İşler nasıl iş insanı!
Ne çirkin kelime; patronu kastedecek, iş insanı diyor. Duyarlı ya! Böyle deyince seksenler canlanıyor gözümde. Tarık Akan polis. Tecavüzcü Coşkun diskoda, fonda Big in Japan. “Kirletilmiş bayan” Ahu Tuğba “uyuşturucu batağı”nda. Daha sonra gusül abdesti alıp Sultanahmet Camisi’nde tövbe namazı kılıp arınacak. (Nabokov, buna benzer bir sahne yüzünden Suç ve Ceza’dan nefret eder). Ahu krizde, eroin arıyor. Diskoda başvurduğu Coşkun, dudak kıvrımlarında salyalar parlarken gömleğinin yakasında duran pudraşekeri paketini çıkarıyor: “Al yavrum, oroyin...” İşte tam iş insanı!
Bir şu “sıkıntı yok”, bir de bu iş insanı beter! Nedir; işadamında “adam” varmış da fena oluyormuş. Gel önce adam neymiş bak: Adam, adem İbranca. Ha-adam: Kırmızı toprak. Tanrı insanı topraktan yaratıyor ya, ona gönderme. Adem, adamın ilk söylenişi. Tevrat’ta önce insan (ha-adam) var, sonra kadın (ishshah) ve erkek (ish). Aslında zahmet edip sözlüğe baksa adamın ilk anlamının insan olduğunu görecek ya işine gelmiyor. Hem artık bu tuhaf dil geçerli. Liseli kıza kadın, Türk edebiyatına Türkçe edebiyat, Türk halkına Türkiye halkları, Türkiye Cumhuriyeti’ne tece devleti; solculuk mükemmel arkadaş!
Kilise, Adam’ın dört yönün ilk harflerinin birleşimi (anatole -Anadolu’yu düşün-, dusis, arkta, mesembra) olduğuna; Adem’in evreni temsil ettiğine inanırdı. Zaten insan dik durup kol bacak açarsa dört yönü göstermekteydi. Sonuçta adam, insandı işte. Bu arada Frenk, cinsiyete o kadar takmamış ki halen eril dişil önek kullanıyor. Dünya “le monde”, dişil. İnsan “la homme”, eril.
Bu pis iş insanıyla ilk Radikal’de karşılaştım, derken Bianet; son haftalarda delice yayıldı. Batılı kaba ki halen business “man” diyor; business “human” yok. Cinsiyetçilik yapmak istemeyenin, iş insanı yerine burjuva ya da işveren demek aklına gelmiyor. Çünkü bir kısım solculuk, artık Türkiye’de karikatürize bir politik doğruculuk. Eksen sınıf değil, kimlik-kültür siyaseti batağında debelenince dünyanın en samimiyetsiz sözlüğü ve tipi doğdu.
Madem adam insan demek, iş insanı da olur diyorsan cevap vereyim: Dil canlı bir yapı. Her zaman kör yerine görme engelli denemez. Dil, kendini sana göre ayarlamaz. Sanatın, hayatın kelimelerine sahte inceliklerinle yön veremezsin. Orwell’in 1984’ünde değiliz. Nâzım “körler onları görmese de yıldızlar vardır” demişti “görme engelliler onları görmese de yıldızlar vardır” olmaz. Neden mi olmaz? Çünkü olmaz. Olmadığını, içindeki Türkçe müziğe bakınca anlarsın. Anlamıyorsan, dilini bilmiyorsun. Bilim insanı tuttu ama diyenler! Tutmadı arkadaş. Bilim insanı ne! Bilim kompostosu var mı! Ne soğuk kelime. Scientist’i “bilimci” ile karşıla hele. Bak dinle... Hem bu yeni kılkuyruk solcunun derdi cinsiyet değil mi; hiç organ yok bilimcide.
Sorun şurada: Sürekli penis vajina düşünmek yerine bilimin kendisiyle uğraşmak gerek! Tandoğan Meydanı’na Anadolu Meydanı demiyor kimse. TDK’nin faks yerine önerdiği belgegeçer, CD (compact disk) yerine koyduğu “yoğun teker” olmuyor. Neden olmuyor? Çünkü olmuyor. İş insanı da bu cıvık önerilerden farklı değil. Ancak üretirsen, yaşarsan adı konuyor. Önce ad verip sonra üretilemiyor. Önce fikir sonra kelime! O yüzden şarj demiyor halk, şarz diyor. Dil o son j’yi kaldırmıyor, sen üretmedin çünkü cihazı. Sen teknolojiyi, yaşamı üret; ismi geliyor. Tecavüze istismar diyerek mevzudan kaçılamıyor. Affet sayın solcu, “diktatör değil, vibratör isteriz” pankartı açtığın yerde, iş insanı deyip cinsiyetçi olmadığına, Beyoğlu’ndaki yoldaşların bile inanmıyor.