Yandex
27 Mart 2025 Perşembe
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsrail-Türkiye savaşı mı?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Tüm kötülüklerin, savaşların ve habis tamahların ana kaynağı tekelciliktir. TEK-El tüm musibetlerin ve insan soyunu tüketecek olan en tehlikeli hastalıktır. Çağlar boyu yaşadığımız kavganın özetidir; Ya tek-el ya çok-el galip gelecek. Tek-el zalimdir ancak öyle müptela eder ki mahluku onu duymaz, görmez, dilsiz ahraz ve işitmez yapar. Çok-el hakkını tek-elden almadan karanlıktan kurtulamaz, insanca düzen inşa edemez. Aynı tek-el tamahları güdenlerin arasında da tek-el olma kavgası vardır ve bu kavganın kazanılması için tüm habis yollar ve araçlar mubahtır. Tek-el filler tepişirken bunların hükümranlığına son verilmezse altta kalan otlar da karıncalar da insanlar da insanlık da ezilecek. Hikâyenin gerekçesi ve bahanesi değişmeyecek; Gerekçesi enerji kaynakları, madenler, su, tarım mahsulleri. Bahanesi demokrasi, hukuk, nizam, özgürlük, insanca yaşam ve insanın eğitimli, donanımlı, güvenli ve mutlu olması, halkların kardeşliği.

İSRAİL’İN İNŞASI

İsrail inşa edilirken iki önemli taraf etkili olmuştu; İsrail’i bir Siyonist Yahudi kolonisi ve polis karakolu sömürge devlet olarak tasarım eden, en önemli finans, siyasal ve toplumsal mühendislik desteğini sağlayan Rothshild Hanedanlığıdır. Bu hanedanlığın ekonomik projelerini gerçekleşebilmesi için etkin kullandığı önemli bir kitle vardı; Kanatları altında palazlanan Yahudi ruhban sınıfı. Bu çalışmaların ayyuka çıktığı dönemde henüz ne Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ne de 1933’te Almanya’da iktidar olan Hitler vardı. İsrail’in inşası sürecinde batıdan gelen Yahudilerin heybesinde önemli silahlar vardı;

Aydınlanma çağı sonrasında Batı kapitalist sistemin en önemli unsuru haline gelen rasyonel düşünce ve yaşam tarzı ile örgütlü sermaye. Net hedefleri vardı; Süveyş Kanalındaki İngiliz Rothshild yatırımları ve hisseler korunacak; Şam Coğrafyası ile Nil Deltası (Mısır) arasındaki karasal bağ koparılacak ve iki coğrafya arasındaki tarih, dil, kültür ve medeniyet birlikteliği rafa kaldırılacak. Mısırlılar Firavun kökeninden gelen, Kıpti veya Piramitleri inşa eden (henüz o tarihte kurulmamış, olmamış olsa da) Yahudi bir halk, Şam halkı da Arabi, Finikeli, Kenanlı, Süryani, Arami, Farisi, İsrailli, Kapadokyalı, Kilikyalı diye tarih yeniden yazılacak. Ve tek dayanağı ve kaynağı Tevrat bu sapkınlığa delil olarak gösterilecek, Nil’den Fırat’a tüm bu coğrafya Tanrı tarafından Yahudilere tahsis edildi denilecek. Biat ve hizmet eden ödüllendirilecek engel teşkil edenleri haşlayacak ve yakacaklar.

ONLARI RAHATSIZ EDEN PROJE

Hatırlar mısınız daha önce “Suriye’de ne işimiz var orada petrol bile yok!” diyorlardı. Halbuki rakamlarla Şam coğrafyası ve denizinin en az Irak kadar zengin enerji yataklarına sahip olduğunu ve Arap yarımadasının devasa petrol ve doğal gazı için Akdeniz’e açılan kapı ve doğal bir güzergah oluşturduğunu söylemiştik. Katar, İran, Irak ve Mısır doğal gazı ve petrolünün Suriye üzerinden, Türkiye ve Doğu Akdeniz’e buradan Balkanlara ve Avrupa’nın her yerine ulaştırmak için Esad’ın Erdoğan’a sunduğu bir projeden bahsetmiştik. Bu proje ifşa olunca İsrail’in çok rahatsız olduğunu yazmıştık. ABD, Rusya, Suudi Arabistan da çok rahatsız olmuştu.

Tamah ettikleri Suriye’nin çok zengin madenleri, petrolü, doğalgazı, suyu, tarımı, kadim medeniyet şehirleri ve jeo-stratejik konumu var. Bu kaynakları ABD ve İsrail ivedilikle istiyor. Sahip olamazlarsa kimseye yar etmeyecekler iddiasındalar. Suriye’yi terör, yoksulluk ve parçalanmışlık sarmalında tutabilirler. Sahada ihtiyaç duyduklarından daha fazla terör örgütü var. İsrail, Esad sonrası Suriye’de rüyalarını gerçekleştirmek için tarihi bir fırsat yakaladı. Ancak Güney’den Kuzey’e doğru genişleyen İsrail’in önünde duran bir Türkiye engeli var. İsrail kalıcı askeri üsler inşa ederken, Suriye’de güçlü merkezi bir devlet istemiyor. Çıkarına hizmet edecek en iyi formül Suriye’nin dört parçaya bölünmesidir. Bu amaca hizmet eden en çok kullandığı argüman “azınlıkların barbar dincilerden korunması ve Şam’da bir terör örgütünün var olmasıdır.”

ASKERİ ÜS

İsrail tarafında Netanyahu cephesi, “kendi ulusal çıkarları ve güvenlikleri için Ruslar ve Amerikalılar Suriye’de askeri üslere sahip olurken, terörle mücadele diyerek Türkiye Suriye’de silahlı örgütleri eğitip donatırken ve bizatihi kendisi müdahil olurken, kalıcı askeri üsler isterken (Ak Parti hükümeti ısrarla Suriye’de askeri üs talebinde bulunmadıklarını söylüyor), Suriye’nin Osmanlı vilayeti, Türkiye’nin şehirleri propagandası yapılırken, hudutlarını istediği gibi kullanırken, İsrail’in de benzer haklara” sahip olma hakkı var iddiasında. İsrail medyası ve sosyal medya mecraları İsrail’in Kürt, Dürzi, Hristiyan düşmanı, Alevilere soykırım yapan terör örgütleri tarafından kontrol edildiğini ve bu örgütlerin Erdoğan hükümeti ile kuvvetli ilişkilere sahip olduğunu işliyor ve Türkiye’yi karalama kampanyaları yürütüyor.

İçişleri Bakanımız Yerlikaya’nın emniyetimiz tarafından aranan, başına ödül konulan bir Türkiyeli teröristin Şam’a güvenlik şefi olarak atandıktan sonra apar topar ve mahkeme kararı olmadan terör listesinde ve aranalar sayfasından kaldırması da maalesef bu propagandalara yaradı. Buna mukabil Ak Parti hükümeti İsrail’i Gazze’de soykırım yapmak, Suriye’yi istikrarsızlaştırmak ve bölmekle itham ediyor ki doğrudur. Peki bunun önlenmesi için salt diplomatik mahfillerde lobi çalışması yapmak yeterli mi? Yetmez. Arap Ligi ve İslam örgütlerinden de zarardan başka bir adım gelmez. O halde İsrail silahına, işgaline ve yayılmacılığına silahla mı karşılık verilecek? Suriye, İsrail, Rusya, ABD ve Türkiye’nin kantonlarından mı oluşacak? Mevcut tabloya Şam ve Türkiye razı mı olacak? Yoksa bazı kesimlerin iddia ettiği gibi bir İsrail-Türkiye tiyatrosu mu izliyoruz? Teşbihte hata olmaz demek istiyorlar ki “birbirlerine havlayan ama birbirlerini ısırmayan” bir komplo mu yaşıyoruz?

KONUŞULACAK MESELELER

Arap dünyasının kalbi Şam coğrafyası “İsrail Siyonistleri ve Siyasal Yahudiliğin tamah ettiği Büyük İsrail Projesi’yle, Turancı sosla süslenmiş Siyasal İslam’ın tamah ettiği Büyük Osmanlı Projesi” arasında mı bölünüyor? Yoksa beklenen Armageddon, (Melhamutu el-Kübra-Büyük Kıyamet Savaşı) İsrail-Türkiye savaşıyla mı başlayacak? Yoksa AK Parti iktidarı Suriye’de beyaz havlu mu attı? Filistin, Suriye, İsrail meseleleriyle bunalan hükümet İmamoğlu, belediye başkanları, Gezi olaylarını bu sebeple mi başlattı? Yoksa Erdoğan iktidarı Türkiye’nin Suriye’de eli kolu bağlanmasın, ayaklarına pranga vurulmasın, İsrail planlarını sorunsuz gerçekleştirmesin diye bu kuvvetlerin Türkiye’deki temsilcilerine operasyon mu yapıyor?

Bir gece ansızın Fırat’ın doğusuna operasyon başlar mı? Yoksa Şam yönetiminin hastalık derecesinde olan Hizbullah, İran, Şii, Alevi düşmanlığı sebebiyle aslında HTŞ İsrail’in Lübnan’da, Suriye’de ve Filistin’de ve hatta Türkiye’ye karşı planlarında Truva atı mıdır? Bu meseleler konuşulmadan karpuz misali ikiye bölünen ülkemizde yaşanan son olayları sadece “yolsuzluk”, “terörle iltisak”, “hukuksuzluk” mertebesine indirgemek akılla alay etmektir.

Türkiye İsrail