22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsveç’e NATO vizesi ve Türkiye’nin kuşatılması

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçen hafta Hükümet’e yakın medya organlarının tamamında şu haber vardı: “İsveç’ten NATO Üyeliği İçin Kritik Adım! Türkiye’nin İstediğini Yaptılar”. “İsveç yola geldi” havasında sunulan haberlerde “Artık Türkiye’ye daha yakın” başlıkları da dikkat çekti. İsveç Parlamentosu’nun teröre karşı mücadele konusunda bazı yasal değişiklikler yapması alkışlanıyor, “Türkiye istediğini aldı” görüntüsü yaratılmak isteniyor. Böylece, İsveç’in NATO’ya üyeliğine verilecek onay için kamuoyu hazırlanıyor.

İsveç ve Finlandiya, 18 Mayıs 2022’de NATO’ya resmi üyelik başvurusunu yapmış, Türkiye iki ülkenin üyeliklerini, PKK ve FETÖ’ye ev sahipliği yaptığı gerekçesiyle onaylamayacağını açıklamıştı. Ancak 28-29 Haziran 2022’deki NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Madrid Zirvesi sırasında NATO Genel Sekreteri’nin katılımıyla Türkiye, İsveç ve Finlandiya liderlerinin yer aldığı bir toplantıda üç ülke bir mutabakat muhtırası imzalamıştı. Muhtıraya göre, İsveç ve Finlandiya, “PKK, PYD/YPG ve FETÖ gibi örgütlere destek vermeyeceğini”, Türkiye ile teröre karşı mücadelede işbirliği yapacağını ve silah ambargolarını kaldıracağını taahhüt ediyordu. Ardından iki ülkenin başvuruları Zirve’de kabul edilmiş, 5 Temmuz’da İttifak’a katılım protokolleri imzalanmıştı. Ankara, Nisan ayında Finlandiya’nın üyeliğini onayladı, İsveç için ise yeşil ışık yaktı.

ANKARA’NIN POLİTİKASININ SONUCU

Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği ile ilgili politikasının, ABD ve genel olarak Batı İttifakı’nın seçim sonuçlarını etkileyecek baskılarını hafifletmek üzerine kurulu olduğunu birçok kez vurgulamıştık. Tayyip Erdoğan yönetiminin bu “taktiğinin” olumlu sonuç vermediğini, tam aksi sonuçlara yol açtığını Atlantik basınında son bir ayda çıkan “Erdoğan diktatör” manşetlerinden anlamak mümkün.

İsveç ve Finlandiya’nın bu tür düzenlemelerinin gerçekte bir anlamı yok. Çünkü birçok NATO ülkesinin, İsveç ve Finlandiya’nın teröre karşı mücadele konusunda yaptığı düzenlemelerden daha sert hükümler içeren mevzuatının olması, PKK ve FETÖ’ye halihazırda ev sahipliği yapmalarını önlemiyor. ABD’nin PKK’yı terör örgütü olarak nitelemesi ve Türkiye’nin sözde müttefiği olması PKK/YPG’ye silah vermesini engelleyebiliyor mu? AB ve NATO’nun merkezinin yer aldığı Belçika’nın ya da birçok başka NATO ülkesinin hem FETÖ’ye hem PKK’ya kol kanat germesini, Türkiye’nin NATO’daki veto “kozu”yla engelleme gücü var mı? Olmadığı ortada. Açıktır ki, “veto kozu” yutturmacadan ibarettir.

Çünkü meselenin özü mevzuatın nasıl olduğuyla değil, Atlantik İttifakı/NATO’nun Türkiye politikasıyla ilgili. Bu politikaya göre Türkiye Cumhuriyeti, Atlantik’ten kopması ve Asya’ya kayması önlenmesi gereken bir devlet. Bunun için NATO’nun devlet içine yerleştirdiği FETÖ ve desteklediği PKK gibi araçlara ihtiyaç var. Yani bu mesele tek tek şu ya da bu ülkenin teröre karşı mücadele yaslarında yapacağı değişiklikle ilgili değil, Türkiye’nin de içinde yer aldığı NATO’nun stratejik yönelimiyle ilgili.

KUŞATILAN TÜRKİYE

11-12 Temmuz 2023’te Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi düzenlenecek. NATO, İsveç’in üyeliğini bu Zirve’den önce garanti etmek istiyor. Zirve’nin ana gündeminde Rusya’yı Ukrayna operasyonunda yenilgiye uğratmak amacıyla alınacak kararlar var. Zirve’ye Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin de katılması bekleniyor. Ama Zirve’nin, belki de bütün bu gelişmelerden daha önemli bir gündemi var. NATO’nun Avrupa-Atlantik güvenlik örgütü yapısından Asya-Pasifik’e açılarak küresel bir İttifak haline dönüşmesi hedefini gösteren kararlar alınacak. Bunun ilk uygulaması NATO’nun Japonya’da bir irtibat ofisi açması. Vilnius’taki NATO zirvesinden önce ittifakla Bireysel Ortaklık Programı anlaşmasını imzalamayı planlayan Japonya’daki bu ofisin işlevi, ABD ve NATO’nun “Hint-Pasifik stratejisi”ne uygun olarak Rusya ve Çin’e karşı kuşatma politikasında merkez olmak.

NATO’nun Asya’ya doğru açılımında Rusya ve Çin’in yanı sıra Türkiye’yi de hedefe koyduğunu anlamak için tek başına Türkiye’nin etrafındaki ABD üslerine bakmak yeterli. Fakat işin esası, NATO’nun resmen Rusya, Çin, İran gibi ülkeleri hedefe koyduğu Asya’ya açılım stratejisinin, bunun yanısıra bir NATO ülkesi olan Türkiye’yi de kuşatmayı amaçladığını saptamamız gerekiyor.