Kader ortaklığı
Yılda bir defa ekim ayı sonu kasım ayının başlarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İstanbul’daki bütün özel rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan öğrencilere sosyal yardım adı altında 300 TL para veriyor. Geçen yıl bu para 250 TL idi. Bu yıl bu parayı almak için sabahın köründe Selimiye’deki sosyal yardım merkezinin kapısına dayanan insanları gözleme şansı bulduk. Önce kimlik fotokopisi çektirmek için bir ofisin önünde uzun kuyruklar meydana geliyor. Yaşlısı, genci engelli ve engelli yakınları genelde ne hikmetse dışarıda çektirmedikleri kimlik fotokopilerini bu merkezde çektiriyorlar, uzun kuyruklar oluşturarak. Gelenlerin hemen hepsi tertemiz giyinmiş, özenli fakat yoksul oldukları her hallerinden anlaşılan çaresiz insanlar...
Yılda bir defa alınan 300 TL o kadar önemli olmalı ki sabahın köründe koca bir alanı dolduruyorlar. Bu para 12 aya bölündüğünde her aya 25 TL düşüyor. İki kişilik bir ailenin bir günlük kahvaltı yapmasına yetmeyecek bir miktar. Sıra numarası aldıktan sonra 70-80 kişiyi ancak alabilecek, basık tavanlı, havasız bir salona insanlar doluşuyor. Sınırlı sayıdaki koltuklara erken davrananlar oturuyor. Kendi engelinden bihaber karşısındaki engelli kişiyi kâh acıyarak kâh anlamsızca süzen kişiler birkaç dakika içerisinde uzun soluklu dostlukların ilk adımlarını bu daracık, havasız mekânda atıyorlar. Kader ortaklığının yarattığı mucize birkaç dakikalık tanışıklıktan kırk yıllık dostluk çıkarıyor. Arada bir, kalabalıktan bunalan zihinsel engellilerin çocuksu mızmızlanmaları ya da korku dolu çığlıkları duyuluyor. Aileler çocuklarını bırakacak bir yer bulamadıkları için zorunlu olarak gittikleri her yere onları da götürüyor. Çocukların zararsız çığlıkları bir an herkesi ürkütüyor, birkaç saniyelik pür dikkat bakışlarla takip ettikleri bu vakalardan sonra tekrar herkes kendi rutinine dönüyor, çünkü bu aslında orada bulunan herkesin çoktan alıştığı, kendilerine ait gerçeğin ta kendisi.
Orada bulunan görevliler olağanüstü bir çaba göstererek bu insanlara yardımcı olmanın en güzel örneklerini veriyorlar. Tekerlekli sandalyeli, yaşlı ve ağır engelli kişilere sıra numarasına bakmaksızın öncelikle yardımcı olmaları takdire şayan. Hemen yakınımda ağzında maskesi olan bir kadın duruyor. Vücudunun sağ tarafı kolundan bacağına kadar engelli. Yanında 12 yaşlarında bir kız çocuğu var. Konuşmalarından kızı olduğu anlaşılıyor. Koltuklar dolu olduğu için oturacak hiçbir yer yok. Ayakta durmakta o kadar zorlanıyor ki vücudunun engelli olmayan tarafını duvara yaslarken bir eliyle de kızının omzundan güç alıyor. Diğer eli de evraklarla dolu. Dal gibi uzun boyu, duvara dayalı hâliyle vücudu acayip bir şekil alan bu zayıf ve çelimsiz kadının hâline acıyan görevliler koltukta oturan birini kaldırıp bu kadını onun yerine oturtuyor. Yılda bir defa bin bir zorluk çekerek aldığı bu para hangi yarasına merhem olacak... İçerinin havasızlığı, ağzındaki maskenin varlığı kadını çok etkilemiş olmalı ki kızı elindeki bir gazete parçasıyla annesinin yüzünü serinletmeye çalışıyor. Anne ise kızının endişeli hâline kıyamayıp, dağılan saçlarına şekil vermeye, üstünü düzeltip ona teselli vermeye çalışıyor. Bir an kadın kızın kulağına bir şeyler söylüyor, kız önümden geçip inanılmaz üzüntülü bir yüz ifadesi ile dışarı çıkıyor. Kızın sırtında okul çantası var. Yoksulluk lime lime üzerinden akıyor. Arkadaşım merakla arkasından seğirtiyor. Dönünce, kızın kuytu bir köşede sessizce ağladığını söylüyor.