23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsrail Lazkiye’yi vurdu Rusya nerede?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

İsrail’in yüzölçümü 22,145 kilometre karedir. Bu sahada 9 milyon 217 bin İsrail vatandaşı ikamet ediyor. İsrail’in toplam yüzölçümü Ankara vilayetinden 2 bin kilometre kare daha küçüktür. Ankara’nın nüfusu ise İsrail’in nüfusunun yarısından biraz daha fazladır. Osmanlı Devleti 1516-17’de Şam ve Mısır diyarlarında hâkimiyet kurduğunda Filistin Vilayetinde ikamet eden Yahudi nüfusu 5 bindir. Bu da toplam nüfusun sadece yüzde 1,7’sini oluşturmaktaydı. 1882’de bu sayı 24 bine çıkmış. Bu sayının ezici çoğunluğunu Osmanlı’nın izniyle Filistin’e gelen Rusya’dan göç eden Yahudiler teşkil ediyordu. Rusya, Yahudi aydın zümrenin Çarlığa karşı eylemleri ve Çarlığın bunu şiddetle bastırması bu göçün ana nedenidir.

Avrupa’da patlak veren 1914-18 Dünya Savaşı sebebi ve sonucunda 250 bin Yahudi, Batı ülkelerinden Filistin’e taşınmış. Bu yıllarda 750 bin olan nüfusun yüzde 17’si Yahudi’ydi. Bu dönemde vuku bulan Avrupa ve ABD’de önemli siyasi faaliyetleri başlatan Siyonist hareketlerin bu göçlerdeki rolü esastır. Zira başta İngiltere merkezli Rothshild Hanedanlığının Süveyş Kanalındaki payını koruması için bu bölgede itimat edebileceği Yahudi kolonileri inşa etmesi önemliydi. Ayrıca Mısır (Nil deltası) ile Şam-Anadolu coğrafyasını birbirine bağlayan Filistin Vilayetinin koparılması, bu diyara Siyonist Yahudi devleti inşa etmesi, Siyonist sermaye temsilcilerinin ihtiyacı olan askeri gücün kurulması için de zaruriydi. Zira stratejik hedef bu tarihi coğrafyalar arasındaki karasal bağı kesmekti.

YAHUDİ OLMAYANLARA SİSTEMLİ KATLİAM

Hitler’in Almanya’da iktidar olduğu 1933’ten İsrail’in kurulduğu 1947-48 yılları arasında Filistin’deki Yahudi nüfusu 716 bin 700’e çıkmış. Buna mukabil Yahudi olmayan nüfus 1 milyon 354 binden 156 bine düşmüş. Zira gelen Yahudi yerleşimcilere alan açmak için sistematik ve bilinçli katliamlar dâhil tüm gayri meşru uygulamalar tatbik edilmiş. 1990’a kadar dünyanın her yerinden Filistin’e milyonlarca Yahudi taşınmış. Esas büyük sayı 1985-95 yılları arasında çözülmeye ve çökmeye başlayan Sovyet Rusya’dan Filistin’e getirilen 1 milyon Yahudi’nin hikâyesi kendi başına bir doktora tezidir. 2000-2021 arasında Filistin’e göç eden Yahudilerin sayısı 2 milyondan fazladır. Bugün itibariyle 9 milyon 391 bin olan toplam nüfusun 6 milyon 943 bini Yahudi, 2 milyon 448 bin Müslüman, Mesihi, Dürzi ve göçebe hayatı yaşayan Bedevilerdir. 1882’de Filistin nüfusunun sadece yüzde 8’ini oluşturan Yahudiler bugünkü nüfusun yüzde 73,9’unu teşkil etmektedir.

Bu tabloyu uzunca tutmamızın nedeni İsrail’in Filistin topraklarında neden genişlemek ve işgal ettiği topraklardan neden çekilmek istemediğini ibraz etmek içindir. Bu tablo bize başta İngiltere, ABD ve İsrail arasında mevcut olan dayanışma ve kollama sebebinin en önemli unsuru bu ülkeler arasında derin tarihi benzerlikler ve ortak paydaların çok olmasıdır. Her üç toplum kendisine ait olmayan bir coğrafyayı istila etmiş ardından bu istila, talan ve yayılma politikaları ile yaşamlarını kâbusa çevirdikleri yerli topluluklara karşı işledikleri suçlar için öne sürdükleri dini kılıflarda aynıdır.

KALICI BARIŞI NEDEN İSTEMİYORLAR?

İşte bu ve daha fazla sebeptendir ki, İsrail hiçbir koşulda uluslararası ve BM’nin Golan için aldığı kararları kabul etmeyecek ve saygı duymayacaktır. Zira barış İsrail için dönüşmesi ve kökten değişmesi demektir. Barışı isteyenlerin varlığına rağmen askeri, sanayi, ticaret ve finans çevreleri, uluslararası bağlantıları ve en önemlisi diaspora Siyonist Yahudileri ile yoldaşları Evangelistler kalıcı bir barışın kendileri için felaket olacağını biliyor. İsrail’deki bu çevrelerin barışı sadece bir propaganda aracı olarak kullandığını gösteren iki bariz tarihi olayı gösterebiliriz.

BM kararlarına binaen İsrail 4 Haziran 1967 öncesi sınırlara geri çekilmek zorundadır. İkincisi BM tarafından tescillenen barış formülü toprağa karşı barıştır. Yani İsrail Suriye’den işgal ettiği Golan’ı asli sahibine iade eder Suriye’de İsrail ile halen yürürlükte olan savaş halini bitirir. Bundan sonraki gelişmeler her iki ülke devletinin onaylayacağı biçimde olur. İsrail’in neden barıştan yana olmadığını gösteren en önemli olay 1991 Madrid Barış Konferansı’dır. Bu konferansın garantörü olan BM, ABD ve AB Madrid’de ilk kez Suriye, Ürdün, Filistin, Lübnan ve İsrail’i bir araya getirmişti. İsrail, toprağa karşı barış formülünü ABD baskısı altında yeniden kabul etmek zorunda kalır. Neden ABD baskısı? Zira Irak’ın Kuveyt işgalini zafer ile taçlandırmış ve Ortadoğu’ya yeni bir nizam ve barış getireceğini iddia eden baba George Bush ve Dış İşleri Bakanı James Baker Kuveyt’in işgaline karşı çıkan ve BM kararına uyarak Kuveyt’e asker gönderen Suriye’nin bu tavrından hoşnut olmuş; düşman iki ülke Suriye ve İsrail’i barıştırarak Filistin meselesini çözerek adını tarihe yazdırmak istemişti.

BARIŞ GÖRÜŞMELERİ YERİNE GAZZE’YE SALDIRDI!

İsrail delegasyonu Madrid’de bu baskıya karşı direnince Bush ve Baker ABD’nin İsrail için öngördüğü ve Rusya’dan İsrail’e göç edecek Yahudiler için kullanılacak olan 10 milyar dolar hibeyi askıya alacağını söyleyince İsrail kerhen Madrid Konferansı kararına imza atmıştı. Ancak Clinton iş başı yapıp baba Bush ve Baker Beyaz saraydan gidince İsrail attığı imzaya sadık kalmamıştır. Aynı durum Mayıs 2008’de Erdoğan inisiyatifinde İstanbul’da başlayan Suriye ve İsrail arasındaki barış görüşmeleri esnasında da yaşandı. Dönemin Başbakanı Ehud Olmert dolaysız görüşmelere başlanacağı bir vakitte İsrail’e döner. Hükümetinden onay alıp dönecektir. Ancak dönmez. Üstelik Gazze’ye saldırı emri başlatır. Böylece bu görüşmelerin akim doğmasına yol açar.

Suriye meşru ve güçlü devlet olarak var oldukça bu durum İsrail için bir kabus olmaya devam edecektir. İsrail, bu sebeple, 11 senedir Suriye’ye dayatılan terör savaşının en önemli sebebi ve destekçisidir. Suriye devletinin ve ordusunun zayıflaması, dağılması veya etkisiz hale getirilmesi İsrail’deki radikal yönetimler ve savaş dışında çözümü olmayan kesimlerin stratejik planı ve seçimidir. Bunun üç önemli ana sebebi var; sosyolojik, ekonomik ve güvenlik. Bu çerçevede sahada destek verdiği terör örgütleri üzerinden sonuç alamıyorsa devreye kendisi girmektedir. Gerekçesi de her daim İran ve Hizbullah’tır. Suriye’nin bir güzergâh olarak İran’dan Lübnan ve Suriye’ye gönderilen silahtır. Bu gerekçe güncelliğini kaybederse uyuşturucu kaçakçılığı propagandası devreye girer.

6 Aralık Pazartesi günü Suriye’nin yeni Dış İşleri Bakanı Faysal Mikdat iki günlük ziyaret için Tahran’daydı. Ertesi gün, 2011’den sonra Suriye’nin Akdeniz’e açılan önemli şehrinde yer alan Lazkiye Limanı Salı akşamı İsrail savaş uçaklarının fırlattığı füzelere hedef oldu. Lazkiye Valisi ve resmi açıklamalara binaen füze saldırısının ardından limanda konteyner sahasında 5 patlama duyulduğu ve bazı konteynerlerin yandığını ifade ettiler. İsrail limanda İran’dan Hizbullah’a gelen silah yüklü konteynerleri hedef aldığını iddia etti. Bu limandan uyuşturucu hap kaçakçılığı yapıldığını iddia ediyor. Suriye ve İran bu iddiaları yalanlıyor.

İSRAİL, SURİYE’NİN EKONOMİSİNE SALDIRIYOR

Burada altı çözülmesi gereken husus her iki tarafın iddiaları değildir. Zira savaş halinde olan iki düşman devletin birbirlerine karşı bu tür bir saldırı yapması için bir gerekçeye dahi ihtiyaçları yoktur. İsrail bu saldırı ile Suriye’nin ekonomisini hedef almıştır. Deniz ticaretini hedef almıştır. Askeri olarak yok edemediği devleti ve halkı ticaret savaşları ile teslim almak niyetindedir. Burada Suriye ve ama özellikle müttefiki Rusya’nın cevaplaması gereken sorular var. Ayrıca Türkiye’de hükümet yanlısı medyanın İsrail’e sunduğu hizmet de var: Lazkiye Limanı’na saldırı, bu bir istihbarat-medya operasyonudur. Bu operasyon bir toplumsal mühendislik ve algı çalışmasıdır. Pazartesi günü “Esad ailesi narkotik baron oldu” haberini Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak ve Sözcü gazetesinin tabiriyle, “ABD’nin saygın gazetesi” New York Times ve Washington Post tarafından alıntılayarak yayınladı. Habere binaen, Esad ailesi Suriye’de uluslararası bir uyuşturucu kaçakçılığını yönetiyormuş. Bunun başında da devlet başkanı Beşşar Esad’ın kardeşi Mahir Esad ve komutanı olduğu Suriye ordusunun 4. Tümeni varmış.

Lazkiye Limanı da bu ticaret için kullanılıyormuş. Bu İsrail-ABD merkezli algı operasyonu haberinin tedavüle sokulduğu akşam İsrail savaş uçaklarının füzeleri Lazkiye Limanını hedef aldı. Bu gazetelerin okurları ya kör Esad düşmanlığı ya da uyuşturucu yalanı üzerinden İsrail’e nasıl bir altın hizmette bulunduğunu idrak edemeyecek kadar basiretsiz ve öngörüsüz. Peki ya Suriye’nin askeri müttefiki Rusya ne yapar? Lazkiye’deki S-400 ve S-500ler süs çiçeği midir? Suriye’ye verdiğini iddia ettiği S-300lerin kullanımını neden Suriye’ye devretmez? İsrail’in her seferinde, “biz Suriye’deki tüm operasyonlarımızı Rusya’ya haber vererek yapmaktayız” açıklamalarına neden cevabı olmaz? Salı günü bu saldırının ardından Suriye ve İran, İsrail’e yönelik bir misilleme saldırısı yapma kararı alır. Rusya’nın pasif ve Suriye sahasında İran’a yönelik İsrail saldırılarına karşı kayıtsızlığı masaya yatırılır. Bu gelişmeler Moskova’yı hareketlendirir. Gelişmeleri yakinen takipte olacağız.