Kadın gördün mü saldır Çünkü o cinsel bir nesnedir Erkek gördün mü saldır Çünkü o da cinsel bir nesne avcısıdır
Bu “pembe otobüs” tartışması yeni değil. Türkiye’nin gündemine arada bir getirilir. Daha önce İstanbul’da ve Ankara’da “pembe metrobüs” ve “pembe vagon” uygulaması gündeme getirilmiş ancak toplumun önemli bir kesimi karşı çıkmıştı. O zamanlar da yazmıştık. Uygulanamadı.
Saadet Partisi, 2012’de ortaya attığı “Pembe Metrobüs” projesi için toplanan imzaları İBB Başkanı Kadir Topbaş’a göndermiş, tepkiler üzerine kampanya bir sonuç vermemişti. Daha sonra sosyal medyada 2014’te başlatılan “#yerimiişgaletme , #bacaklarınıtopla hashtag’i ile başlatılan “çığlık” kampanyasında erkeklerin metrobüs, otobüs, metro gibi toplu taşıma araçlarında kadınları nasıl rahatsız ettiklerini gösteren fotoğraflar paylaşılmıştı. Hemen üzerine atlandı.
Pembe “çare” yoksa “çaresizlik” mi desek, yeniden gündeme geldi.
2015’teki Özgecan cinayetinden sonra da çözüm olarak da sunulmuştu.
Benim anımsadığım 2016 yılının başında Sivas’ta kadın şiddetinin ve tecavüzlerin “önüne geçmek için pembe otobüs uygulaması” başlatıldı. Ayrıca 12 Şubat’ta ilk pembe taksi, törenle göreve başladı. 08.00 ile 20.00 arasında çalışacak ve erkek müşteri almayacak. Araç kadınlara özel olduğu gerekçesiyle lambalarından koltuk kılıflarına, direksiyonundan vites topuzunu kadar pembeye boyandı. Oyuncaklı, barbi reklamı tarzı oyalamalar.
Pembe otobüsler Bursa’da, Malatya, Şanlı Urfa, Kahraman Maraş’ta denendi…
Malatya’da Eylül 2017’de çevresi papatyalarla süslenen pembe renkli trambüsü sadece kadın yolcular kullanabiliyordu. Türkiye’de ilk olarak Malatya’da hizmete konulan iki pembe trambüsün şoförlüğünü de kadınlar yapıyordu.
AFEDERSİN FEMİNİSTLERİN SİYAH OTOBÜSÜ
Hemen o günlerde başka bir karşı girişim oldu. “Afedersin feminist” isimli kullanıcı Change.org’ta siyah otobüs kampanyası başlattı.
“Erkek şiddetinin akıl almaz boyutlara vardığı, kadınların sokaklarda ve toplu taşıma araçlarında her gün taciz edildiği bir gerçeklikte, tacizin önüne geçmek ve kadınların bedensel bütünlüğüne müdahaleyi durdurmak zorunludur. Ancak bunun yolu öne sürüldüğü gibi zaten tehlikede olan insanları tecrit edip işaretlenmiş pembe otobüslere bindirip ötekileştirmek ve kamusal alandaki varlıklarını sınırlamak değil, siyah otobüs uygulamasının tacizin failleri olan erkekler için getirilmesidir.”
Mor zehirlenmenin çaresi de hiç farklı değildi. Sanki iki uç noktadan geliyorlar ama aynı bakış açısında buluşuyorlar:
“Siyah otobüs uygulaması sayesinde kadınlar ve yeni yetişen genç kızlar, bedensel bütünlüklerini tehlikeye atmadan, taciz edilmeden, indiklerinde takip edilme korkusu yaşamadan, kaçırılmadan, tecavüze uğramadan ve belki Özgecan gibi tecavüzcülere direndiği için öldürülmeden yolculuk edebilirler.
Bu otobüsler sadece akşam 21.00’e kadar çalışacak, böylece gece sokakta potansiyel tacizci, tecavüzcü ve katillerin dolaşmasının önüne geçilecektir. Zaten aile babası, evinin erkeği birinin o saatte sokakta olması tasvip edilmez.”
Otobüslere binen kadınlar, binmeyen kadınlar…
Otobüslere binen erkekler, binmeyen erkekler…
İki tarafın da kadına ve erkeğe verdiği komut Dr. Pavlov’un köpeğine verdiğinden farklı değil:
Kadın gördün mü saldır! Çünkü o cinsel bir nesnedir.
Erkek gördün mü saldır! Çünkü o da cinsel bir nesne avcısıdır.
En iyisi ikisini de ayır. “Pembe patik, mavi patik” ayrımının artık çok ötesine geç.
Pembe otobüs-siyah otobüs yolcusu yetiştir.
Onu öyle koşullandır ki inince köşe başında o sana sarkıntılık yapsın-sen ona iğne batır!
Ya da kedi köpek gibi didiş dur.
“Kadınlara pembe otobüs, troleybüs yapmak yerine kadınlarla yolculuk yapamayan hıyarlara tel örgülü açık kasa kamyonet yapılabilir” (17 Mayıs, 2017)
Ha ha ha… çok mu komik…
Bunu yazan “çağdaş” bir erkek!
Alkışlar mı?
İşte tam da bu
Sen alkışlarken, iğne batırırken, taciz-tecavüz etmeye kafayı takmışken ya da mücadele edermiş gibi oyalanırken emperyalizm ayağının altından halıyı bile çekip götürse haberin bile olmasın.
Zehrin, uyuşturucunun rengi hiç önemli değil; gördüğünüz gibi!
KURT ADAMLAR
İki taraf da hava karardıktan sonra sokağa çıkma yasağı koyuyor. İki renk otobüsün de son saatleri ilginç.
Hava kararmadan evde ol haa! Yoksa kurtlar kapar… Ya da kurt adam olursun…
Bu mudur bizim kadınımız! Bu mudur bizim erkeğimiz!
Yazık değil mi çocuklarımıza.
Yazık değil mi vatanımıza, milletimize!
Kadınlar göğün yarısı…
Öteki yarısını da doğuranlar…
Kadınlar toplumun öğretmenleri.
Nasıl bir toplum tasarımınız varsa kadınlarımızı öyle eğiteceğiz.
Tıpkı Millî Mücadele Dönemi gibi. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa ettiğimiz günlerdeki gibi. “Pembe-siyah” cephe yoktu o zaman!
Herkes görev başındaydı.
Ta Asya’dan bu yana dörtnala gelmiş; başı dik, özgüvenli, bağımsızlığına düşkün yaşamaya alışmış kadın ve erkekleriz! Üreticiyiz, toprağımızı severiz. Vatansever, vicdanlıyız. Saygı ve sevgi doluyuz. Çünkü biz emekçiyiz. Emek vermekten zevk alırız. Bu vatana emek vermişiz, veriyoruz. Feda olsun diyenlerdeniz. Emperyalizm üç-beş çürüğün dışında bizi bozamaz! Hangi renkli silahını kullanırsa kullansın.
ÜLKENİN GERÇEKLERİ
“2017-18 yıllarında da yoğun tartışılmıştı. Birkaç örnek derledim. Hemen hepsi bu ülkenin gerçeği:
ÇARE DEĞİL BİLİYOR AMA
“Valla yazmayayım deyip kaç defa vazgeçtim de öyle geri kafalı olduğumu falan sanmıyorum, muhafazakâr bir insanım tamam. Ama olay şu, sabah işe gelirken binmek zorunda olduğum dolmuşta, kimse yer vermiyor, ayakta kalıp aynı anda beş erkeğin bir taraflarının insanın vücuduna değmesi... Çoğu zaman ağlamak istiyorum. Artık geç kalma riskini göze alıp o kadar dolu dolmuşa binmiyorum, birinde inip 20 dakika yürüdüm, dalga geçmişler. Birkaç gün sonra, ayda yılda bir gördüğüm arkadaşım söyledi. Cinsel istismardan kaynaklı travma geçmişi olan insanlara işkencedir bu. Maruz bırakma falan değil, bildiğiniz işkence! Bunu fırsat bilen çok fazla erkek var çünkü. Çözüm pembe otobüs mü? Değil tabii, tonla çözüm var. Ama olsa ben de binerdim valla. Sabah sabah hayattan soğuyacağıma...”
Kimi de diyor ki:
“Sorun toplu taşımada tacizden çok, iyi niyetli de olsa insanların kalabalık nedeniyle birbirine temas etmek zorunda kalması. Tacizci sapıklar var evet ama bunu uygulamaya çoğunlukla cesaret edemeyeceği bir toplumsal yapımız da var hâlâ. Erkekler de tedirgin oluyor. Birine değersem yanlış anlaşır diye diken üstünde. Çözüm toplu taşımayı rahat hale getirmek.”
NASIL YAŞAMI KOLAYLAŞTIRACAĞIZ
İşine giden bir kadının ve erkeğimizin yaşamını nasıl kolaylaştıracağız.
Elbette erkek ve kız çocuklarımızı nasıl eğiteceğimizi kamu eliyle yaygınlaştıracağız. Bu kültürel sıçramayı Türk toplumu çok kolay yapacaktır.
Toplu taşımayı artıracağız, özellikle iş saatlerinde sefer sayılarını. Şehir planlamasını, konut ve işgücü arzını öyle tasarlayacağız ki, insanlar işyerlerine yakın yerlerde oturacaklar. Trafiği rahatlatma önlemleri alınacak. Süre en aza indirilecek… Yolların aydınlatılmasından, durak yerlerinin ve yan hatların nereye kadar uzanacağına kadar en ince ayrıntısını merkeze insanı koyarak belirleyeceksiniz.
Bunun için birkaç disiplin bir arada çalışacak.
Semtler, orada yaşayanların kültürel alışkanlıkları, kökenleri, değişimleri, çocuk sayıları vb. gibi bir dizi veri değerlendirilerek özel tasarımlardan söz ediyoruz.
Elbette çocuklu ana-babalar için saatleri bile özel ayarlanabilen kreşler mutlaka gündemde olmalı. Çocuklu ana-babalar için özel tasarlanmış özel vagonlar olabilir. Oyun alanı, kitaplığı, bebeğinizin altını değiştirebileceğiniz özel düzeneği olan, kirlisini atacağınız çöp kutusunun bile düşünüldüğü, eğitici çizgi film seyredilebilen, sağlık açısından havasının sürekli temiz tutulduğu bir mekan.
Otursam kitap bile yazabilirim bu konuda. Çünkü ben kendim de yıllarca İstanbul gibi bir kentte üç çocuklu bir anne olarak çalıştım. Üç gidiş üç geliş toplu taşıma kullandım. Yıllardır siyaset yapıyorum. Karış karış hem Anadolu’yu hem de kentlerimizin en uzak mahallelerini dolaştım. Sosyalist ve kapitalist ülkelerde bazen kısa bazen uzun yaşadım. Bilim insanlarıyla söyleştim. Damdan düştüm yani, dertleri anlarım.
Anlamak yetmez.
Çare üretecek, ortak akıl örgütünüz olmalı.
O da yetmez.
İktidar hedefi olan siyasi Partiniz olmalı. Olmalı ki söylediklerini uygulayabilsin.
O da yetmez.
O öyle bir siyasi Parti olacak ki insan odaklı olacak.
Milletinin ve vatanının bağımsızlığından, bütünlüğünden yana olacak.
Yok mu? Var.
Vatan Partisi’nin pırıl pırıl adayları var.
MİLLETİNE, VATANINA YABANCILAŞMIŞ ASLINDA KENDİ ÇAĞDIŞI
Bir de böyleleri var.
“Pembe otobüs fikrinin saçmalığını iyi bir şeymiş gibi tartışabilen ekşi sözlük yazarlarının varlığı asıl saçmalıktır. Utanıyorum sizlerle aynı ülkede yaşamaktan da nefes almaktan da ve de inanın sizin gibi aşağılık varlıklar kazandı bu savaşı. Çünkü bizler, yani çağdaş insanlar kuşku içinde her şeyden şüphe ederken sizler cüretinize cüret kattınız. Artık sizlerle insan gibi diyaloğa girmek zulümdür bana. Hepinizin belasını (…) rezilsiniz. Medeniyet yoksunu sapıklar. Yok neymiş vücuduna erkek değmişmiş, yok hiç Doğu’ya gittiniz miymiş! (…)”
İNANIN BUNLAR AZINLIKTA
Onları da kurtaracağız. Bu tür genç insanlarımızı bu yedikleri, içtikleri zehirlerden kurtaracağız. Bu nasıl bir mutsuzluk. Bu nasıl bir ifade ve Türkçe! İnsan kendi milletini, vatanını, taşını toprağını sevmez mi? Bu kadar tepeden bakılır mı? Tepede yapayalnız… Kimle savaşıyorsunuz. Kendi can insanınızla mı… Köksüz budaksız nasıl yaşanır!