Kafa karışıklığı yaratan jet olayı-(TAMAMI)
Askerlikte geçerliliğini hiç yitirmeyen bir kural vardır: “Harekatın başında yapılan en ufak bir hata, harekatının sonuna dek büyüyerek devam eder.”
Dış politikamızda sayısız hata, bu jetimizin düşürülmesi gibi, kafa karıştırmaya devam ediyor.
En büyük hata, sadece Washington istiyor diye başlayan hatalar zincirinde gündeme oturan “Jet uçağının nasıl düşürüldüğü konusunda” yaşanıyor.
İki farklı açıklama
İktidar ve Dışişleri Bakanı diyor ki:
“Jetimiz silahsız ve Türk kara suları içinde füzeyle 2 buçuk kilometre uzaklıktan vuruldu.”
Suriye kaynakları diyor ki:
“Türklere savaş açma niyetimiz yok. Uçak Suriye karasularının içinde 100 metre alçaktan uçarken uçaksavarlar tarafından vuruldu. Kuyruğunda bulunan kurşun izleri uçaksavar mermisi izleridir.”
Hangisi doğrudur? Bu çetrefil işin sonucu, uçak derinliğine indirilecek bir kameraya yansıtılabilirse kimin haklı olduğu açığa çıkacak. O zaman Sayın Başbakan’ın söylediklerinin doğru, ya da hatalı bilgi ürünü olduğu anlaşılırsa, uluslararası hukuk kuralları işleyecek dünya gerçekler karşısında kalacaktır.
Olayın basına yansıyan yanını özetleyelim:
“Suriye, olay yeri incelemeleri için Türkiye’yle ortak bir askeri komisyon kurulmasını önerdiğini ancak Ankara’dan yanıt alamadığını iddia etti. “Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cihad Makdissi, ‘Türk uçağı, Suriye hava sahasını ihlal etti. Ateş açarak karşılık verdik ve uçak Suriye karasularına düştü’ dedi. ‘Acilen bir tepki vermeliydik. Suriye uçağı da olsa düşürürdük’ diyen Makdissi, Türkiye ile komşuluk ilişkilerini sürdüreceklerini belirtti.
“Türk keşif uçağının 100 metre irtifada düşürüldüğünü öne süren Suriyeli sözcü, ‘Türk jeti radar güdümlü füzeyle değil, menzili sadece 2.5 kilometre olan bir uçaksavarla vuruldu’ diye konuştu.
“Kesinlikte füze kullanılmadığına işaret eden Makdissi, bunu da Türkiye’ye teknik olarak izah ettiklerini, uçağın üzerinde mermi izleri bulunan kuyruk kısmını ispat olarak Türk yetkililere teslim ettiklerini ifade etti. ‘Bu olup biten, Suriye’nin egemenliğinin büyük bir ihlalidir’ diyen Makdissi, pilotların aranması çalışmalarının devam ettiğini söyledi.”
İşin NATO tarafı
Türk hükümeti ilk hamlesini yaptı ve NATO sözleşmesinin 4. Maddesi’ni işaret etti. Eski milletvekili ve diplomat Onur Öymen konuyu telefonda şöyle özetledi: “Birinci önceliğimiz pilotlarımızın sağ salim bulunarak ülkemize getirilmesi olmalıdır. Türkiye Suriye’yle savaş halinde değildir. Uçağımızın Suriye hava sahasını ihlal ettiği doğru bile olsa, bu düşürmeyi haklı göstermez. Türkiye’nin bu olayı protesto etmesi ve gerekli bütün diplomatik girişimlerde bulunması doğrudur. Ancak tahriklere kapılarak çatışmalara sürüklenmemiz vahim hata olur. Şimdi cevabı aranması gereken sorular var.
“Bir değil iki uçağımızın bulunduğu doğru mudur? Bu uçaklar Suriye hava sahasına girmişler midir? Uçağın görevi neydi? Uçaksavar silahlarının menzili içinde uçmaları doğru mudur? Olayın gerçek niteliği hakkında kamuoyuna niçin bu kadar geç bilgi verilmiştir? Bu ve benzeri soruların muhalefet tarafından gündeme getirilmesi doğru olur.”
NATO’ya gelince: Türkiye’nin isteği üzerine Salı günü toplandı ve Genel Sekreter uzun sürmeyen toplantı sonunda bir açıklama yaptı: “Türkiye’ye desteğimiz devam ediyor. Olayları kınıyoruz”
Onur Öymen bir kez daha haklı çıktı. “NATO’da kararlar ittifakla alınır. NATO kritik kararlarla uluslararası bir kargaşaya meydan vermemeyi tercih eder.”
Zaten Başbakan, esip gürlediği AKP Grup toplantısındaki konuşmasında bu kararı bekliyor gibiydi. Devreye uluslararası hukuk girecek Türk halkının onuru kurtarılacak ama savaş şu an için söz konusu değil. Ve Sayın Başbakan bilmeli ki: Hiçbir Türk vatandaş, Erdoğan’dan daha az vatanını sevmez. Bu vatanın onurunu, hukukunu korumak başka şey “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü içine sindire sindire söyleyebilmek başka bir şey. Biz tüm eski ve yeni dostlarıyla kavga halinde değil, ortak sorunları barış içinde çözmek isteyen bir toplumuz.