22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İspirto kokulu ölü portreleri

Caner Karavit

Caner Karavit

Gazete Yazarı

A+ A-

Çin’in başkenti Pekin’nin en büyük eskici pazarındayız: Panjiayuan. Bizim gördüğümüz en büyük bit pazarı olan bu yerde neler yok ki; büyük taş Buda heykelleri, devasa Çin fırçaları, eski resimler, eski nesneler vs. Eskici tezgahlarını ve dükkanlarını baştan itibaren dolaşmaya başlıyoruz ve en sevdiğim yere; fırçaların, resimlerin olduğu tezgahlara geliyoruz. İpe asılmış birbirine benzeyen kadınlı erkekli dokuz figürün olduğu bir resme takılıyor gözümüz. Ansızın bir ispirto kokusu yayılıyor etrafa. Eşim Kiraz’a: “Sana da ispirto kokusu geliyor mu?” diyorum, “Hayır nerden çıkarttın” diyor. Ama keskin bir ispirto kokusu aldığımdan eminim. Üzerinde daha fazla durmayıp, tezgahtaki Çinliye resmi soruyoruz, Qing hanedanı dönemine ait “Ata Portreleri” olduğunu söylüyor. Fiyatı 300 yuan. Bu fiyata Qing Hanedanı (1644–1914) dönemi antika resmi almak mümkün değil. Belli ki kopya, ama yine de güzel bir “zuxianxiang” yani bir ata portresi resmi alıyoruz.

İspirto kokulu ölü portreleri - Resim : 1
Panjiayuan eskici ve antika pazarı, Beijing / ÇHC (Fotoğraf: C. Karavit)

RUH ASALETİYLE BETİMLENMİŞ ATA PORTRELERİ

Çin’de 17.-18. yüzyılda bir moda haline gelen ve hafızadan eskiz yapılarak çalışılan portre resmi “duixiang”, Çince’de “oturan birini betimlemek” anlamına gelir. Portre sanatında “dui” karakteri, hafızadan çalışma çabasını ve doğu düşünce sistemindeki “ruha gönderme”nin ilkelerini ifade eder. Bu bağlamda, Çin’de eski portreler kan bağı ve iktidar asaleti üzerine değil, daha çok ruh asaleti üzerine betimlenmiştir. Çin portre resmi iki temsil geleneği ile özellik kazanmıştır: merhum ataların görüntüleri ve yaşayan insanların görüntüleri. Ata portreleri, aile içi dini törenlerde vefat eden saygın aile üyelerini onurlandırmak için betimlenmiştir. Bu portreler iki çeşidi içerir. Birincisi, bireysel ve grup portreleridir. İkincisi, aile hiyerarşisine göre düzenlenmiş figür resimleridir. Ming Hanedanı (1368-1644) boyunca bireysel, Qing Hanedanı’nda ise grup portreleri rağbet görmüştür. Grup resimleri, karı ve kocanın iki veya üç kuşağına kadar uzanan atalarının birkaç basamak halinde düzenlenmiş resimlerini içerir. Bu resimlerdeki tüm figürlerin hepsi genellikle aynı yaşlarda görünür.

Ata portreleri, ait oldukları sınıfın temsiliyetine göre poz verirler. Örneğin bazıları, qin (telli müzik aleti) çalmak, okumak, yazmak gibi aydın-aristokrat etkinliklerini gerçekleştirirken betimlenmiştir. Tüm sıradan insan portreleri ise, sivil memur kıyafetleriyle poz verirken gösterilmiştir. Bazen de, müşterilerin gösteriş budalalığı nedeniyle, ata portrelerinin arkalarına görkemli saray binası eklenmiştir. Bu portrelerde, önce elbise, şapka, kılık kıyafet çizildikten sonra, yüz kısmı bazen boş bırakılırdı. Böylece, daha sonra siparişi alınacak ata portrelerinin büyük bölümü hazır olurdu. Portre resimlerinde ayrıca; arkaik vazolar, porselenler, lake eşyalar, kitaplar, resimler gibi ataların değer verdiği nesneler önem sırasına göre yer alırdı. Ataların portreleri, ailenin reisleri tarafından saklanır, ay takvimine göre yeni yılının arifesinde duvara asılır ve tüm aile fertleri tarafından ibadet edilirdi. Bu süre sonunda resimler depoya konulur ve bir sonraki törene kadar saklanırdı.

İspirto kokulu ölü portreleri - Resim : 2

ÖLÜMDEN SONRA GERİ ÇAĞIRILAN SURETLER

Ölü portrelerinin yapılmasında iki yöntem uygulanırdı. Birinci yöntem, henüz ölmüş olan merhumun tabuta konulmadan önce gözlemlenmesiyle yapılan portreydi. İkinci yöntem ise, uzun süre önce ölen merhumun modelden bakılarak yapılan resmiydi. Birinci yöntemde ressam, tabuta konulmadan önce merhumun son dönemine ait yüzünü gözden geçirmek için ailesinden izin isterdi. Portrecilerin, merhumun göz ve gözbebeklerini canlı ve yaşamsal olarak betimleyebilmeleri için, açık görünüşüyle resimlemek zorundaydılar. Bu nedenle, merhumun akrabalarının gözlerini temel alırlar ve imgesel olarak yorumlarlardı. Bu betimleme yöntemine “jiebo” (kefen kaldırma) yöntemi denirdi ve sıradan portrelere göre daha pahalı resimlerdi.

Ata portrelerininikinci yöntemi olan modelden çalışmada ise, müşteri modellik yapmaları için aileden merhuma en çok benzeyen bir veya iki kişiyi bulmakla görevliydi. Bu modeller sayesinde portreciler, modellerin atalarını yaşlı olarak betimleyebilecekleri fikre sahip olurlardı. Çinli portreciler ataların yaşlı görünümlerini betimleme çabasındaydılar, çünkü David Le Breton’un da altını çizdiği gibi: “Yaşlı insan yüzünün algılanması bir doğaya değil, herkesin kendince benimsediği toplumsal ve kültürel değerlendirmeye bağlıydı.” Portre çalışmalarında poz verenler çoğunlukla erkektiler, bazen de kadınlar olabiliyordu. Her iki portre çalışması yönteminde de, bir modeli tanımlamak için yüz özelliklerinin gerçekçi doğruluğu dikkate alınmazdı. Portre çalışmasının sonunda, aile fertlerinin onaylamasıyla iş anlaşması da tamamlanmış olurdu. Resim çalışması bitince, siparişi veren müşteri portreyi beğensin ya da beğenmesin, resmi eleştirmeleri için komşularını davet ederdi. Yani, bu portreleri asıl değerlendirecek olan seçici kurul komşulardan oluşuyordu. Eskiler doğru demiş: “ev alma, jüri al!”

İspirto kokulu ölü portreleri - Resim : 3
Tanımlanamayan Ressam, çok nesilli Ata Grubu Portresi, ipek üzerine parşömen, mürekkep ve mineral renkler (19. yüzyıl Qing hanedanı dönemi kopyası)(Fotoğrqf: C. Karavit)

‘ÖLÜ BOYAYICI’NIN CANSIZ RENKLERİ

80’li Akademi öğrencilik yıllarımızda okulun karşısındaki Kazancı Yokuşu’nda kalan öğrenci arkadaşlarımızı sık ziyaret eder ve zaman zaman da bu evlerde kalırdık. Bu kalabalık öğrenci evlerinden birisindeki bir odanın köşesi hep aklımdadır. Eve her geldiğimizde, resim bölümünden bir arkadaşımızı odanın köşesine yüze bize dönük vaziyette, şövalesindeki bir kartonu boyarken bulurduk. Arkadaşımız bir yandan okuyor, diğer yandan da “ölü boyayıcı” olarak hayatını kazanıyordu. Merhumların aileleri tarafından fotoğraf stüdyolarına sipariş edilen eski siyah-beyaz fotoğrafları alır ve onları renklendirirdi. “Ölü boyayıcı” orta boy şövalesine koyduğu fotoğraf kartlarını ilk önce toz pastel ve pigmentlerle renklendirirdi. “Ölü portrelerinin” renklendirilmiş halleri, eski Ses ve Hayat dergilerinin garip renkli baskılarına benzerdi. Belki görmüşsünüzdür bu renklendirilmiş ölü portrelerini; ten renkleri tuhaf bir pembedir, sanki merhum mezarından çıkartılıp allıklarla zorla renklendirilmiştir. Renkli toz pigmentin altında kalarak silikleşen yüz çizgileri donmuş ve kendi öyküsünü kaybetmeye yüz tutmuş gibidir. Fotoğraf kartının siyah-beyaz ve gri tonlarının üzerine bindirilen lacivert veya kahverengi ceket ve kravat renkleri ise, sanki başka bir dünyanın modasını yansıtırdı. “Ölü boyayıcı” merhumu tanımadığından ve Çinli portre ressamları gibi “kefen kaldırma” yöntemine başvuramayacağından, merhumun gözlerini ailesinden aldığı bilgiye göre boyardı. Ancak, malahit yeşili, kobalt mavisiyle boyanmış doğal olmayan göz renkleri bakışsız olurdu. Gözler, canlılığa dair hiç bir kıvılcıma sahip değildi ve sanki merhumun artık hayatta olmadığını kanıtlıyordu. Sipariş gereği renklendirilmiş bu fotoğraflar, John Berger’in de dediği gibi “hem kusurlu, hem değerliydi.” Kusurluydu, çünkü elle boyanmış renkler ait olduğu insanın renkleri değildi. Değerliydi, çünkü “fotoğrafta renklendirilmeye çalışılan bakışlar, günün birinde kaybedeceğini bildiği hayata yoğunlaşmıştı tamamen.”

“Ölü boyayıcı” arkadaşın fotoğrafları renklendirme çabası sanki bir çıkarma-toplama işlemine benziyordu. Siyah beyaz ölü portrelerine renk ekleyebilmek için, kendi yüzünden renkleri çıkartıp vermiş gibi; renksiz, cansız, beyaz bir yüze sahipti. Loş bir ışığı olan odanın köşesinde sürekli ölü portrelerine bakmaktan olmalı, yüz ifadesi de ölünün yüzü gibi donuktu ve bu ifade hiç değişmedi. Ölü portrelerini renklendirmenin son işlemi renkleri “fikse” etmekti ve sanırım hafif kafa da yapıyordu. “Ölü boyayıcı” renkleri fotoğraf kartına sabitlemek için, elindeki filitle renklendirilmiş portrenin üzerine beyaz ispirtoda eritilmiş gomalak püskürtür ve işlemi tamamlardı. Bu nedenle, “ölü boyayıcı”nın odasına ne zaman girsek, burnumuzu delen yoğun bir ispirto kokusuyla karşılaşırdık. Aslında her şeyin az ya da çok mutlaka kokusu vardır ve bana göre ölü portrelerininki çoktur. Ne zaman bir ölü portresiyle karşılaşsam, burnuma gaipten keskin bir ispirto kokusu gelir ve Breton’un da dediği gibi: “Yaşlandıkça yavaş yavaş yüzünden çekilmiş insanların” portreleri aklıma gelir.

Kaynaklar:

David Le Brton, Yüz Üzerine Antropolojik Bir Deneme, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 1992

John Berger, Portreler, Metis Yayınları, İstanbul, 2017

Museumfür Asiatische Kunst “Faces of China” Sergisi kaynakları, Berlin, 2018

Caner Karavit, yayınlanmamış Gezi Notları, cilt VII, 2018-2019

Ömer Güney’le söyleşi

Çin Pekin