18 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte size büyük resim: Bir kitle imha silahı olarak Amerikan doları

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

Mahfi Eğilmez benim saygı duyduğum ekonomistlerin başında gelir.

Türkiye ekonomisini genellikle onun sitesinden izlerim.

Aydınlık ve diğer medya organlarında da başka güvenilir isimler elbette var.

Mahfi Eğilmez, olabildiğince hem objektif, hem de olayı basitçe anlatmakta ustadır.

Son twitinde şöyle demiş: “Bence Türkiye'nin menfaatine olacak tek şey, kendi sorunlarını kabul edip kabahati kimseye atmaya çalışmadan, o sorunları gereken adımları atarak çözümlemeye çalışması olur.”

Her ne kadar ekonomist olmasa da Tuna Kiremitçi de, ismini vermediği bir uzmana dayanarak şöyle diyor: "Ekonomimizin durumunu sana özetleyeyim dedi: Evini camdan inşa etmişsin ve kimsenin taş atmamasını bekliyorsun."

Her iki görüşe de aynen katılıyorum.

AKP iktidarı 16 yıldır, Özal ve Kemal Derviş’in neoliberal (Düyunu Umumiyeci) politikalarını uyguladı.

Şu an yaşanan krizin en büyük nedeni de, Türkiye’nin Atlantik boyunduruğundaki üretimsiz, sıcak paracı borçlanma ekonomisidir.

Tamamen ranta dayalı, üreticiyi dışlayan, emperyalizm ile ortak komisyoncu bir sistemdir bu.

Ama olay bununla bitmiyor.

Hani son günlerde çok moda bir geyik muhabbeti var ya.

“Büyük Resim” veya “Büyük Oyun” diye söylenen.

İşte ben o resmi buldum.

Nasıl mı?

Küresel ekonomiyi çok iyi takip eden Amerikalı bir yazar sayesinde.

F. William Engdahl, 40 yıldır petrol ve jeopolitik risk danışmanlığı yapan bir analist.

Küresel ekonomi, Finans Kapital, Petro-politik, genetiği değiştirilmiş organizmalar ve emperyalist savaşlar üzerine İngilizce başta pek çok dilde yayımlanmış 12 kitabı var.

İşte bu Engdahl, büyük resmi güncelleyen yeni bir yazı yazmış.

Yazının başrolünde yine Türkiye var tabii.

Washington’s Silent Weapon for Not-so-quiet Wars. ‘A World Full of Dollars’, A 2019 Global Economic Crisis” gibi uzun bir başlık atmış.

Türkçesi şöyle: “Vaşington’un pek de sessiz olmayan savaşlar için sessiz silahı: Dolarla dolu bir dünya, Bir 2019 Küresel Ekonomik Krizi

‘Büyük Resmi’n yeni fotoğrafını çekmiş, ‘Büyük Oyunu’ görmüş.

Yazıyı aynen buraya alıyorum:

Bugün Washington’un açık ara en ölümcül silahı, Pentagon veya onun geleneksel ölüm makinaları değil. De fakto sessiz ve en ölümcül silahı, Washington’un kontrolündeki para arzı, özel sektörün sahipliğindeki Federal Rezerv (Merkez Bankası), onunla koordineli çalışan ABD Hazinesi ve Wall Street bankerleri ve bunların hepsinin bileşimi olan DOLAR.

Ağustos 1971’de dönemin ABD başkanı Nixon’un, doları altın karşılığından çıkarmasından beri dolar rakip ülkelerin en büyük belası ve henüz başa çıkamadıkları tek silah.

10 yıl önce Eylül 2008’de ABD Hazine Bakanı ve eski Wall Street bankeri Henry Paulson, Wall Street yatırım bankası Lehman Bros’un batmasına izin vererek, bilinçli olarak küresel dolar sisteminde tıpayı çekmişti. Kağıda karşı kağıt sisteminin yarattığı büyük balonun sonunda patlamasıyla ve krizin başlamasıyla birlikte Paulson, FED’in sonsuz para basma kabiliyetini kullanarak kendi eski bankası Goldman Sachs da dahil, 12 dev bankayı “Quantitative Easing” (QE) denilen ‘Miktarsal Kolaylaştırma’ yöntemiyle kurtarmıştı. Amerikan Merkez Bankası FED, aynı zamanda AB merkez bankalarına dolar kredi musluklarını açmış, böylelikle büyük bir çöküşü önlemişti.

O dönemde 6 AB Bankasının toplam dolar cinsi borçları ülkelerinin GSMH’sı toplamından büyüktü.

DOLARLA DOLU BİR DÜNYA

10 yıl önce küresel finans sisteminde dolaşan dolarlar inanılmaz yüksek bir seviyeye ulaştı. Washington’da kurulu bulunan Uluslararası Finans Enstitüsü, 30 gelişmekte olan piyasadaki (ülkedeki) kişi, kamu ve şirket borçlarının toplamını bu yıl GSMH’larının yüzde 211’i olarak tespit etti. Bu oran 2008’in sonunda yüzde 143 idi.

UFİ’nin bir başka önemli tespiti de, Latin Amerika, Türkiye ve Asya’nın içinde bulunduğu borç tuzağının henüz yok edici noktaya gelmediği ama oraya doğru gittiği yönündeydi.

Çin haricindeki tüm gelişmekte olan ülkelerin dolar cinsinden borçları 2007’de 15 trilyon dolar iken, 2017’de 27 trilyon dolara yükseldi.

Çin’in borcu ise aynı dönemde, 6 trilyon dolardan 36 trilyon dolara çıktı.

Türk şirketleri halen 300 milyar dolardan fazla borçlu, bu rakam Türkiye’nin GSMH’sının yarısından fazla. Gelişmekte olan ülkeler pek çok nedenden dolayı doları tercih ediyordu. Gelişmekte olan ülkeler büyüdüğü sürece, ihracattan gelen dolarlar yükseliyor ve borç da sürdürülebilir bir noktada tutulabiliyordu.

Şimdi ise bu değişmeye başladı.

Bu değişimin sebebi dünyanın en güçlü merkez bankası, ABD Merkezi Bankası FED.

Yeni Başkanı Jerome Powell ise esrarengiz ve şüpheli Carlyle Group’un eski ortaklarından.

ABD ekonomisinin normale döndüğü iddiasıyla, dolar faizlerini normal seviyelere çekme hareketi, dünya ekonomisindeki dolar likiditesini devasa boyutta bir değişime uğrattı.

Powell ve FED yaptıklarının gayet farkındalar. Dolar vidasını sıkıştırıp, gelişmekte olan dünyada büyük bir ekonomik krizi başlattılar. Öncelikle de kilit Avrasya ülkeleri olan Türkiye, Rusya ve Çin’de bu başladı.

Rusya, Çin, İran ve diğer ülkelerin Amerikan dolarından kurtulma çabalarına karşın, dolar hala dünyadaki merkez bankaları rezervlerinin yüzde 63’ünü teşkil ediyor. Küresel ticaretin yüzde 88’i de halen dolarla yapılıyor.

Petrol, altın ve diğer emtia ticareti de dolar üzerinden yürüyor. 2011’deki Yunanistan krizinden beri, Avro ciddi bir rakip olmaktan çıktı. Bugün küresel ticarette Avro’nun payı yüzde 20.

2008 krizinden beri dolar ve FED’in önemi inanılmaz noktaya geldi. Bu, 2008’den bu yana ilk kez dolar yokluğu çekilmesiyle anlaşılmaya başlandı. Gelişmekte olan piyasaların 2019’da vadesi gelen dolar cinsi borçları 1,3 trilyona çıktı.

İşte burada tuzak geliyor.

FED, bu yıl ve 2019 için faizleri yükseltirken, “Quantitative Tightening” (QT) yani ‘Miktarsal Kısma’ yöntemiyle Hazine borcunu azaltma yoluna gidiyor.

MİKTARSAL KOLAYLAŞTIRMADAN MİKTARSAL KISINTIYA

2008’den sonra FED, bankalardan aldığı tahvil miktarını 900 milyar dolardan 4 buçuk trilyona çıkartmıştı. Şimdi ise FED, bu tahvil alımlarını üçte bir oranında azaltmaya hazırlanıyor.

2008’deki QE sonrası büyük bankalar dolara boğulmuş, faiz oranları sıfır noktasına çekilmişti.

Hal böyle olunca dolar da, riskli çöp tahvillere, kaya gazı sektörüne, konut piyasasına ve en önemlisi de yüksek riskli Türkiye, Brezilya, Arjantin, Endonezya ve Hindistan piyasalarına gitmişti.

Dolarlar yükselen Çin pazarını da doldurup taşırmış, Rusya’ya akmış, yabancı yatırımcılar buralara üşüşmüştü.

Şimdi FED bunun tam tersini yapıyor.

QE’nin tersi QT döneminde, FED bankacılık sistemindeki tahvilleri azaltıyor. 2014’te zaten alımı durdurmuştu. Şimdi artık azaltmaya gidiyor. Bu da dolar cinsi tahvil faizlerini yükseltiyor. Bu yaza kadar bu yükseliş azar azardı. Trump’ın başlattığı ticaret savaşları ve yaptırımlarla hızlanmaya başladı.

Bu durum, Çin, Latin Amerika, Türkiye, Rusya ve İran’da büyük bir belirsizliğe yol açtı.

Yüksek FED faizleri dolarları mıknatıs gibi ABD’ye geri çekiyor, FED’in baskısı altındaki Japonya ve Avrupa Merkez Bankaları da artık tahvil almayacaklarını ilan etti.

Bu yılın Mart ayından beridir QT dönemine girilmişti.

Bugün dünyadaki merkez bankaları 2008’den daha da çok FED’in çaldığı müziğe göre dansediyor.

1970’lerde (Rockefeller kontenjanından ABD Başstratejisti olan) Henry Kissinger’in de dediği gibi “Parayı yöneten, dünyayı da yönetir”

2019’DE YENİ KÜRESEL KRİZ

Dolardaki gelişmeler çok daha dramatik bir yöne doğru gidiyor.

ABD, Japonya ve AB Merkez Bankaları dolar cinsi tahvil alımlarını sıfırlamaya doğru gidiyorlar.

Bu yılın ilk 6 ayında yarım trilyon dolar, küresel borçlanma havuzundan kayboldu bile. Bloomberg, bu üç merkez bankasının yeni varlık alımlarını yıl sonuna değin sıfırlayacağını bildirdi. Bu, şu demek oluyor; 2019’da dünyada bugünkünden 1,2 trilyon dolar daha az likidite olacak.

Türk lirası bu yıl başlarından itibaren dolar karşısında değerinin yarısını kaybetti.

Daha önce ucuz dolara erişebilen Türk inşaat firmaları ve diğer şirketler, artık borçlarını ödeyebilmek için iki katı fiyatla dolar bulmak zorunda.

Dünyadaki dolar bolluğu Türk ekonomisinin 2008 ABD krizinden beri büyümesini sağlamıştı. Sadece Türkiye de değil, Pakistan, Güney Kore gibi Asya ülkeleri de 2,1 trilyon dolar borçlanmıştı o dönem.

Doların değeri düşükken ve FED faiz oranları sıfırlardayken (2008 – 2015 arası) pek sorun yoktu. Şimdi ise bu fena halde değişiyor ve dolar tüm diğer para birimleri karşısında yükseliyor. Bu yıl dolar tüm diğer paralara karşı ortalama yüzde 7 değer kazandı.

Washington, dolar operasyonunu, ticaret savaşları, siyasi provokasyonlar, İran anlaşmasını tek taraflı ihlal, Rusya, İran, Kuzey Kore, Venezuela’ya yaptırımlar ve Çin’e karşı inanılmaz provokasyonlarla harmanladı.

Trump’ın ticaret savaşları ironik biçimde doların, Türkiye veya Çin gibi gelişmekte olan ülkelerden ABD piyasalarına, en çok de borsaya akmasını sağladı.

FED DOLARI SİLAH OLARAK KULLANIYOR

Mevcut durum pek çok bakımdan 1997 Asya krizini hatırlatıyor. O zaman da Asya’daki en zayıf ekonomi olan Tayland’a, orkestra edilmiş bir ABD Hedge (yağmacı sıcak para) fonu saldırısı krizi başlatmak için yetmişti. Tayland Baht’ının çökmesiyle Güney Kore’den, Hong Kong‘a kadar tüm ekonomiler de göçmüştü. Bugün benzer bir tetikçiliği Trump, Erdoğan karşıtı twitleriyle başlattı.

Amerika’nın tüm bu yaptıkları, küresel rakiplerine gerçek bir savaş ilanına gerek dahi kalmadan, dolar savaşı açmasıyla başlattığı büyük bir saldırıdır.

Tüm bunlar Çin’e karşı bir seri ticaret kışkırtmaları, Türkiye hükümetine siyasi provokasyonlar, Rusya’ya nedensiz yaptırımlar ve Paris’ten Milano’ya, Frankfurt’tan New York’a kadar tüm bankaların, gelişmekte olan ülkelere kredi musluklarını kapatmasıyla yapılıyor.

Lira’nın panik sonucu çökmesi, İran Riyali’ndeki kriz, Rus Rublesi’nin düşüşü, tüm bunlar bir başlangıcın yansımalarıdır.

Bunun devamında Çin Renminbi’si (Yuan) de küresel dolar yetmezliği sonucu düşmeye başlayabilir.

Eğer Washington, 4 Kasım’daki İran petrol ihracatı yasağı konusundaki başarılı olursa, petrol fiyatları varil başına 100 doların üzerine çıkacak. Bu da küresel dolar kıtlığına bir darbe gücü daha ekleyecek.

Bir diğer anlamıyla bu savaş demek.

FED’in mevcut dolar stratejisi, çok da sessiz olmayan savaşlar için, şimdi “sessiz bir silah” olarak işliyor. Eğer bu sürerse, Avrasya’nın Çin Kuşak ve Yol girişiminde bağımsızlaşmasını ve Rusya-Çin-İran üçlüsünün dolara alternatif arayışlarını baltalar. Doların küresel rezerv para birimi olarak devasa yıkım gücü ABD’nin en önemli süpergüç kontrol dayanağıdır.

Avrasya ülkeleri, hatta Avrupa Merkez Bankası bununla gerçekten mücadele etmeye hazır mı?

İşte soru budur.”

Engdahl bu soruyla bitiriyor, ama ben bir yanıt vereyim: Mücadele etmeye hazır olsunlar veya olmasınlar, buna mecburlar. Sadece fatura değişir, sonuçta sahtekar ABD’ye karşı Avrasya kazanacaktır.