25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İthalatçı kurum: Et ve Süt Kurumu

Cenk Özdemir

Cenk Özdemir

Gazete Yazarı

A+ A-

Çarşı-pazarda yangın var, mutfaklarda tencereler zor kaynıyor. Türkiye’de milyonlarca ev halkı hayvansal gıdayı satın alabilmekte çok zorlanıyor. Birçok aile için peynir, tereyağı hele et alabilmek bütçe zorlayıcı bir alışveriş. İnsanlar alışveriş listesine eti ekleyebilmek için kılı kırk yaran ince hesaplamalar yapıyor ve et, listede ancak bazı şeylerden feragat edilmesiyle yer bulabiliyor. “Tarım Ülkesi” olan Türkiye’de neden et almakta zorlanıyoruz? Bunların yaşandığı bir memleketten artık tarım ülkesi diye bahsedebilir miyiz? Bu yangını söndürmek için ülkeyi yönetenler ne yapıyor? Mutfaktaki bu yangını söndürmek için iktidar yangına su dökmeyip körükle gitmektedir. Hayvansal gıda arzını ve fiyatları düzenlemekle görevli olan devletin kurumu ne yazık ki yetiştiricisini, tüketicisini ezmekte sonuç olarak ülkenin ekonomisine, gıda güvenliğinin güvenliğine zarar vermektedir.

YETİŞTİRİCİ TÜCCARA GİDİYOR

Bildiğimiz gibi Et ve Süt Kurumu (ESK) Özal’ın özelleştirme adı altında ihanet dalgasından nasibini almış bir kurumdur. Et Balık Kurumu satıla, savrula, kırpıla, yoluna bugünkü ithalatçı ucube kurum haline dönüşmüştür. Bu kurum entegre tesislerinde yetiştiriciden uygun fiyata alıp hayvan kesimi yapan, bunları satış mağazalarında yine uygun fiyata satan, bunların ötesinde pazarda halkın bütün kesiminin faydasını gözeterek fiyat düzenleyici görevini yerine getiren bir kamu iktisadi teşekkülüydü. Bugün elde bu entegre tesisler yok. Yetiştirici, hayvanını tüccarlara satmak durumunda kalıyor. Mezbahanelerin kapısından bile geçmeye korkan yetiştiriciler, artan maliyetlere rağmen kesim fiyatlarının sabit kalmasından ve hatta bazen düşmesinden şikâyetçi. Yani yetiştirici yüksek maliyetler ile devletin artan et fiyatlarını kontrol etme baskısı arasında sıkışmış durumda.

Et fiyatları sorunu tüketicilerle beraber yetiştiricilerin de büyük bir sorunu haline gelmiş durumda. İyi de bu koşullarda iktidar ne yapıyor? Hani bir söz var ya: “Şayet elinizdeki tek alet bir çekiç ise gördüğünüz her sorunu çivi olarak algılarsınız.” İşte durum tam da budur. Özelleştirme felaketinde Et Balık Kurumu’ndan elde kalan işte bu “ucube” Et ve Süt Kurumu’dur ve bu kurum sadece ithalatçı birkaç firmaya para kazandırmaktan başka bir şey yapmayan bir et ithalatçısı kurum haline gelmiştir.

FRANSA’YA SEFER

Geçtiğimiz günlerde hayvan kesim fiyatlarındaki artış sonrasında Et ve Süt Kurumu bir heyetini Fransa’ya ithalat yapmak için sefere göndermişti. Ne kadar utanç verici, Türk üreticisini, insanını aşağılayan bir durumdur bu. Türkiye gibi kaynaklara sahip bir ülkenin beceriksizliğinin göstergesidir. Fakat Türkiye’nin üreticisi değil iktidarı beceriksizdir. Üreticimiz meraların yetersizliği, yem fiyatlarındaki artış, pazarlama, susuzluk sorunlarına rağmen üretmeye inatla devam etmektedir. Üreticimiz bütün bu sorunların üstüne bir de et ithalatıyla da baş etmeye çalışmaktadır. İktidar, Et ve Süt Kurumu’nu üreticinin sırtındaki ithalat sopası olarak kullanmaktan vazgeçmeli, özelleştirmelerle yitirdiğimiz entegre tesislerimizi Türkiye’nin hemen her bölgesine kurmalı ve serbest piyasanın bu düzensizliğine son vermelidir. Et ticaretinde üreticinin emeğini sömüren kan emicilerin sömürdüğü paraları üreticinin cebine geri koymalıdır. ESK bürokrasisinin koridorlarında dolanan ithalatçı firma lobilerini söküp atmalıdır. Ekonomiye bakışını da başına geçirdiği Mehmet Şimşek gibi batıcı ve liberal isimlerden anlayabileceğimiz iktidar artık ithalatın değil üretimin önemini anlamalıdır. Tarımda ithalat, Türkiye’ye felaket getirir. Önümüzde gitmemiz gereken bir tane yol vardır o da “Üretim Devrimi”. 22 yıllık AKP Hükümeti ne yazık ki bu sürede tarımda üretimin yolunu açabilecek adımlar atamamıştır. Türkiye bu Üretim Devrimi’ne yalnızca Vatan Partisi’nin üreticilerle beraber içinde olacağı bir iktidarla ulaşabilir.