İyi ki oğlumuz değilsin! (100)
Abdullah Bey...
Bugün saat 12:00’de altı aydır işgal ettiğin Huber Köşkü’nün sahil kapısında olacağız...
Yukarıdaki yeni binadan bakınca bizi göremezsin.
Bağırmayacağız, slogan atmayacağız; o yüzden sesimizi de duyamazsın.
Aşağıya inip yanımıza gelmeni, bu işgalin nedenini gözümüze bakarak anlatmanı isterdik ama...
Bunu yapacağına binde 1 bile ihtimal vermiyorum.
Çünkü sen bizden korkuyorsun Abdullah Bey...
İyi de seni korkutacak ne yaptık ki?
Paranı mı çaldık?
Mülkünü mü işgal ettik?
Polislere talimat verip 16 yaşındaki çocukların kanını mı döktük?
Sen bunları yapanlardan kork Abdullah Bey; bizden değil...
***
Biz sadece yasalara uymanı, cumhurbaşkanlığı makamıyla “işgal lekesi”ni yan yana getirmemeni istedik...
Halkın haber alma hakkına saygı duymanı bekledik..
Halk adına ısrarla sorduğumuz sorulara yanıt vermeni talep ettik...
Sırf Atatürk’ün koltuğuna oturduğun için ondan bazı değerlerin sana da “bulaşmasını” umduk; hepsi o kadar!
***
Bugün 14 Şubat...
Emin ol ki en son isteyeceğimiz şey, bugün senin, bir de halefinin yüzünü görmek!
Ama kaderin cilvesine bak ki; senin Huber’i boşaltman için yazdığım yazıların 100’üncüsü bugüne denk geldi...
Eee; takdir edersin, 100 günlük emek!
Aynı konuda en çok yazı yazma rekoru!
Bir törenimiz var, işgal ettiğin Köşk’ün önünde...
Pasta kesemesek de; denize karşı birkaç yudum çay içmek için toplanacağız...
Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelen dostlar, omuz omuza olacağız bugün Huber’in önünde...
***
Yukarıdan bakınca göremezsin bizi Abdullah Bey....
Kalabalığız... Hem de oldukça!
Büyük bir ihtimalle adamların, “biz sana bir şey yapmayalım” diye gerekli (!) önlemleri alacaklar...
Bizi senden ve sizden korumayı akıllarına bile getirmeyenler; seni bizden korumaya çalışacaklar...
Korkma... Adamların da korkmasın!
Ne sana, ne de onlara bir şey yapmaya niyetimiz yok...
Zaten buna gücümüz de yetmez...
Genellikle yaşını başını almış, çoğunluğu kadınlardan oluşan bir topluluğuz biz!
Oğlumuz olsan, kulağınızı çekeriz, “Halkın malını altı ay boyunca nasıl işgal ettin, utanmadın mı?” diye...
Sonra da ekleriz, “Hemen çık oradan, hakkımı helal etmem sonra...”
Ama oğlumuz değilsin...
Valla ne yalan söyleyeyim:
İyi ki de değilsin!
HADİ CANIM!
On Birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis’teki tüm milletvekillerine “Edirne’den Ardahan’a Herkesin Cumhurbaşkanı” isimli yeni kitabını imzalayıp göndermiş...
Bu kitapta Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptığı yurtiçi ziyaretlerinde çekilen fotoğraflar yer alıyormuş...
Bu ülkeyi kuran ve sefaletten kurtaran Mustafa Kemal Atatürk de dahil olmak üzere 12 cumhurbaşkanının hiçbiri, “herkesin” cumhurbaşkanı olamadı.
Bu; zaten toplumların doğasına aykırı...
Ancak şu AKP’liler, bunu hep yapıyor:
Hem toplumu tam ortasından ikiye bölüyorlar hem de “Biz herkesin şuyuyuz, buyuyuz” diyorlar...
***
Kimseyi kandırma Abdullah Bey...
Sen hiçbir zaman benim ve benim gibi Atatürk ilke ve devrimlerini, gerçek demokrasiyi, sosyal, laik, hukuk devletini savunanların cumhurbaşkanı olmadın; bundan sonra da olamayacaksın!
GÜNÜN SORUSU
Sorum bugün 12:00’de Tarabya’daki Huber’in önüne “çay içmek” için gelecek dostlara:
Yüreğinizden öpüldüğünüzü hissediyor musunuz?
ERENKÖY’DEKİ DENSİZLİK!
Erenköy Kız Lisesi 1911’de, “Kız Numune Mektebi” adı altında kuruldu. Cumhuriyetin ilanından sonra da on binlerce Atatürkçü, ilerici, devrimci kadın yetiştirdi.
Ancak devir değişti ya Atatürk’ü yok etmeye ant içenler, buraya da el atmışa benziyor!
Halen “İstanbul’un tek kız lisesi” olarak faaliyet gösteren bu okulun yeni müdürü badana-boya gerekçesiyle Atatürk tablolarını ve Atatürk Köşesi’ni koridorlardan toplatmış; bir daha da yerine astırmamış...
Okulun velileri ve eski öğrencileri müdürün bu garip icraatını protesto etmek için 16 Şubat Pazartesi günü saat 10:00’da okulun önünde bir protesto eylemi yapacaklar...
***
Kısacası örümcek kafalı zihniyet bu kez sert kayaya çarptı...
Benim bildiğim “Erenköylü kızları”, Atalarına yapılan saygısızlığı asla yapanın yanına bırakmaz!
GÜNÜN İSYANI
Bugün kapitalist düzenin kurup önümüze koyduğu ve bizi “oyuncu” kıldığı yeni bir Sevgililer Günü’ndeyiz... Bazı siyasetçiler, caddelere astıkları pankartla bizi kutluyor... İsyanım onlara:
Sana ne lan edepsiz? Ne zaman sevgilim oldun? Olmadıysan, benim sevgililer günümden sana ne? Özelime girme hakkını sana kim veriyor?