Kabil’de Son Tango
Hiçbir korkuya benzemez
halkını satanın korkusu!
Nazım Hikmet
Hayrola kardeş, yolculuk nereye, böyle pür telaş
Böyle can havliyle, böyle Air Force ile sarmaş dolaş?
İnsan olan yurdunu satar mı ey Khalil kardeş,
Hiç utanmaz mı insan öz evinin toprak duvarından?
Adam olan anasını satar mı hiç it pazarında,
Nereye kaçırıyorsun şimdi kendi nefsini ifrit misali?
Kalbini almadan mı gidiyorsun, göğsünde yeri boş?
Sahi kalbin var mıydı senin, Kabilli Khalil?
Semirdin de ne oldu bak, karasinek bile değilsin,
Başını sokuyorsun uçağın tekerine, böyle can havliyle,
Sana bu şansı tanıyor Sam Amcan, kıymetini bil.
Utanır adam, Kandahar karıncasından, böyle sersefil?
Ancak geç kaldın, Kabil’den kaçman kabil değil.
Senin kolların koptu mu hiç, ayakların ikisi birden,
Kopmadı mı Khalil, ama ruhun kopmuş, tam kökünden.
Şimdi ellerini ayaklarını kurtarmaya çalışıyorsun,
Ne yapacaksın onlarla, düşmanına uşaklık mı yeniden!
İşbirlikçi yaptın gözlerini, kulaklarını, ciğerlerini…
Ey Coni Khalil, kendi organların bile tiksiniyor senden.
Senin gözlerin toprak dolmadı, ağzın barut dolmadı,
Neye bakacaksın şimdi o gözlerle, ne konuşacak ağzın?
Seni adam yerine koymuyor Teksaslı Çavuş bile,
Çünkü hain yansa da yaranamaz efendisine.
Film koptu Khalil, sarıldığın tekerlek boşluğa itti seni,
Kanın Amerikan ketçapı oldu pistin tepsisinde:
O beton acıyor sana, ne de olsa aynı anadandınız.
Çakılmış bir kibrit çöpü gibi harcadın kendini,
Yakarken Amerikalı patronun sigarasını yaktın ülkeni.
Şimdi nereye kaçırıyorsun titreyen ruhsuz gövdeni?
Nasıl düştün küresel şeytanın kerhanesine Ey Student!
Bitti son tango Kabil’de, çakallarla dans bitti:
Aldın mı vatan dersini Afganistan Talebesinden?