22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte bundan vermediler!

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

27 Eylül akşam saatlerinde, Avrupa Futbol Federasyonları Birliği(UEFA), organize ettiği Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine 2024 yılında ev sahipliği yapacak ülkenin Almanya olduğunu açıkladı. Yaptıkları seçimde diğer aday Türkiye’ye 4 oy çıkarken, Almanya 12 oy aldı.

Yayında olan televizyonlara bomba düştü adeta! Devletin TRT’sinde, nalıncı keseri gibi her konuyu siyasi iktidara göre pozisyon alarak yorumlama becerisini iyiden iyiye geliştirmiş ‘yerli ve milli’ konuşmacılar, “Ülke olarak neyimiz eksik?” sorusunda kilitlendiler. Belli ki, her konuda hele hele futbolda Avrupa’yı domine eden Almanya’yı yok saymışlardı. Oysa Avrupalı bahisçiler bile Almanya’yı 1’e 3 oranında şanslı gösteriyorlardı.

***

Aynı soruya takılıp da, ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yok’ klişesinden öte cevap bulamayanlar, bu yazıda, ‘neyimizin eksik’ olduğu sorusunun yanıtını bulabilirler. Lakin önce uluslararası alandaki hemen her tercihinde yanılan, kandırılan, kaybeden ve her hüsranını Türk düşmanlığına, İslamofobiye falan bağlayarak, hedef şaşırtıp kendini sıyırmaya çalışan AKP iktidarının tek ve gerçek sorumlu olduğunu vurgulayalım.

***

Her şey gibi futboldan da çok iyi anlayan AKP Genel Başkanının, bu son hüsranı sonrasında izleyebileceği bir yol var: Türkiye’yi UEFA’dan çıkarıp, AFC’ye(Asya Futbol Federasyonları Birliği) sokmak! Kimsenin gıkı çıkmaz, olası itirazlar da alkış sesleri arasında yitip gider. En azından yağmasa da gürlemiş olur, Avrupa korkudan tir tir titrer(!), kendileri de bir kez daha kaybederken kazanmış olur.

Peşinen belirteyim ki, liberallerimizin ‘Batı, neylerse güzel eyler’ yaklaşımıyla hiç ilgim yok. Kimi Batılılar, çifte standart, ikiyüzlülük, ayırımcılık gibi başlıklarda bizle yarışır. Keza bu UEFA da matah bir teşkilat değil. Daha 3 yıl önce başkanları Fransız Platini, rüşvetten 4 yıl ceza yiyip, koltuğunu kaybetmişti.

Peki, yenilmeye doymayan iktidar neden vazgeçmiyor bu büyük spor organizasyonlarının peşinde koşmaktan? Bu sorunun cevabını, 4 Nisan tarihli ‘AKP futbola neden abanıyor?’ başlıklı yazımda uzun uzun irdelemiştim. O yazının son paragrafı şöyleydi: “Aslî amaçları; çuvala sığmayan mızrağı, futbol şalıyla örtebilmektir. Elleri buna mecbur... Çok yaşayası yandaş yazar demiş ki: Spor, artık bir ülkenin gelişmişlik kriteri... ‘Futbol’un aklı ve vicdanı olsa, Türkiye’yi mi seçerdi, Almanya’yı mı?”

***

Öyle çok istiyorlardı ki organizasyonu, ev sahipliği dosyasına koymadıkları vaat kalmamıştı. Merkezi ve yerel yönetimlerin taahhüt ve garantilerinin yanı sıra on binlerce futbolsevere ücretsiz ulaşımdan tutun, UEFA gelirlerine vergi muafiyetine dek akla gelen her taviz verilmişti.

Yarışı kazanan Almanya’nın dosyasında vergi muafiyetinin yer almamasını, bizimkiler net avantaj olarak görüyordu. Keza Türkiye, statlarına ve antrenman tesislerine kira istemezken Almanya’nın istemesi de artı hanemizde sayılıyordu. Fakat UEFA yönetimi, sunduğu bu büyük maddi avantajlara rağmen Türkiye’yi tercih etmedi.

Esas güvendiğimizse betona dayalı işlerdi. Ancak ön rapordaki bilgiler farklı şeyler söylüyordu. Almanya’nın 10 stadı da kullanımdayken, Türkiye’nin sadece 7 stadının hazır olmasına; özellikle hava ulaşımı ve konaklama tesisleri açısından görülen eksiklerimizin tamamlanmasınınsa ‘risk altında olduğu’na değiniliyordu.

AKP’nin ülkede yerleştirdiği çağdışı uygulamalar, girdiği yarışta ayağına dolanıyordu. Örneğin, alkollü ürünlerin reklamı konusunda getirilen kısıtlama... UEFA, bu durumun “bir bira şirketiyle sponsorluk anlaşması imzalanması hâlinde sorun yaratabileceğine” dikkat çekiyordu raporunda.

Zurnanın zırt dediği yerse, ilk kez uygulamaya koyulan ‘insan haklarına saygı’ kriteriydi. İnsan hakları konusunda Almanya detaylı bir proje sunarken, Türkiye’nin bu kriteri genel olarak karşıladığı ve bir eylem planı bulunmamasının ‘endişe konusu’ olduğu vurgulanıyor ve Almanya’nın adaylık dosyasının, “siyasi açılar, sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik ve insan hakları bakımından tüm genel beklentileri rahatlıkla karşıladığı”; Türkiye’nin ise, “İnsan haklarının korunması konusunda EURO 2024 turnuvasıyla ilgili hiçbir özel proje sunmadığı” ifade ediliyordu.

***

Neyse ki raporda; iftiharla sunulan 3.Havaalanı projesinde çalışan işçilerin yaptığı eylemin, iktidar tarafından şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışıldığı, 543 işçinin birden gözaltına alındığı, aynı inşaattaki iş cinayetlerinde teyitli en az 35 İşçinin yaşamını yitirdiği falan yazılmamıştı. Öte yandan, memleketin manzarası şöyleydi...

Milletvekilleri hukuki garabetler içeren kararlarla hapse atılıyor. Seçilmiş belediye başkanları gerekçesiz istifa ettiriliyor, görevden alınıyor. Gazeteciler, sırf muhalif oldukları için, sudan sebeplerle içeri tıkılıyor. Siyasetçilere gözdağı mahiyetinde ağır tazminat kararları alınıyor. Medyanın neredeyse tamamı el değiştirmelerle pasifize ediliyor. Sosyal medyaya sansür uygulanıyor, internet mecraları kapatılıyor.

Milyonlarca Alevinin dini-kültürel kimliğinin gerekleri yerine getirilmemekte direniliyor. Devlete emanet edilmiş çocuklar tecavüze uğruyor. Çocuk gelinlerde Avrupa şampiyonluğu kucaklanıyor. Kadınlar giyim kuşamlarından dolayı şiddete maruz kalıyor. Kamu sağlığı, denetimsizlik nedeniyle tehdit altında. Torpil, peşkeş, talan haberlerinin arkası gelmiyor.

Sanat sansürleniyor. Üniversiteler sindirilmiş. Bilim, sizlere ömür. Çevre, tarih rant uğruna katlediliyor. Bireysel silahlanma adeta teşvik ediliyor. Meslek örgütleri, sendikalar, dernekler ağır baskı görüyor. Asgari ücret açlık sınırının altında. Din, topluma da, devlete de egemen kılınmaya çalışılıyor. Eğitim kalitesi yerlerde. Cezaevleri tıka basa dolu...

***

İşte bu ülkeye Avrupa Şampiyonasını alacaklardı, bu gerçeklerin üstünü örtmek, dünyaya hava atmak, liderin ruhunu yelpazelemek için... Vermediler!

AKP vizyonunun yetmediği, kafalarının almadığı ve alamayacağı gerçek şu: Yaşanan son örnekten de anlaşılacağı gibi; ülkelerin esas değerlendirme kriteri, total performansları, insanlığın ulaştığı noktadaki uygarlık ölçütlerini bir bütün olarak karşılayıp karşılamadıkları... Dünyada en çok spor tesisi üreten ülke olmanın da, bin bilmem kaç odalı sarayının da bir değeri yok çağdaş dünya nezdinde. Uygar dünya, senin böbürlendiğin insansız hava aracını -kopyalayıp- üretmenle değil, insanlı kara aracını kullanma kültürünle ilgileniyor.