04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İtibar erozyonu

Ahmet Yavuz

Ahmet Yavuz

Eski Yazar

A+ A-

Geçtiğimiz Pazar günü, bir TV kanalında eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in konuşmasını izledim. Ertesi gün gazetelerde konuşma metnini aradım ama bulamadım. Düşmeye görün. Güce tapılan yerlerde işler böyle yürür. Hele kişiler itibarlarını taşıdıkları sıfatları ile elde ediyorlarsa.

Ama yine de konuşmanın bir özetini bulabildim. 17 Aralık operasyonu sonrası ilk kez seçim bölgesine geldiği belirtilen Güler: "Maalesef, 2'nci Gezi Vakası olarak da adlandırılabilecek organize olaylar zincirinin farkındayız. 'Şimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz' diyenleri hayal kırıklığına uğratmak için birlik ve beraberliğimizi büyütmeye ve hepimiz için duayı öne çıkarmaya davet ediyoruz.", demiş ve bir psikolojik harekâtla siyasetin yeniden dizayn edilmeye çalışıldığını vurgulamış (Hürriyet, 3 Şubat 2014).

CEBİMİZDEKİ PARANIN DÜŞMANLARINI ÇOK SEVİYORUZ

Yürütülen psikolojik harekâtın bilincinde (!) olan bir kısım Mardinli de karşılık vermiş: "Dik dur eğilme, Mardin seninle."

Bu durum, 1980'lerde hayali ihracat ile devletten milyarları götüren Kemal Horzum'un Afyon'da şaşaalı karşılanması esnasında, kalabalık bir grupça atılan "Afyon seninle gurur duyuyor" sloganını hatırlattı.

Millet olarak cebimizdeki paranın düşmanlarını çok seviyoruz.

Bir çeşit Stokholm sendromu.

Ama, gazete haberinden esas aradığımı bulamadım. Çünkü Güler, konuşmasında, İstanbul Emniyeti'ni 'sahte dijital belgeler üretmekle ve de telefon tapelerine eklemeler yapmakla' suçladı.

Bu suçlama konusunda, ilgili arkadaşların uzmanlık kespettikleri aşikârdır. Hiç şaşırmam. Ancak oğul Güler'in evindeki paraların ve para sayma makinelerinin hesabını vermesi ayrı bir konu.

Benim için konunun ilginç olan boyutu burada ortaya çıkıyor: Ergenekon ve Balyoz tertipleri yürütülürken, masum insanlar sahte dijital verilerle ve üretilmiş deliller yüzünden gözaltına alınırken, tutuklanırken Güler İstanbul Valisi idi.

Müteakip tutuklama safhalarında kendisi Kamu Güvenliği Müsteşarı idi.

Tek görevi gerçeği açığa çıkarmak olan ÖYM'lerin gerçeği örterek kararlar aldığı safhada İçişleri Bakanı idi.

Sayın Bakan bunların hiçbirine sesini çıkarmadı.

Kamu güvenliğine vurulan darbeye sessiz kaldı.

Emniyet ve yargı bizzat güvenliği ve adaleti katleden bir tutum içindeyken hiç oralı olmadı.

Dahası, Balyoz mağdurları birkaç defa TBMM'ne müracaatla 'Darbeleri İnceleme Komisyonu bu davayı da incelesin' talebinde bulunduğunda; kendisi Milletvekili sıfatıyla hiçbir hassasiyet göstermedi.

Şimdi hem kendisi hem de iktidar itibarlarını ayağa kaldırmaya çalışıyorlar. Yine mağdur edebiyatı.

Zor.

Kimse kendi geçmişinden kurtulamıyor.

Kişiler de, partiler de. Özellikle iktidarlar.

Geride kalan 11 yılda; dürüstlük eridi, adalet kayboldu, iç barış dinamitlendi, liyakata dayalı yükselme ortadan kalktı, kamu kaynakları çarçur edildi, Türk kimliği ayaklar altına alındı, mezhepçilik ve tarikatçılık bayrak yapıldı, kavgasız komşumuz kalmadı ve El Kaide ile komşuluk şerefine nail olundu.

AKP ALGISI ZOR DEĞİŞİR

Ama bizimkiler hâlâ algı yönetmekle meşguller. Nihayetinde algı yönetiminin de bir sınırı var ve o sınıra ulaşıldı. Herkesi kandırmak artık mümkün değil.

Bilim insanları, insanların kendilerini niyetlerine göre, dışındakilerin de onları davranışlarına göre değerlendirdiğini söylüyor. Ve itibarın gidince yeniden kazanılmasının zorluğuna vurgu yapıyor. Bunun için olağanüstü bir gayretin bile yetersiz kaldığı biliniyor.

Bunu teyit eden bir bulgu var elimizde: "... İnsanlar başkalarının onları algılama biçimini yüzde 10 değiştirebilmek için davranışlarını yüzde 100 değiştirmek zorundadır."*

Bakalım bu değişimi sağlamak için demokratikleşme paketleri yeterli olacak mı ve de siyasi ömürleri kaybettikleri itibarı yeniden edinmelerine yetecek mi?

* Robert Hogan, Kişilik ve Kurumların Kaderi, İstanbul, 2009, Remzi Kitabevi, s. 33