22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İslam Birliği hiç olmadı

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Müslümanlığı bir kurtuluş kapısı gibi gösteren tutucuların ağzından düşmeyen İslam kardeşliği veya İslam birliği; tarih içinde bir masaldan başka şey olmadı. Düşünün ki İslam’ın altın çağı gibi gösterilen 4 Halife döneminde bile oluk oluk Müslüman kanı akıtıldı. Bu dört halifeden üçü; yani Ömer, Osman ve Ali, karşı fikirdeki Müslümanlar tarafından öldürüldüler.
Sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan İslam devletleri, diğer İslam devletlerini kâfir gibi göstererek üstüne saldırmış, kan akıtmışlardır.

UYGARLIĞIN DIŞINA DÜŞMEK

Bugünkü İslam dünyasının manzarası, İslamcı şairimiz Akif tarafından yerden yere vurulan yüz yıl önceki manzaradan pek iyi değildir. Bilimsel ve teknolojik eğitimi bıraktığı için Müslüman dünyası uygarlık yarışından kopmuştur. Yoksulluk, diktatörlük, çatışmalar ve cehalet Müslümanları, dünyanın en geri topluluğu haline getirmiştir.
Eğitimsiz bırakılan bu kitlelere, cehalet bilgi gibi, zulüm adalet gibi, sömürü ve yoksulluk Allah’ın emri gibi kabul ettirilmektedir. Cehaletin yüceltildiği akıl dışı bir ideoloji, İslam âlemini kasıp kavurmaktadır. Mezhepçilik kışkırtılarak birbirlerine düşman haline getirilen Müslüman dünyası Batılı sömürgeciler tarafından dibine kadar sömürülmektedir.
Müslümanlar, akıl ve bilimden uzaklaştıklarından; bu açmazdan kurtulmak için, daha çok dine sarılmaktalar, böylece sorunları daha da ağırlaşmaktadır.

PAKİSTANLAŞIYORUZ

Akılcı ve bilimsel eğitimle yükselen Türkiye Cumhuriyeti, 15 yıllık AKP iktidarında bu çizgiden çıkartıldı. Toplumun alt katmanlarını uyutmak için eğitimden akıl ve bilim atıldı. Bilime ve teknoloji okullarına değil din okullarına yatırım yapıldı, yapılıyor.
Bu iktidar en sonunda eğitim programını bile değiştirmiş; deneysel bilimleri atmış, bunu yerine dinle ilgili hikayeler konulmuştur. Tıpkı 1538’de Osmanlı yönetiminin okullardan akılcı dersleri atması gibi...
Çöküşün en açık göstergesi de eğitimden evrim kuramının çıkartılması olmuştur. Deneysel ve kuramsal bilimin temeli olan evrim gerçeği, kitleleri dinsel masalların etkisinden kurtardığı için siyasetçilerin işine gelmiyordu. Onu atıp yerine Arap örfünden gelen Orta Çağ zihniyetini yerleştirerek Türkiye’yi terörist yetiştirecek imalathaneye çeviriyorlar. Bunun sonucunda IŞİD’e sempati duyan nüfusun en az 7 milyonu bulduğunu da araştırmalar ortaya koyuyor.
Yeni Türkiye, bu eğitim anlayışı ile dünyaya terörist yetiştirecek ülke haline gelecektir. Bunun ilerideki maliyeti, bizi Pakistanlaştırmak olacaktır. Bir zamanlar atom bombası yapabilen Pakistan, Afganistan üstünden gelen dinci etki sonucu laik eğitimi dışlamış, bugün bir Orta Çağ ülkesine dönmüştür.

DİNİN TEMELİ NAMAZ DEĞİL ADALET

Tarihe bakın... Dini kullanarak yükselen hiçbir toplum bulamazsınız. Hazreti Muhammet’in getirdiği sistem de özünde din değildir; sosyal bir düzendir. Yani o, namaz-oruç-hac için gelmiş bir önder değildi. Çünkü; namaz-oruç-hac, Arap örfü olarak İslam’dan önce de vardı. Hz. Muhammet, vahşi bir kabile sistemini daha adil ve birleşik bir devlete çevirmeye çabaladı ve bunun temelini de attı.
İdeolojisini yaydığı Kuran-ı Kerim de dayanışmacı, adil, ezilenlerin korunduğu bir dünya yaratmayı hedeflemiştir. Yani, namaz-oruc-hac gibi folklorik öğeler sadece ayrıntıdır ve asla İslam’ın özü değildir. İşte siyasal İslam, bu Arap örfünden gelen ve İslam öncesine ait olan beden hareketlerini dinin özü gibi göstermektedir. Tarihte bunu, en sert biçimde uygulayan ilk büyük istismarcı lider, Muaviye’dir.
Türkiye bugün o Muaviye’nin sistemini yaşamaktadır. Bu gerçeği ayrıntılı biçimde, “Muaviye’den Erdoğan’a DİN VE SİYASET” adlı çalışmamızda ortaya koyduk.

MÜSLÜMANLAR BİZİ SEVMİYOR

Müslüman Kardeşliği (İhvan-ül Müslimin) adı altında toplumumuzun alt katmanlarını uyutanlar, bir acı gerçeği de gizliyorlar. Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerde yapılan kamuoyu araştırmalarında görüyoruz ki buralardaki topluluklar, Türkiye’yi ve Türkleri sevmiyorlar. Sevmeyenlerin oranı yüzde 60’ı geçiyor.
AKP Lideri Tayyip Erdoğan onca çabasına karşın, haklarını savunduğu İslam dünyasında sevilen lider haline gelemedi.
Yani 15 yıllık bu iktidar dönemi, İslam Kardeşliği rüyasıyla Türkiye’yi rotasından çıkartmasına karşın İslam dünyasına bile yaranamadı. Bakın; Ortadoğu’da küçük bir derebeylik olan Katar’dan başka iyi ilişkilerimizin olduğu bir ülke bulamazsınız. Bulunduğumuz nokta İslam Kardeşliği değildir; Müslümanların birbirine olan iflah olmaz düşmanlığıdır.

İLAHİYATÇILAR CAHİLDİR

Türkiye’nin kurtuluşunu din üstünden gösteren ilahiyatçıların tümü, tarih ve sosyoloji ilmini yok sayan cahillerden farklı değildir. İslam dinini, 7. yüzyıl toplumsal gerçekliğinin bir yansıması olarak görmeyip onu 21. yüzyıl’ı da yönetebilecek bir model saymak; hem dine hem bilime ihanettir.
Sorunu akıl ve bilim ölçüleri ile çözmeye çalışmak yerine 7. yüzyıl sosyoloji kitabı sayabileceğimiz Kuran-ı Kerim’de aramak, bu cehaletin en baskın yanıdır. Kuran, kendi anlatımı ile bir öğüt kitabıdır. Ve içindeki toplumsal model de Arap gelenekli bir millet oluşturma modelidir. 7. yüzyıl gerçekleri ile 21. yüzyıl’ı yönetmeye kalkışmak, milleti aldatarak köleleştirmekten başka şey değildir.
Bunu siyasetçiler yapar... Ama bilim adamı unvanlı ilahiyatçıların aynı yolda yürümeleri, Hz. Muhammet’in akılcı ve toplumcu çizgisine ihanettir. Cehennem tam da budur; yani eğitilmiş cehalettir...