22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte size bir Abdülhamit Paşası...

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Padişah 2. Abdülhamit’in Türkiye’ye bela ettiği kuruluşlardan birisi de kendi adı olan Hamid ile anılan Hamidiye Alayları’dır. 1891 yılında kurulan bu alaylar, Sünni (Şafii) Kürtlerden oluşturulmuştu. Başlarında, okuma yazma bile bilmeyen aşiret reisleri bulunuyordu. Padişah Abdülhamit, bu adamlara paşa rütbesi takmıştı. Güya Ermenilere karşı kullanılacaklardı. Gel gör ki Hamidiye Alayları bol bol çapulculuk yaptılar, yağmaya direnenleri katlettiler ve Doğu Anadolu’daki Alevilere kan kusturdular.
Gelin; Hamidiye Alayları reislerinden birisini, dün sözünü ettiğim Lui Ramber’in kaleminden okuyalım:
“Baron Eroldi (...) Bize birçok garip şeyler anlatıyor. Onu en ziyade hayrete düşürmüş olan şey Hamidiye süvari alayları ile reisleri İbrahim Paşa olmuştur. İbrahim Paşa bu bölgelerde büyük bir korku ve dehşet yaratmıştır. Kırk beş bin süvarisi var. Hepsi mağrur ve vahşi adamlardır. Beygirleri gayet güzel, silahları mükemmeldir. Bunlar Sultan için hem kuvvet ve hem de korkulacak bir tehlikedir. Hepsi haydut ve yağmacıdır. Memleketi soymakla geçinirler. Bununla beraber reislerine son derece itaat gösterirler.
İbrahim Paşa şöhrete düşkün gözüküyor. Kendisi küçük bir hükümet kurarak muhtar (bağımsız) bir prens olmak aklından geçmiyor değil. Böyle bir teşebbüse kalkışsa hakkından gelmek için büyük bir ordu ve uzun bir sefere ihtiyaç vardır.” (Gizli Notlar, s. 97)

“KÜRTLERİN BABASI”
İşte, gericilerin Ulu Hakan Abdülhamit Han diye övdükleri 2. Abdülhamit’in icatlarından birisi de bu çapulcular ordusu idi.
Tıpkı Padişah Yavuz Sultan Selim’in Doğu Anadolu’daki Kürt aşiret reislerine özel haklar (derebeylik) vermesi gibi... O da bu işi Şafii Kürtlerin, Alevileri katletmesi için yapmıştı. Bu iki padişahın Doğu Anadolu’da yarattıkları derebeylik sistemi, 19. Yüzyıl’dan itibaren Kürt isyanlarının patlamasına yol açtı. PKK da işte bu yapılanmanın son ürünü olarak ortaya çıktı.
19. Yüzyıl sonlarında Türk demeyi suç haline getirirken “Kürtlerin Babası” unvanını alan 2. Abdülhamit, aslında “PKK’nın Babası” olarak anılsa daha doğru olur.

Dünkü yazımda yer alan Abdülhamit ile ilgili bilgilerden dolayı beni tehdit eden IŞİD zihniyetliler! İnsanları öldürerek bu belgeleri yok edemezsiniz. Gözünüzü açıp şu dünyaya bir bakın. Sizin zihniyetinize geleceğin dünyasında yer yok. Suriye’de ezildiniz; Türkiye’de de er geç etkisiz eleman haline getirileceksiniz. Türkiye’yi Ortadoğu cehenneminin parçası yapmanıza izin verilmeyecektir.

ÇERKESLER
Dünkü yazımda geçen “Abdülhamit’in güzel Çerkes kızlarına düşkünlüğü!” ibaresi bazı Çerkes dostlarımızı üzmüş.
Özellikle belirteyim ki Çerkes’leri en az kendim kadar aziz bilirim; onların hayat tarzlarına da hayranımdır. Kızları, benim evladım sayılır.
Ama Lui Ramber’in notlarından öğreniyoruz ki, güzellikleri ile meşhur Çerkes kızlarını, bazı haydutlar kaçırıp saraya pazarlıyor. Bu amaçla gerekirse kızın koruyucu akrabalarını bile öldürüyorlar. Padişah Abdülhamit, sarayına attırdığı kızın ailesinin gönlünü almak için de babasına bazı yüksek unvanlar veriyor. Amacım sadece bu rezaleti eleştirmekti. Masum ve uygar Çerkeslere laf söylemek ne haddimize?...

ÇÖPLÜKTE EŞİNEN “TORUN”LAR
Son yıllarda, “Abdülhamit’in Torunuyum” diye çalım satanlar çoğaldı. Bunlardan birisi de Nilhan Osmanoğlu adındaki kadın. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularından olan İsmet İnönü’yü hırsızlıkla suçluyor.
Bu türban göstericisi kadının iftirasını öğrenince aklıma iki körün hikâyesi geldi. İki kör, dolma yiyormuş. Birisi, diğerine sormuş:
-Bana bak, dolmayı ikişer ikişer mi yiyorsun yoksa?
Diğeri cevap vermiş:
-Nasıl bildin?
-Ben de ikişer ikişer yiyorum da ondan...
Hırsız; başkalarını da kendisi gibi hırsız sanır. Arsız, herkesi kendisi gibi arsız sayar...
Tarihin çöplüğünden çıkmaya çabalayan bu tipler; aslında AKP’yi şirin gözükerek lokma kapmak peşindedirler. Bunun yolu da “Zemzem kuyusuna işemek”tir. Bayan Nilhan da cumhuriyetin Zemzem kuyusuna işeyenlerden... Uyanık kadın, bu devletin kurucularına küfretmenin insanın şansını açtığını görmüş; atmış çamurunu İsmet Paşa’ya... Bir de bakmış ki kendi çamur içinde kalmış...

BAŞI SIKIŞAN TÜRK DÜŞMANLIĞINA SARILIYOR
Atlantikçilerin Fransa’da iş başına getirdiği Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron güç durumda... Destekçi sayısı hızla azalıyor. Sarı Yelekliler ile başı büyük belada... Gündemi değiştirmek ve faşist kafalılardan destek almak için o da Türk düşmanlığı sopasına yapıştı. Daha o güne çok varken; 1915 olaylarının yıldönümü olan 24 Nisan’ı “Ermeni soykırımını anma günü” ilan etti.
Hem de “Perinçek-İsviçre Davası” sonucunda, politikacıların soykırım konusunda karar veremeyeceği AİHM tarafından karar altına alınmışken... Hem de Fransız Anayasa Mahkemesi de bu yönde karar vermişken...
İyi ki Vatan Partisi, bu gerçeği Fransız züppesi Macron’a hatırlattı.