05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsyan ateşini yakan en kadim şehir

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Sömürge tamahları için yalan söylediler. Bu yalanlarına tüm kutsalları alet ettiler. Yeni ve zengin bedenleri kemirmek üzere Afrika’ya, Asya’ya, Amerika ve Avustralya kıtasına mikrop ve virüs gibi yayıldılar. İşgal ve talan ederken, yerlileri katlederken bunu Allah ve medeniyet için yaptıklarını söylediler. Allah’ın seçkin toplulukları olduklarını iddia ettiler. En az 500 senedir yalan söylüyorlar. Son 120 yıldır daha çok yalan söylemeye ihtiyaç duydular. Aç çekirge sürüleri gibi istila ettikleri her yerin kanını, zenginliğini emdiler. Girdikleri hiçbir coğrafya iflah olmadı. Kendileri için inşa ettikleri kolonileri dışında girdikleri hangi memlekete üretimi, huzuru, barışı ve istikrarı ikame ettiler? Sürekli düşman ürettiler. Savaşları, işgalleri için her dönemde yeni düşman kuvvetler yarattılar. Savaşları bir sağlık sigortası olarak gördüler.

ELEŞTİRME ÖZGÜRLÜĞÜ!

Her eleştiriyi Sami ve Yahudi düşmanlığı içinde sundular. İsrail’i eleştiremezsiniz, Yahudi oligarklara dokunamazsınız, ahtapot Yahudi hanedanlıklarına laf söyleyemezsiniz, ABD, İngiltere ve Avrupa’nın en şaşalı üniversitelerine milyonlarca dolar bağış yapan Yahudi kodamanları tenkit edemezsiniz, ederseniz Sami düşmanı (anti-Sami manasında antisemitik) olursunuz. Yahudi düşmanı faşist ırkçı sayılırsınız, Rektör, Dekan veya Bölüm Başkanıysanız görevden alınırsınız, Profesörseniz arkadan kelepçelenirsiniz, öğrenciyseniz bursunuz kesilir okuldan atılırsınız. Bu uygulamaları, nakıs namus zatları eleştirirseniz medyadaki canavarları seni parçalamak için iblisin aklına gelmeyen kumpaslara, yalanlara, karalamalara, tehdit ve şantajlara maruz kalırsınız. Irak, Suriye, Filistin sahasında şahit olduğumuz katliamlar, talanlar, tarihi eser kaçakçılığı ve bilumum eşkıyalık, dünya zenginliğinin bir zümrenin tekelinde olması, trilyonlarca doların silah ve savaş projeleri için harcanması insan vicdanını yaralayan ve sabrını taşıran gelişmelerdir. Musevi’si, Hristiyan’ı, Müslüman’ı inananı ve inanmayanı onurlu ve medeni insanlar üniversitelerde, sokaklarda, iş yerlerinde topyekûn ayaktadır.

EMPERYALİZM VE SİYONİZME İSYAN

Bu isyan sadece zulme ve zulme sessiz kalan dilsiz şeytanlara karşı değildir. Bu isyan sömürge devletlerin sadece yalanlarına ve bu yalanları pembe dizilerle, bilim kurgu filmleri altında bilinçaltına enjekte edilen, korku ile teslim alma zihniyetine karşı değildir. Bu isyan sadece kadim kitabeler, eserler ve Tevrat gibi dini metinlerde yer alan devlet, şehir ve yer isimleri ile şahsiyetleri işgal, talan ve koloni inşa etmek istedikleri bölgelerde tarihi hak sahibi olmak amacıyla suiistimal ve istismar etmelerine karşı değildir. Bu isyan sadece Allah ve din ile aldatmaya karşı değildir. Bu isyan sadece laboratuvar ortamında üretilen biyolojik silahlara, hastalıklara ve aynı mahfillerin kurtarıcı sıfatıyla piyasaya sürülen, milyarlarca dolar getirimi olan ölümcül aşılarına, kimyasallarına karşı değildir. Bu isyan Batı sömürge devletlerin emperyalizm ve siyonizmin işgal ve sömürge projelerine uygun olarak üretilen tarih öğretimine karşıdır. Hakikatten uzak, bilim dışı ‘bizler medeni onlar barbar’ ırkçı-faşist tarih anlatımına isyandır.
Bir bütünsellik arz eden Bereketli Hilal Coğrafyamızın tarihine, medeniyetine, katkılarına, varlığına gölge düşüren keyfi tanımlamalarına, tezvirlerine isyandır. Orta-Doğu, Yakın Doğu, Mezopotamya, Küçük Asya, Ari, Hint-Avrupa, Sami, Sami olmayan, Grek-Yunan ve Latin-İtalyan medeniyetlerini köksüz, geçmişten soyut, zembille indirilmiş medeniyetler gibi takdim eden anlayışlara isyandır. Her kavmin ismini bağımsız bir devlete ve ayrı bir dil familyasına böldüler. ‘Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ ifadesine uygun bünyemizi taksim eden, paramparça yapan ve içini boşaltıp iğdiş eden yalanlarına isyandır. Filoloji’de, antropolojide, arkeolojide, coğrafyada, kutsal kitaplarda yaptıkları tahribata ve tezvire karşı isyandır. Bu tahribatı sorgulamayan, Batı’dan ve eğitim kurumlarından gelmişse mutlak doğrularmış gibi telakki ve telkin eden içimizdeki papağan hocalara, gazetecilere, siyasilere isyandır.

ADEM’İN ÖĞRETİSİ

Gerçeklerin er veya geç bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Yalan ve sakıt bir temel üzerine inşa edileni güçlendirme, onarma, boyama ile kurtaramazsınız. Yıkmak ve yerine temelden inşa etmek zorundasınız. Alışkanlıklar kemikleşmiş eğri ve batıl örf ve adet gibidir. Önyargıları yıkmak veya kırmak ise atomu parçalamaktan daha zordur. Bu ve gelecek yazılarımızda başlangıcın, ilk akıllı insanın, tarımın, hayvanı evcilleştirmenin, mimarinin, mühendisliğin, sanatın Bereketli Hilal Coğrafyasında zuhur ettiğini, buradan önce Akdeniz havzası, Ege, Karadeniz, Güney Avrupa’ya ardından yakın-uzak diyarlara bu medeniyetin aklı, dili, dini, tanrıları, tarım kültürü, mimarisi, gemi yapımı, sanatı, yer ve gök bilimi, ticaret kanunları ve bunlara bağlı olarak ahlaki değerleri, vatandaşlık hakları, kent demokrasileri, seçme ve seçilme hakkı, aile kurma kültürü, kadın ve çocuk hakları taşındı. Kıssadan hisse Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika halkları ‘İlk Merkezi Medeniyet’ olan Bereketli Hilal Coğrafyasına sahip olduğu en kıymetli varlıklarını borçludur.
Tüm bu söylediklerimizi, bilimsel çalışmaları ve ortaya koydukları somut kanıtlarla sunan az sayıdaki Batı ve Doğu’nun vicdanlı bilim adamlarına borçluyuz. Ayrıca doğrular içinde bilerek veya bilmeden çok ciddi hatalara düşmüş bu alanda çalışmış akademisyenlerden, eserlerini ayıklayarak, tashih ederek faydalandık. Zaman içinde ve malum sebeplerden mütevellit coğrafyamızın bilimde ve medeniyette daha az gelişmiş olması, Batı’nın ilkel mağara toplumlarının bizden öğrendikleri ile bugün sanayi ve teknolojide çok gelişmiş olmaları bu tarihi gerçeğe gölge düşürmemeli. Zira ilk akıllı insan Âdem’in (Adam) ilk öğretisidir: Allah ilmi isteyene zenginliği ise istediğine verir. İstemesini bilmek ve kıymet vermek esastır. Kıymet bilmez, koruyamaz ve vefasız olursan kaybeder ve başkalarına devredersin.

SÜRYANİCE- ARAMİCE
VE ARAPÇA

Bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi; İlk akıllı insan ve topluluğunun inşa ettiği bu coğrafya korunmadan insanlık için bir geleceğin olmayacağını anlatacağız. Kör sevgi ve kör nefret şaşı baktırır. Bunun bilinciyle yazıyoruz. Ne Arap, Ne Türk, ne Farisi, Ne Süryani, Ne Ermeni, ne Çerkez ne Kürt bağnazlığı yapıyoruz. Arabayı atların önüne koşanları tashih ediyoruz. Keyfi yorumlar ve çıkarımlar yapanları ayıklıyoruz. İsa peygamberin ifadesiyle, Sezar’ın hakkını Sezar’a bize ait olanın hakkını ilk akıllı insan ve onun medeniyetine teslim ediyoruz. Bunu yapabilmenin en temel şartı Süryanice-Aramice, kadim ve Kuran Arapçası lisanında uzman olmak veya bu sahada uzman olanlardan istifade etmektir. Süryanice-Aramice-Arapça aynı dil familyasındandır. Hangisinin daha önce olduğu ve hangilerinin lehçeleri olduğu konusu halen sonuçlanmamıştır.
Ancak ilk akıllı insan Âdem’den (Adam) Peygamberimiz Muhammed’e kadar tüm peygamberler, Bereketli Hilal Coğrafyasında inşa edilen devletler ve bu coğrafyanın tümünü kapsayan, dünyanın ilk imparatorluğu olun Asur Devleti ile merkez devletler Akkad, Babil, Fars (Pars) Süryanice-Aramice-kadim Arapçayı konuşur ve kullanırdı. İslam dini ve Kuran ile birlikte Fusha dediğimiz günümüzde Maşrık El-Arabi (Doğu Arabi Coğrafyası) Mağrib El-Arabi (Batı Arabi Coğrafyası-Kuzey Afrika, Sudan, Moritanya) 22 Arap devletin resmi lisanı olan modern Arapça, Süryanice-Aramice ve kadim Arapçanın yerini aldı. Süryanice ve Aramice halen Suriye, Türkiye ve Irak’ta (Bereketli Hilal Coğrafyasının kalbi) birçok köy ve beldede konuşulmakta ve kullanılmaktadır. Bu alanda çalışma yapmak isteyen, anlattıklarımız ve anlatacaklarımızla ilgili kaynak ihtiyacı olan öğrencilerimiz, akademisyenlerimiz, okurlarımız olursa bize özelden ulaşabilir.
Tüm arkeolojik buluşlara binaen dünyanın en kadim ve kesintisiz ikamet edilen ilk şehri ve şehirleri hangisidir sorusuyla başlayalım; Suriye’nin başkenti Dimaşk-Damaskus (biz bir coğrafya ismi olan Şam tabirini kullanıyoruz), Halabu-Halep ve bugün Filistin’de er alan Eriha’dır. Dimaşk 12 bin yıllık, Halep ve Eriha 11 bin yıllık yerleşim yerleri. Peki, bu en kadim şehirlerin yer aldığı coğrafyanın adı neydi: Sur. Sur-i, Sur-iye, Suri-yeli kelimelerin kökenidir. Peki, Sur kelimesinin manası nedir? Bu şehir ilk nerede inşa edildi? Lübnan’a nereden geldi? Hangi lisanı konuştu? Dünyaya en büyük hediye olan Alfabe, ilk akıllı insan Âdem (Adam) ile bugün her lisana pelesenk olmuş, ilk kez Bereketli Hilal Coğrafyasında kullanılan ve tatbik edilen ‘demokrat ve diktatör’ ne demektir? Bugün dünyanın tüm vicdanlı hücrelerini ateşleyen isyanı yakan Dimaşk (Şam), Halep, Eriha’nın olması tesadüf mü tevafuk mudur? Sonraki yazılarımızda başlıyoruz.

Türkiye Irak Suriye Şam emperyalizm