Kadın kooperatifleri
Türkiye için biricik çözüm olan Üretim Devrimi Programımızı kadınlarla buluşturmak üzere kolları sıvadık ve son dönemde sayıları hızla artan, işlevi ve niteliğiyle çok tartışılan kadın kooperatiflerini ziyaret ederek işe başladık.
Ankara İl Başkanımız Şule Uncu ve Genel Yönetim Kurulu Üyemiz Melek Güvenç ile birlikte Kızılcahamam Lonca Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ne ve Güdül ilçesinde yer alan Boyalı Fengere Kadın Eli Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ne konuk olduk. Hem anlattık hem dinledik. Sorunları ve çözümleri konuştuk. Yalnızca kadın sorununu da değil, ülkemizin sorunlarını paylaştık. Hayalimiz, amacımız ortakmış, öğrendik: Vatanımız, milletimiz, kadınlarımız, çocuklarımız, kendimiz için bir şeyler yapmak isteriz.
İki kooperatifimiz de yeni kurulmuş. Biri 2019 Eylülünde, diğeri 2020’nin başında. Kovid-19 salgını işleri zorlaştırmış, yılmamışlar. Projeleri hazır, büyük düşünüyorlar, kendi markalarını yaratmak istiyorlar. Devamlılığın sağlanması için markalaşmayı önemsiyorlar. Ev hanımları ve çiftçi kadınlardan oluşan kooperatiflerin çokluğu dikkate alındığında özgünlük ihtiyacının kendini dayattığını söyleyebiliriz. 2015 yılında 101 işletme ile yapılan “Türkiye’de Kadın Kooperatiflerinin Mevcut Durumu” araştırmasına göre kooperatifler daha çok gıda, el işleri ve tarımsal ürünlere yoğunlaşıyor. Kadınların geleneksel rolleriyle ilişkilendirilebilecek ürün ve hizmetlerin birbirine benzerliği kooperatifçilikle uğraşanları üründe farklılaşma arayışına ya da markalaşmaya itiyor.
GÖRÜNÜRLÜK KAZANAN EMEK
Ankara’nın Güdül’ü tiftik keçisi ile meşhur. Her sene kırkım yapılıyor. Boyalı’nın kadınları tiftik yününü önce temizliyor, sonra eğirme işlemine başlıyor. İplik haline gelen yünlerden çorap, kazak, eldiven, yelek, şal, elbise örülüyor. Kooperatife ismini veren fengere, yün eğirmeye yarayan iğ anlamına geliyor. Kooperatif, bu üretimi büyütmeyi hedefliyor. Şimdilik köylü kadınların ev yapımı reçelleri, marmelatları, sosları, konserveleri pazarlanıyor. Tattık tabi, hepsi birbirinden lezzetli. Kızılcahamam’ı da bilen bilir; doğa ve sağlık turizminin yanı sıra bazlamasıyla tanınır. Şehrin girişine heykeli bile dikilmiş. Bir de kül çöreği varmış, sırrını kimseciklere söylemiyorlar. Yine anne eliyle reçeller, turşular, soslar, erişteler, tarhanalar…
Anadolu başkadır. Havası bazen buz keser de insanı hep sıcaktır. Kadınların hepsi sanki birbiriyle kardeştir, yabancılık çekmezsiniz. Öylesine misafirperverdir ki! “Ne gerek vardı?” dersiniz, biz Türk’üz der. Yeniden dünyaya gelsem bu topraklara doğmak isterim!
ANKARA’DAN ŞIRNAK’A AYNI RUH
Birkaç hafta önce Şırnak’taydık. Havası aynı hava, suyu aynı su, insanı aynı insan. Gönlü bol, sohbeti hoş. Erdemleri saymakla bitmez. Anadolu’dan bahis açınca Ankara’dan Şırnak’a atlayıverdik. Doğu ve Güneydoğumuzla ilgili konuşacaklarımız çok, başka sefere. Yine de küçük bir not. Bilge ve cesur bir kadınla tanıştık, adı İmran. Öyle güzel anlattı ki kelimesini bile değiştiremiyorum: Evimin önündeki toprağa göz diken Türk var mıdır? Dul kadının yetim çocuğunu kaçıran Türk var mıdır? Bunları yapan PKK’dır. Türk'ün de Kürt'ün de içinde iyisi vardır, kötüsü vardır. Ama biz etle tırnak gibiyiz, ayrılmayız. Türk milletiyiz. Hem Batı niye bizim peşimizde koşuyor? Amerika Kürt'e kıymet mi veriyor yoksa bizi bölmek mi istiyor?
Beyoğlu’nun solcu kafelerinde duyamayacağınız cümleleri İmran Ana kuruyor. Sahte solcularımız ilericilik oynayadursun Diyarbakırlı, Şırnaklı anneler antiemperyalist mücadelede destan yazıyor. Yürekleriyle, bilinçleriyle…
Kızılcahamamlı Songül Hanım da 39 yaşındaki yeğenini 15 Temmuz direnişinde şehit vermiş. Ankara’dan Şırnak’a en kuvvetli bağımız bağımsızlık aşkımız.
BACİYAN-I RUM’DAN BUGÜNE
Konumuza dönelim. Kooperatifçiliğin dayanışma ve birlik ruhu kültürümüzle uyumlu, Türkiye kooperatifçilikte köklü bir geçmişe sahip. 13. yyda Anadolu Selçukluları döneminde esnaf ve sanatkâr birliği olarak ortaya çıkan, kültürel ve ahlaki miraslar bırakan Ahilik Teşkilatı ile başlayan, Ahi birliklerinin loncaya dönüşmesi, Mithat Paşa’nın kurduğu Memleket Sandıkları, kendisini de Tekir Tarım Kredi Kooperatifi'ni kuran Atatürk önderliğinde Cumhuriyet döneminde çağdaş kooperatifleşme adımlarının hızlanmasından günümüze uzanan bir mirasa sahibiz. İşte bu miras bizi dünyanın en eski kadın örgütlenmelerinden biriyle, bazı kaynaklara göre en eskisiyle tanıştırıyor. Ahilik Teşkilatı’nın kadın kolu olarak bilinen Baciyan-ı Rum. (Anadolu Bacıları ya da Anadolu Kadınlar Birliği) Hakkında çok az araştırma yapılmış olsa da dönemin Batılı tarihçilerinin varlığına inanmak istemedikleri ve imkânsız gördükleri bir örgütlenme. Çünkü Avrupa Ortaçağ’ın karanlığını yaşıyor, cadı avıyla kadınları yakıyorken Anadolu’da kadınlar üretim yapıyor, ticaretle uğraşıyor, pazarda erkeklerle birlikte yer alıyor, meslek ediniyor, eğitim alıyor, sohbetlere katılıyor hatta savaşıyordu. Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı’nın önderliğindeki Baciyan-ı Rum kimsesiz genç kızlara ve yaşlılara da yardım elini uzatıyordu.
Bu bilgileri aktarmamızın sebebi kadınların tarihinden ve birbirinden güç almaya ihtiyaç duymasıdır. Televizyonda, sosyal medyada öyle bir iklim yaratılmaktadır ki kadınlar sokağa çıkmaktan korkmaya zorlanmaktadır. Toplumsal sorunlarımızın üzerini örtmeyelim derken abartılarla süsleyip karamsarlık ve çaresizlik yayılmaktadır. Buradan çıkışın formülü gerçeğe sadakatle bağlı kalmak ve çözüm programına sahip olmaktır. Programı olmayanların, majestelerinin muhalefetini yapmak ve kırıp dökmek dışında seçeneği yoktur.
MUHTAR OLMAK İSTEYEN KIZLAR
Kızılcahamam ve Güdül ziyaretlerimiz sırasında da güçlü kadınlarla karşılaştık. Boyalı Köyü Muhtarımız Bahriye Hanım’ı özel olarak anmalıyız. Güdül’ün ilk kadın muhtarıymış. Eşi en büyük destekçisi. Türkiye’de kadın muhtarların sayısı, tüm muhtarların sayısının yüzde 2,14’ünü oluşturuyor. Muhtarlıklardan başlayarak kadınların yönetim mekanizmalarına etkin olarak katılmaları için daha yapacak çok işimiz var. Güzel haber, Boyalı Köyü’ndeki kız çocukları “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusunu “muhtar” diyerek yanıtlamaya başlamış. İşte bu!
Kız çocuklarının anneleri de özgüven kazanmış. Kooperatif üyesi kadınlar, “Kendi ayaklarımız üzerinde durmaya başladık”, “Kendimizi daha iyi ve güçlü hissediyoruz”, “Hevesimiz arttı” diyor. Kooperatif tipi örgütlenmelerin kadınların güçlenmesinde etkili olduğunu gözlemliyoruz. Kadının güçlenmesi ailenin güçlenmesi anlamına geliyor. Yukarıda bahsettiğimiz araştırmaya göre de; kadın kooperatifleri küçük ve orta ölçekli. Ortaklarının çoğunluğu evli, 40-60 yaş arası, 1-3 çocuğu olan farklı eğitim düzeyine sahip kadınlar. Çoğu için kooperatifleri bağımsız ilk gelirlerini kazandıkları kaynak. Kooperatiflerin gelirleri ağırlıklı olarak satışlardan sağlanıyor. Kooperatifçiliğe başlama nedenleri arasında ise ilk üçte kadınlara iş sağlamak, kadınları sosyal açıdan güçlendirmek ve kadınların ortak sorunlarına çözüm bulmak yer alıyor.
Kadın kooperatifleri; kadın emeğinin değer kazanması ve kadınların kendini geliştirebilmesi açısından bir ihtiyacı karşılıyor. Atölye, ambalajlama, depolama, nakliye, makine ve donanım, hammadde, dijital olanaklardan faydalanma, tanıtım vb. pek çok konuda aşmaları gereken sorunlar var. Kurslar ve eğitimlerle desteklenmeleri gerekiyor. Sorunların arasında pazar ihtiyacı öne çıkıyor. Ekonomik ve sosyal yönleri olan kadın kooperatiflerinin gelir getirici faaliyetleri sürdürülemezse hayal kırıklıklarının yaşanması olasıdır. Kadın kooperatifleri geliştirilmeli, bunun için de pratikte yaşanan sorunlar ciddiyetle ele alınmalıdır. Merkezi ihtiyaçlar ve planlamalar dâhilinde yönlendirmeler yapılmalıdır. Bu konuyu çalışmaya devam edeceğiz, özellikle kooperatifçilik yapan kadınların katkılarını bekliyoruz, elektronik posta ile görüşlerinizi yazın, yayınlayalım. “Üreten kadın öncü kadın” şiarıyla dayanışma içindeyiz. E-posta: [email protected]