09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İslami ordu mu geliyor? -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Dün bu sütunda Taksim’de başlayan yıkımdan, Cumhuriyet’i anımsatan ne varsa yok edildiğinden söz ederken 31 Mart Olayı’nın 2. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan yolun ilk kilometre taşı olduğunu ifade etmiştik. Aslında şöyle dememiz gerekirdi, “31 Mart Olayı Osmanlı’da çağdaşlaşma ve taassup çatışmasının vardığı en kritik nokta işte o karanlık gündür.”

Devam edelim. Bir devri noktalayıp yeni bir devre adım attığımızı sandığımız ülke bakınız gene aynı “çağdaşlık ve taassup çatışmasıyla” cebelleşiyor. İşte son örnek: “Bundan böyle askeri okullarda Kuran ve din dersleri seçmeli ders olarak okutulacak!” Bunu Genelkurmay açıklıyor, gerekçesi de Milli Eğitim Bakanlığı genelgelerine uymak. Artık Atatürk’ün Ordusu cemaat ve tarikat oyunlarının tezgahlanacağı bir İslami Ordu haline getirilecek!

İsmet Paşa 22 Şubat 1963 sonrası Başbakanlık’ta yaptığı konuşmada “- Atatürk ve ben Orduyu siyasetin dinin dışında büyük gayret göstermişizdir. Yüksek öğretim görmüş bir meslek içinde elbette siyaset konuşulur ve düşünülür ama asla uygulamaya izin vermeyiz” demişti. Nitekim Aydemir ve arkasındakilere asla izin verilmedi.

Son karar için Genelkurmay’ın açıklaması da bir onay anlamına gelmiyor mu?

31 Mart Meşrutiyet dönemine karşı 13 Mart 1909’da avcı taburları arasında başlayan bir irticai ayaklanmaydı. Hareket Ordusu isyanı bastırmasaydı o çatışmanın sonucunu tarih kimbilir nasıl yazardı?

Ya tarih, bu askeri okullara din dersi konulmasını nasıl nasıl tanımlayacak, yazacak?

Biz konumuza dönelim: Zira o ordu; Mahmut Şevket Paşa komutasındaki ve kolağası Mustafa Kemal’in de kurmay başkanlığını üstlendiği birlikler Edirne’den hareket eden ikinci orduyla birleşince Harekat Ordusu adını almıştı. Devletin görevli birlikleri İstanbul’a girip olaya müdahale ederken sokaklarda ahali “adalet-müsavat ve hürriyet” diye bağırıyordu.

Meşrutiyetin ilanını (1908) İttihat Terakki subaylarının zoruyla ve pazarlıkla kabul eden ve zaman kazanmak için meclisi açan Abdülhamit soruyordu: “-Kimdir onlar, kimdir onlar?”

Yaveri cevap veriyordu: “-Harekat Ordusu, Harekat Ordusu..” Padişahın yanındaki saray cücesi ise hopluyor, zıplıyor, oynuyor ve bağırıyordu “lahana turşusu, lahana turşusu!” Okumuş subaylar lahana turşusu olmadıklarını 31 Mart’ta irtica hareketine karşı acı bir ders şeklinde gösterdiler. Gazozcu subay olmadıklarını da... (27 Mayıs 1960)

Asıl önemli olan olayın daha o tarihte “hürriyet, adalet ve eşitlik getirecek” bir rejime dönüşün önce halkın ağzında olması ve de ordu içinde böyle hazırlığın da olmasıydı.

İşte AKP’nin ve yandaş basının ‘diktatör’ dediği Atatürk daha o tarihlerde halka dayalı siyaset anlayışından söz ediyordu. Mustafa Kemal’in teşkilatlı ordunun düzenlenmesi görevini İsmet İnönü’ye verdiğini bilmeyen yoktur. Öyle bir ordu ki içinde kendi başına buyruk, disiplinsiz, yobaz ve tarikatçı mensuplar olmasın. Ordu ülke meselelerini düşünsün, konuşsun ama iktidarları silahla devirmeye kalkışmasın. Ne yazık ki Atatürk’ün ordusu şimdi siyasetin emrinde güçsüz, onuru kırılmış, generalleri hapishanelerde bir ordu haline getirilmiş. Türkiye ve Türk Ordusu şu günlerde bulunduğu bölgede yalnız ve çaresiz gözleniyor. Bizden değil yabancıların gözünden. Gazeteci-Sosyolog Thomas Friedman’a göre Türkiye artık “kendi evinde yalnız bir durumda”

Friedman diyor ki: “Sıfır sorun politikasıyla başlayan dış politika komşularla tek sorun haline geldi. Türkiye artık dalgalı sularda istikrar arıyor.” Fiedman bir noktayı eksik bırakmış: “Türkiye’nin dış politikası ve ılımlı kuşak oluşturma gayretiyle artık Obama’nın bile ilgisini eskisi kadar üzerinde toplayamıyor. Obama’nın bu ikinci dönemi kırılgan iç ekonomik politikalara dönük olacak. Suriye ile uğraşmak üzere yalnız Türkiye’nin işi olacak gibi görünmekte.”

Yazar Murat Çulcu’nun anlattığı gibi: “Osmanlı’daki çağdaşlık ve taassup çatılması” hala devam ediyor? Elbette bu kez Osmanlı’da değil Türkiye’de ve karşısında artık “Hareket Ordusu” değil, Demokratik “Halk hareketi” var.