Kadına Yönelik Şiddet ve Devâ Çıkmazı!
25 Kasım Pazartesi, İstiklal Caddesi Taksim girişindeyim… Her taraf polis, kalkan, zırh, kask, telsiz sesleri… Ara boşluğa park etmiş dev gibi bir panzer. Havada şiddet kokusu var. Fırtına ha koptu ha kopacak. Gencecik polisler kızlı erkekli, görev başında.
Bazıları sıkılmış gibi, telefonuyla oynuyor. Bazıları ise şakalaşıyor. İstiklal Caddesi'nin rutini aslında bu görüntüler. Devâ Çıkmazına kadar yürüyeceğim…
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Cadde olası eylemlere kapatılmış. Birkaç küçük alanda tansiyonun yükselmesi dışında şükür ki canımızı yakan bir olay yaşanmadı.
İstanbul'da ve bir çok şehirde Kadın Mücadelesinin öncüleri 25 Kasım'ı; etkinlik, yürüyüş, panel ve söyleşilerle taçlandırdılar.
30 yıldan fazladır kadınlarla ve kadın örgütleri ile çalışan bir arkadaşınız olarak, kadın mücadelesinde öncü olan dostlarıma nâçizâne birkaç küçük önerim olacaktır.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde şöyle bir bildiri hayal ediyorum…
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele yalnızca kadının değil, bu mücadeleye inanan tüm erkeklerin de sorunudur!
- Kapitalist pazarın ve kapitalist toplumsal sistemin yarattığı; cinslerin kendilerine, birbirlerine ve aile kurumuna yabancılaştırılması, düşmanlaşması tuzağına asla düşülmemelidir!
- Kadına Yönelik Şiddetin, aslında geniş ölçüde yaşanan "Toplumsal Şiddet ve Kaos" ortamının bir parçası olduğu gerçeği unutulmamalıdır!
- Toplumsal Şiddet ve Kaos ortamının yaratılmasında başta yazılı ve görsel medya sorumlu davranmaya davet edilmelidir!
- Yıllardır şiddetle beslenen ve bu yayıncılıktan zerrece taviz vermeyen haber bültenleri sosyal sorumluluğa davet edilmelidir!
- Trafikte, evde, iş yerinde sosyal yaşamın her alanındaki şiddete dair haber paylaşımları yıpratıcıdır!
- TV-Radyo ve Gazetelerde, her türlü şiddet konusunda mahkemelerce verilen ağır cezaların öncelikli olarak duyurulması toplumun biraz olsun nefes almasını ve güven duygusunu arttıracaktır!
- Özellikle Kadına Yönelik Şiddet haberlerinin toplumda bıraktığı etki, toplumsal ve hukuksal bir çözümsüzlük noktasındadır. Bu algı yok edilmelidir!
- Bu algının yok edilmesinde: "Yasalarımız mükemmel ama İnfaz Yasası yeterli değil" söylemi haklı olmakla birlikte, toplumun adalete güveni noktasında inandırıcı olmaktan uzaktır!
- Toplum; "şiddet mağduru yoğun bakımda, saldırgan da denetimli serbest bırakıldı" haberleri ile yeterince tahrik olmuş haldedir!
- Suça sokak ağzıyla "Yatarı var mı?" diye bakılması yüz ağartıcı değil, sistem için yüz kızartıcıdır!
- Şiddetin; akran zorbalığı ve ergen cinayetlerine kadar varmasındaki tetikleyici etkenlerin ivedilikle masaya yatırılması gerekmektedir!
- Saatlerce süren mafyatik, kadını aşağılayıcı, şiddeti özendirici ve erkek egemen toplumun sosyal yapımızın temeli olduğu kurgusunu pompalayan diziler toplumsal gerginliği körüklemektedir!
- Zengin kasaba varsıllarının çiftliklerine kapattıkları kadınlara nasıl eziyet ettikleri ve kadınların yüksek ekonomi ve refah karşılığı köleleştirildiği senaryoları ile toplumda diziler yoluyla rol modeller oluşturulduğu gerçeği unutulmamalıdır!
- Kapitalizmin kadını; yüzünün her noktasını neşterleyerek, bedeninin olmadık yerlerini silikonlayarak, mücevher reklamları ile cam parçası peşinden koşan varlıklar haline getirip adroidleştirmesinin de ayrıca bir şiddet olduğu dikkate alınmalıdır!
- Kapitalizm elinde aynılaşan kadın küresel şiddet mağdurudur!
- Özellikle "Kadın Programları" olarak bildiğimiz; kerâmeti kendinden menkul sunucular ve birkaç "bilir kişi" ile neredeyse medya yargılamalarının yapıldığı program modelleri mercek altına alınmalıdır!
- Bu tür programların Türk Emniyet Teşkilatı ile birlikte gerçekleştirildiği algısı ise son derece sakıncalıdır. Bu algının güvenlik ve adalet mekanizmamızı rencide edebileceği artık görülmelidir!
- "Polis çözemiyor bu kadın çözdü, hakim yargılayamıyor bu kadın yargıladı" algısı son derece tehlikeli ve hedef şaşırtıcıdır!
- Küresel kartellerce "Yarışma Programları " adı altında kurulan Modern Arenalarda kadın erkek ve maalesef çocukların nasıl parçalandığına yıllardır tanığız. Bu nev'i örtülü şiddet pompalayan programlara dikkatlice yaklaşılmalıdır!
- Issız adadan kurtulmanın (Surviver) ya da hayatta kalmanın; ağlaya ağlaya, tekme tokat, hakaret, çemkirme ile yarışarak değil, dayanışmayla olabileceği düşüncesi artık hakim kılınmalıdır!
- Bilinçli ya da bilinçsiz yaratılan ortamın asıl hedefi; ülkenin yaşanılmaz, güvensiz ve terkedilip kaçılması gereken bir cehennem olduğu algısıdır!
- Kadına Yönelik Şiddet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de ciddi sorunudur. Bu sorun, toplumun birçok alanına yayılmış sosyal şiddetin metastazlı, ilerlemiş hasarlı dokularından yalnızca biridir!
- Bu konuda; Eğitim, Adalet, Hukuk, Medya, Güvenlik ve akla gelebilecek her alanda seferberlik ilan edilmeli, toplumu şiddete yönlendiren unsurlar radikal ve cesaretli uygulamalarla kaldırılmalıdır.
Tüm bunları düşünüp İstiklal Caddesini adımlayarak, Deva Çıkmazı'ndaki Aydınlık Gazetesi, Vatan Partisi ve Ulusal Kanal'ın olduğu binaya girdim. Yol üzerinde herhangi bir tatsızlık olmadı.
Şimdi bu yazıyı okuyan dostlarım soracaklardır: iyi de Ataer ne okuyalım ne seyredelim, ne dinleyelim? Asıl çözümün ne?
Umutsuzluk yok…
Bu sokağın adı her ne kadar "Devâ Çıkmazı" olsa da vardır elbet bu çıkmazında bir devâsı!
Ne güzel söylemiş Erzurumlu Emrah:
"Eğer aşığısan gel şu bezme gir
Gör bah ki neler var inceden ince"