14 Kasım 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kamula aldatmaca

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Eski Yazar

A+ A-

Summer Dilbilim Enstitüsü’nün (S.I.L.) merkezi Dallas’tadır. Evancelist Tarikat mensubu bu dernek, misyonerlerini dilbilimci ve antropolog olarak yetiştirir. Verilen görev, yazısı olmayan avcı-toplayıcı “yerli dillerini” öğrenip, uygun alfabe ile onları okuryazar yapmaktır (Bkz. u-tube belgeseller). Ama asıl amaçları, Kurtarıcı İsa Muştusunu vererek Hristiyanlığı yaymaktır. Misyoner W.C. Townsend 1919’da Guatamala’daki Kaqchikel’lerin arasında “Dil Gelişimi” adı altında bu görevi ifa eder. S.I.L müdürü Pike, 1935’te Meksika, Oaxaca’da Mikstekler üzerinde çalışır; 1982’de ise Nobel Ödülü namzeti olur. Türkçe ile akrabalığı nedeniyle orada konuşulan diller Atatürk’ün de dikkatini çekmiştir. Maya’ca “tepek” ve Türkçe “tepe” aynı anlamı taşır. Güneş-Dil Kuramı üzerine araştırma yapmakla, Mayatepek soyadını verdiği Büyükelçi Hasan Tahsin Beyi Meksika’da görevlendirir (1935-38).
KAMULA VE MİSYONERLER
S.I.L misyonerlerinin hedefindeki Kamula halkı, Papua Yeni Gine’nin batısında, balta girmemiş yağmur ormanlarında yaşayan çok çeşitli dil topluluklarından biridir. Ekvatorun hemen güneyindeki bu yerde Mayıs-Aralık ayları nispeten serin ve yağmurlu, Ocak-Nisan ayları ise aşırı sıcak ve şiddetli yağışlarla geçer. Meşe, kayın (akgürgen), funda ve kozalaklı ağaçlar; keseliler hayvanlar, sürüngenler, rengârenk kuşlar, papağan ve deve kuşları bulunur. Doğal kaynakları altın, gümüş, bakır ve doğal gazdır. Kamula dilini dünyada sadece orada 800 kişi konuşur. Bunları bize anlatan ve 1990 yılında demir kanatlı bir kuşla gökten Kamula’ya inen iki çocuklu misyoner bir çifttir. Onları; hasır etekli kadınlar ve bellerinden sarkan örtüyle erkekler törenle karşılar. Neyse ki 10 yıl kadar önce kelle avlamaya tövbe edip Hristiyan oldukları için korkulacak bir şey yoktur ama yetmez. Misyonerlerin amaçları bu “azınlığın davranıştan kaynaklanan” dilini “gelenek ve göreneklerini asla değiştirmeden” yazıya geçirmektir. Aileye kazıklar üstünde kocaman ahşap bir ev verirler. Hergün av eti; papaya, mango, yaprak, mantar, limon vb. gibi sebze ve meyve ile gölden su temin ederler. Çift üç yıl antropolojik gözlem yapar, dili öğrenip yazıya geçirir. Kamula yazı dili, yedi sesli ve 13 sessiz olmak üzere 20 harften oluşturulur (Bkz: Judy ve Iska Routamaa, Google Akademik). Halkın yaşamı, yiyecekler, sağlığın korunması gibi kitapçıkları Kamulaca kaleme alınca, okuma-yazma öğretilir. Tam o sırada Hristiyan bir kereste şirketi ormandan ağaç kesmeye başlar. Kamula halkı şaşkın şakın bakar. Olup bitenleri bize anlatan Judy Hanım acıyarak “Yazık ki ne denli zengin olduklarını bilmiyorlardı” diye hayıflandı. “Siz ne yaptınız?” soruma yanıtı, çekinerek “Biz bir avukat tutmalarını önerdik” oldu. Artık pek avlanamayan kimi erkekler parayla orman işçiliği yapar. Aldıkları parayı, orada açılan dükkânda koka kola ve çukulatayla değiştirirler. Yiyecek alışkanlıkları değişince sağlıkları bozulur. Şişmanlık halkın bilmediği bir rahatsızlıktır. Misyonerlere danışınca idman önerilir. Hâlbuki bu çiftin asıl görevi daha yeni başlar: İncil’i Kamulacaya tercüme ederler. Muştu verilmiş görev 28 yılda tamamlanmıştır. Sıra veda etmeye geldiğinde ayaklarının altına kırmızı hasır seren Kamula halkı ağlaya ağlaya onlara sevgiyle, vefayla sarılır ve öperler. O denli benimsenmişlerdir ki; temsili bir de mezarları yapılır. Gitselerde ebediyen yanlarında olacaklardır. Sonra onları uçağa bindirip yolcu ederler.
ALGI ve SÖMÜRÜ
Kimi dilbilimciler SIL’i “sürdürülebilir dil gelişimi” düsturuna ihanetle suçlar. Çünkü S.I.L. “Bütün toplumların Tanrı’nın suretinden yaratıldığı, dilin ve kültürün Tanrının yarattığı zenginlik olduğu inancıyla” Towsend gibi, azınlıkların dil gelişimlerini sürdürülebilir kılmak için çalıştıklarını beyan eder (https://www.sil.org/). Hâlbuki New York Times’a göre (Erard, 2005) Brezilyadaki Goeldi Müzesinden dilbilimci Denny Moore şöyle der “S.I.L. korumacı bir görüntü vermesinin aksini yapar. Yerli dinin katliyle birlikte dini merasimlerin tüm hitabet şekilleri, şarkılar, musiki ve sanatını da S.I.L yok eder”. İşte böyle bir “azınlık” daha “avlanmış”, ticari gıdalara alıştırılıp bağımsızlıkları ellerinden alınmıştır. Dahası eski dini inançları terk ettirilerek tek tipleştirilmiştir. Eğer kazançsa; yok olmadan önce Kamulaca’nın kayda geçmesinde yerliler kullanılmış, bilim insanlarının ve şirketlerin aradığı S.I.L.’in yayın organı Ethnologue’da bir veri olarak yerini almıştır. Ankara’da verdikleri dil bilim seminerinden sonra misyonerlerimiz 2018 başında, S.I.L.’den misyoner arkadaşlarıyla buluşmak üzere İstanbul’a gitmişlerdir.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları