01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşlemeyen demokrasi -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

20 gündür, 63 yıllık demokratik hayat yerini başka bir rejime bırakmıştır. Bu devletin polisini halkına karşı kullanan, yalanlar üzerine kurulmuş sanal bir iktidarın siyasal güç gösterisidir. Keşke İsmet Paşa demokrasiyi 1945’te getirirken daha dikkatli olup “iktidarın değil, devletin polisi olur” cümlesini Anayasa’ya yazdırmış olsaydı.

Paşa nereden bilebilirdi ki, siyaset biliminin tarif ettiği uygar ve gerçek demokrasinin, gene siyaset eliyle için boşaltılacağını?

Demokrasilerde devletin tüm kurumlarının tek adamın önünde diz çökmesi yoktur. O nedenledir ki; Celal Bayar’a Pembe Köşk’te şu sözü vermesini kararlılıkla istemişti:

“Artık iktidar senin partindedir! Sakın ola laiklik ilkesini çiğnemeyecek kendine göre ordu, kendine göre polis gücü kurmayacaksın. Bana söz ver.”

1950’de iktidara gelen ve 10 yıl iktidarda kalan DP ve 3. Cumhurbaşkanı Bayar; her türlü koşulda verdiği sözü tutmuştu. İttihat Terakki’den gelen Bayar ne zaman ki Başbakanının özgürlükleri kısıp Tahkikat Komisyonları kurarak meşruiyetini yitirmesine sessiz kaldı; ne zaman ki Harp Okulu’nun Kızılay’a inmesinden sonra ayağa kalkan toplumun özgürlükleri için sokaklara indiklerini algılayamadı, işte o gün halkla iktidarı bir arada tutan pamuk ipliği kopmuştur. Demokratik rejimi kaosu getirmiş, kaosun boşalttığı yeri başkaları doldurmuştur.

Operasyonların nedeni

Tüm bu olup bitenlerden ders alınması gerekmez mi? Alınmadığı, Başbakan’ın Kazlıçeşme’de taşıma topluluklara yaptığı konuşmadan anlaşılıyor ki o yakın geçmiş, nisyan ile malül hafızalarda kalmış!

Hiç ülkesinin barış içinde ve birlikte yaşayan insanlarını bir karpuz gibi söyledikleriyle bölen Başbakan olur mu?

Başbakan toplanan kalabalığı tahrik ederken polisin de Gezi Parkı direnişçilerine bir düşmana saldırır gibi kinle ve acımasız bir inatla saldırdığını görünce, Erdoğan’ın nasıl olup da bu hale geldiğine hem üzüldüm, hem de içim karardı.

O zaman 2008’den bu yana TSK üzerinde yaptırılan operasyonların asıl nedeni açık ve net ortaya çıkıyordu: “TSK mensupları Silivri, Hasdal, Sincan’a tıkılınca yasak sahaya daha kolay ve daha meşru iniyor.

Hareket durdu mu ortaya “AKM önünde hiç sesini çıkarmadan “dik duran adam”lar çıkıyor ve direnişin simgesi oluyorlar.

Siyasetin kusuru bu işte

Sokaklara dökülen gençleri siyaset anlayışla dinlemiyor, dinlense de verilen sözler unutulup gidiyor. Siyasetçi yalan söylüyor, iktidar yalan söylüyor, muhalefet cevap yetiştirmekle meşgul. Halkımız hedef gözeterek üzerine yönelen kendi polisinin silahıyla ya darp ediliyor ya da ölüyor. Tutuklananların sayısı her gün artıyor, evler basılıyor, aramalar yapılıyor ve yeni bir Ergenekon davası özenle seçilecek savcılarını bekliyor!

Direnişe geçecek kadroları işte bu nedenle tasfiye ettiler, aile mahremiyetine girdiler, ne kadar çocuk yapacağımıza, hangi yemeği yiyeceğimize el attılar. Zinhar içki içmeyeceğimize kutsal dinimizi kullanarak bizi inandırmaya çalışıyorlar. Yasalar bu nedenle çıkarılıyor.

Bu ülkede Atatürk’e ait ne varsa ya sattılar, ya da AOÇ gibi ABD Büyükelçiliği için hazırladılar. Yetinmediler: Sıra, 31 Mart’ın gerici ayaklanmasının simgesi olarak Topçu Kışlası’nı inatla Gezi Parkı’na taşımaya geldi. İşte Atatürk gençliğini direnişe iten nedenlerden bir kısmı.

Dünya kamuoyu Türkiye’ye hayret ve ibretle bakıyor.

Suçlu kimdir? Sokaklarda özgürlük isteyen halk kitleleri mi? Sessiz ve dik duran Adamlar mı?

Onlar aralarında kayıkçı kavgasını sürdürürken Türkiye giderek demokrasiden faşist bir düzene kaymakta. Dünyanın gözünde itibarını bozuk para gibi harcayan bir Türkiye var. AB Parlamentosu mu? BM mi, süper güçler mi? Türkiye bunlara kulak asmayan liderlerle çölde susuz kalmış yalnız bir ülkedir. Demokrasiyi hiç anlamamış insanların kayıkçı kavgasını sürdürdükleri, cehaletin egemenliğinde bir siyaset; bakın ülkeyi nasıl da tanınmaz hale getirdi.

Türkiye yönetilmiyor.

Kaos ve kargaşa Türkiye’yi yönetiyor!