbür yandan da hem Suriyeli, hem de dışarıdan özel olarak getirtilen arkeologlarla sistemli kazılar yapılarak elde edilenler sevkıyata hazır hale getiriliyor. IŞID’in Suriye’de tek müsamaha gösterdikleri kişilerin arkeologlar olması da bu yüzden. IŞID’in tarihi eserleri gösterişli bir biçimde yakıp yıkma şovlarından sonra birdenbire bunların değerini anlayıp, bu kez inançlarının aksine sahip çıkma duygusuna kapılmalarını, daha bu işlerin ilk günlerinde Batı basınına konu olmuş, The Guardian, bu örgütün, yalnızca Al-Nabuk bölgesinden çıkartılan 8 bin yıllık eserlerden 36 milyon dolar kazandığını yazmıştı. Suriye’deki dünya mirası listesine giren antik kentlerin ya da yerleşim birimlerinin onda sekizinin IŞID’in egemenlik bölgesinde olduğu bilindiğinde, bu gelir ne denli büyük olduğu gerçeği de ortaya çıkmaktadır. İşin en acı yanı ise, IŞID’ın önce inançları yüzünden yakıp yıktığı, daha sonraları ise bu kez inançlarının aksine sahip çıkıp pazarladığı tarihi eserler karşısındaki barbarlığı ve ikiyüzlülüğünün de ötesinde, bir ülkenin hem geleceğini hem de geçmişini yok ederek bu eserleri koleksiyonlarına ya da müzelerine koyma tutkusunun kahrolası vicdansızlığı...