Japonya’da saadet siparişi
Dünya “metaverse”, yani kendi isteğinizle yaşamayı tercih ettiğiniz dijital-sanal evren tartışmalarına kapılıp gitmişken, yaşayan en büyük yönetmenlerden biri olan Werner Herzog, 2019 yapımı filmi “Aile Saadeti”yle bununla da bağlantılı ama bambaşka bir sanal gerçeklik içine çekiyor seyirciyi. Alman yönetmen, Japonya’da kurulan “Aile Saadeti Ltd.” adlı bir şirket üzerinden, “dublör” kullanılarak doldurulan boşlukların, ulaşılan duyguların, giderilen eksikliklerin filmini yapmış.
Herzog’un “pek çok profesyonel eleştirmen bile filmimin bir belgesel olduğunu zannetti” dediği “Aile Saadeti”nde diyelim ki eşinden ayrılmış bir kadın, kızı için bir baba kiralayabiliyor. Babanız mı yok, anneniz ajansa başvurup sizin için bir tane buluyor! Treni 20 saniye önce hareket ettirdiği için sistemde aksaklığa yol açan bir demiryolları görevlisi, amirinin azarlaması için kendi yerine başkasını geçiriyor. Ya da piyangoda büyük ikramiyeyi kazanan bir kadın, aynı duyguyu bir kez daha yaşamak için parasını bastırıp o ana dair benzer bir kurgu oluşturabiliyor. Diyelim ki kalabalık bir caddede bir paparazzi ordusu sizi izlerken yürümek, herkesin dikkatini çekmek, “ünlüymüş” havası yaratmak ve bunu sosyal medyada paylaşmak istiyorsunuz. Kısacası ücretini ödeyip bir “yalan dünya” yaratabiliyor, kendinizi iyi ve mutlu hissedebiliyorsunuz “Aile Saadeti Ltd.” sayesinde.
GERÇEK FİLMDE SAHTE ROLLER
Akvaryumdaki balıkların yerini bile robot balıkların aldığı Japonya’da her şeyin taklidini gerçeğin yerine geçirmek mümkün. Herzog, gerçekten bu işi yapan insanları kullanarak harika bir kurgulama yapmış, şirketin kurucusunu ve profesyonel elemanları birer oyuncuya dönüştürmüş. “Gerçek” yaşamdaki “sahte” rolünü, bu kez “gerçek” bir filmde canlandırıyor herkes. Herzog’un ustalığı da burada devreye giriyor zaten; küçücük bir kamerayla Tokyo’nun caddelerinde, parklarında oyuncularını, daha doğrusu “karakterleri” izleyerek, örneğin İranlı sinemacıların öteden beri çok iyi yarattığı bir girdabı yeniden oluşturuyor, gerçek ile yalanın sınırlarını bulanıklaştırıyor.
Örneğin “babasıyla” parkta dolaşan küçük kız Mahiro, gösterdiği bir fotoğrafın Bali’de çekilmiş olduğunu söylüyor. Aslında Bali’ye hiç gitmemiş. Neden böyle bir yalana ihtiyaç duyuyor ki? Çünkü babası falan olmayan, yalnızca rol yapan “kiralık babası” da başından beri ona yalan söylüyor!
YALNIZLIK ENDÜSTRİSİ
Modern kapitalist dünyada insanın iletişim ilişkilerini, yalnızlığını, boşlukta sallanışını, sevgi ihtiyacını, varoluş sorunlarını hareketli kamerayla ekrana yansıtan Werner Herzog, filmin başında ve sonundaki bizzat açıklamalarıyla da zenginlik katıyor “Aile Saadeti”ne. Samuray geleneklerine, bir parktaki gösteriyle ancak kırıntı düzeyinde tanıklık edebileceğiniz çağdaş Japon toplumundaki ekonomik mucizenin, insan açısından bir çöküş yarattığına işaret eden film her şeyin sektörleşebileceğini, şirketleşebileceğini, yalnızlığı gidermenin bile endüstri haline dönüştürülebileceğini gösteriyor.
Başrollerdeki Ishii Yuichi, Mahiro Tanimoto, Miki Fujimaki’nin rollerinin hakkını tüm samimiyetleriyle verdiği; “Nosferatı” (1979), “Aguirre, Tanrının Gazabı” (1972), “Fitzcarroldo” (1982), “Cobra Verde” (1987) gibi çılgın filmlerin çılgın yönetmeni Herzog’a çok yakışan bir film “Aile Saadeti”nin mubi’de seyredilebileceğini de belirtelim. Ve bir soru yöneltelim: Deniz kenarında bir kayanın üstündeki telefon sizce ne işe yarar?