28 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kâğıt üzerinde kalan Anayasa

Mustafa Pamukoğlu

Mustafa Pamukoğlu

Eski Yazar

A+ A-

Korona ile ekonomik kriz derinleştikçe alınan ve alınmayan veya alınamayan tedbirler ile yapılan ve yapılmayan veya yapılamayan reformları Anayasamızla bir karşılaştıralım istedik.

Ekonomi ve sosyal haklar ile ilgili bazı hükümleri uygulamalarla karşılaştırdığımızda sözün bittiği yerde olduğumuz düşüncesindeyiz.

ÜCRETTE ADALET VAR MI?

Ücrette adalet sağlanması başlıklı anayasamızın 55. maddesine baktığımızda ücrette adaletin olmadığını görüyoruz.

Asgari ücret net 2.324 TL. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.438 TL. Yoksulluk sınırı 7.942 TL

Madde 55:

Ücret emeğin karşılığıdır.

Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.

Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.

DOĞAYA VE ÇEVREYE ÖNEM VERİYOR MUYUZ?

Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması konusunda sınıfta kalmış durumdayız. Ormanları yok ettik. Çevreyi kirletmeye son hızla devam ediyoruz. Doğayı tahrip ederek para kazanmak için büyük mücadele veriliyor. Doğa da zaten zaman zaman intikam alıyor.

Madde 56:

Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.

GENÇLİĞİMİZE İYİ EĞİTİM VERİYOR MUYUZ?

10 milyona yakın işsizimiz ve içinde gençlerin çoğunluk oluşturduğu bir ülkede gençlerin nasıl yüksek seviyede eğitimini sağlayacak ve kötülüklerden koruyacağız. Oysa 58. madde gençleri nasıl yetiştirmemiz gerektiğini açıklıyor.

Madde 58:

Devlet, istiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.

Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.

SANATI VE SANATÇIYI KORUYOR MUYUZ?

Sanat ve sanatçılarımız öteden beri zor durumda. İstisnalar dışında geçimini rahat sağlayan sanatçı çok az. Özel tiyatrolar ayakta kalmak içim çırpınıyor. 64. maddeye baktığımızda bu maddenin gereğinin yapılmadığını görüyoruz.

Madde 64:

Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.

KARMA EKONOMİ SINIRI YETERLİ Mİ?

Korona sonrası ekonomik politikalarımızın karma politikalar olması gerektiği ayan beyan ortada.

Ancak 65. maddesi karma ekonomi çerçevesini çizmekte oldukça yetersiz.

Madde 65:

Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.

VERGİ ADALETİNİ SAĞLADIK MI?

Vergi gelirlerinde dolaylı (harcamalar üzerinden alınan) KDV-ÖTV gibi vergilerin nispi payı yüzde 60-70 olan bir vergi sisteminin adil olduğunu söylemek mümkün değil.

73. madde vergi yükününün adil dağıtımını öngörüyor. Ama uygulamada bunun tam tersi söz konusu.

Öte yandan vergi oranları ve tarife değişikliklerinde tek kişinin yani Cumhurbaşkanı'nın yetkili olması da mali disiplin açısından oldukça sakıncalı. Cumhurbaşkanı'nı bu oranların ekonomik, sosyal etkilerini tek başına analiz edecek ve matematiğini yapacak durumda değil. Dolayısıyla kendisine önerilenleri karar haline getiriyor. Oysa Bakanlar Kurulu zamanında bu oranlar tüm bakanlar tarafından iyi kötü değerlendirilip tartışılma olanağı vardı.

Madde 73:

Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanı'na verilebilir.

KIYILARIMIZ KORUNUYOR MU?

Anayasamızın 43. maddesine göre kıyılarımızın korunduğunu, yağma edilmediğini, rant ekonomisine kurban edilmediğini söylemek mümkün değil

Madde 43:

Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir.

TARIM VE ÇİFTÇİMİZ BAŞ TACI MI?

Çiftçi tarlasını ekemiyor. Tarım girdileri çiftçinin boyunu aşmış durumda. Tohumda dışa bağlıyız. Kendi kendine yetecek bir ülke iken tarım ürünlerini ithal eden ülke haline geldik.

Madde 45:

Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.

Takdir sizin…