İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nde
Her şeyi bilgisayarda arama, sosyal medya filan derken, televizyondan sonra okuma alışkanlığına, toplumdaki kitap sevgisine bir darbe de bu araçlar vurdu. Farkında mısınız, artık okumak küçük çocukların işi gibi görülüyor. Şimdiye kadar çocuk edebiyatına, çocuklara dönüp bakmayan yazarlar bile çocuklar için yazmaya başladılar. Çünkü büyükler okumuyorlar. Bu konuda ne durumda olduğumuz istatistiklerle saptanmış. Bu sayıları yazmaktan da, okumaktan da bıktık.
İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nin, “Kadın Dostu Kütüphaneler Projesi” kapsamında “Okuyoruz, Tartışıyoruz” adıyla yürüttüğü etkinlik, İzmir’de okuma alışkanlığını yaygınlaştırmayı, kitap okurunu çoğaltmayı amaçlıyor. Ayın belli günlerinde buradaki okur grubunun seçtiği bir kitabı tartışıyorlar. Kentte kitap sevgisini geliştirmek için kütüphane müdürü Sayın Talat Aydilek ve ona yardım eden edebiyat öğretmeni, yazar Filiz Gülmez gibi değerli arkadaşlar canla başla çalışıyorlar. Çok seçkin bir okur grubuyla benim 1981 yılında May Roman Ödülü’nü kazanan Toprak Kovgunları’nı tartıştık. Bu kitap vesilesiyle gecekonduları, kenar mahalleleri, varoşları konuştuk. Dinleyiciler arasında Y. Bekir Yurdakul, Aydoğan Yavaşlı gibi yazar dostlar, yıllar önce birlikte okuduğum sınıf arkadaşlarım, İzmir’deki her etkinliğimize üstelik de kendi bahçesinde yetiştirdiği armağanlarla gelen Aydınlık okuru Hasan Taşkın da vardı. İnanın burada tanıdığım okurlar büyük büyük gazetelerde yazan eleştirmenlerden, seçici kurullarda görev yapan edebiyatçılardan daha sağlıklı değerlendiriyorlar okuduklarını. İzmir’de bu etkinlikler sürüyor, dinleyicilerinin daha da artmasını, başka kütüphanelerin bu çalışmaları örnek almalarını dilerim.
İzmir Türkiye’nin aydınlık yüzü... Bütün etkinliklerde kadınlar çoğunlukta. Kentte gitmek istediğim hemen her yere metro ile gitme olanağı buldum. Devletin hiçbir desteğini görmeyen bu kentte, ulaşım Ankara’dan daha iyi geldi bana. İzmirli evine kapanmaz, hareketlidir, dolayısıyla ulaşım bu kentte önemli, evine kapanmak istemeyen kalabalıkların ulaşım gereksinmesini karşılamak kolay değil, İzmir Belediyesi bunun üstesinden gelmiş.
Önümüzdeki haftalarda Destek Yayınları’ndan çıkacak olan Neşter ve Madalya adını verdiğim romanımın bazı bölümleri İzmir’de geçiyor. 1948-1950 yıllarının İzmir’i... İzmir Şehir Tiyatrosu’nun yandığı -ya da yakıldığı- günlerde bir olimpiyat şampiyonu ünlü bir güreşçiyle tiyatro oyuncusu bir kadın arasında yaşanan aşk, hani neredeyse o büyük yangın kadar sıkıntı verir tiyatroya, tabancaların da patladığı yasak bir aşk ilişkisi... Bu olayı Neşter ve Madalya’da anlattım. Bu güzel kentin bir parça da olsa romanlarıma girmesinden mutluyum.
TALÂT SAİT HALMAN
Talât Sait Halman’ın temposunu ölüm durdurdu ancak; çalışkanlığına, üretkenliğine, paylaşımcı yanına, alçakgönüllülüğüne ve daha birçok inceliğine hayrandım. Yazarlığımın 40. yılını konuşmacı olarak onurlandırdı, onca işleri arasında beni kırmadı. Başkalarını da kırmadı, kendisine gereksinme duyulan her yere o yaşta koştu. Ders anlatırken, öğretirken, paylaşırken öldü.
Talât Bey, herkeste saygı uyandıran, yüce gönüllü, büyük bir denge insanıydı.