Kanlı ve kirli sığınak!
TBMM’deki partiler ve milletvekilleri, hep birlikte ülkedeki tüm kötülüklerin anası gördükleri İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesine hücum etti... En güzel(!) tanımlamayı CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu yaptı: “Kanlı ve kirli sığınağın adı!” 13 Temmuz 2013 günü büyük bir zafer (!) kazandılar! Coşku ve mutlulukları görülmeye değerdi...
NEYDİ, NE OLDU?
Eski kanuna göre TSK, “Türk yurdunu ve Anayasa ile belirlenmiş TC Devleti’ni korumak ve kollamakla” görevlendirilmişti. Demokrasi havarisi (!) partiler ve vekiller bunu değiştirerek, TSK’yı sadece dış tehdide karşı koyan bir kuruma dönüştürdüler...
Bozuk pusulalarının gösterdiği yegâne istikamet olan ABD’de ise askerler şu yemini yaparak görevlerine başlıyordu: “ABD anayasasını, iç ve dış, her türlü düşmana karşı koruyacağıma dair en kutsal değerlerim üzerine yemin ederim. (I do solemnly swear that I will support and defend the constitution of the US against all enemies, both foreign and domestic.) Çok bilenler, ülkenin bekası ile demokrasi arasında ince çizginin farkında bile değildi!
Böylece TSK’nın içteki düşmanla mücadelesi yasal olarak engellenmiş oldu. Ayrıca, Valilerin askeri birlik talep etme durumlarını düzenleyen 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu da bir anlamda boşa çıktı!
BURNUNUN UCUNU GÖREMEYENLER
Türkiye 1984 yılından bu yana bölücü terörle mücadele ediyor... Mücadelenin merkezinde TSK var! Siz asli unsuru sahadan çekerek bölgeyi adeta PKK’ya ikram ediyorsunuz. TBMM’deki partilerin ve destek veren vekillerin vizyonu işte bu kadardır! Peki, şimdi niçin kendi çıkardığınız yasanın arkasında duramıyorsunuz! Hani TSK sadece dış düşmanla mücadele edecekti! İleri demokratlar (!) diliniz mi tutuldu? Bu kadar da pişkinlik olmaz ki! Türkiye’nin en büyük sorunu, kerameti kendinden menkul bu partilerdir...
METİN TÜKENMEZ
Sayın Tükenmez gençlik yıllarımdan bu yana takip ettiğim bir spor filozofu, gerçek bir spor kuramcısıdır... Bu değerli şahsiyeti sadece spor yazarlığının içine hapsedemeyiz! Sporun, hayatın diğer alanlarına yaptığı etkileri bize o öğretmiştir. Aynı zamanda entelektüel düzeyi çok yüksek bir yazım ustasıdır! Kişisel görüşüme göre, son 30 yıla baktığımızda, Türkiye’deki en saygın ilk beş gerçek spor yazarından birisidir. Kendisi ile aynı gazetede yazmaktan büyük bir onur duymaktayım.
Yazdığım bir fikir yazısı, hem de gazetemde yayımlandığı gün bir basın kuruluşu tarafından, yazının ruhu dikkate alınmadan polemik konusu yapılmıştır. Bu makalem hakkında Sayın Tükenmez’in kaleme aldığı, “Saygın Komutanımız Soner Polat” başlıklı yazı yine aynı basın kuruluşu tarafından, muhtemelen kamuoyunu yanıltmak için başlığı gizlenerek, bana yönelik, açık ve anlaşılır övgüler, yergi gibi gösterilerek nakledilmiştir...
Ayrıca bu basın kuruluşu, yazının ruhunu teşkil eden “Arda Turan’ın açıklamaları ve bu oyuncunun Barcelona’ya transferinde büyük firmaların rolü” ve “Türkiye Futbol Federasyonu’nun Amedspor ismini tescil etmesi” konularında lehte ya da aleyhte hiçbir yorum yapmamıştır. Eleştiri bu yönde yapılsaydı, ancak saygı duyulurdu! Bu durumda ister istemez akla, polemik ve yapay tartışmalardan beslenerek tıklanma oranını artırma ve “Arda Turan” konusunda yazılan kitabın satışını körükleme dışında bir ihtimal gelmemektedir.
Bir coğrafi yer için resmi ismi dışında başka bir isim dayatma, aslında örtülü ve uzun vadeli bir mülkiyet talebi için atılan ilk adımdır. Bütün jeopolitik uzmanları bunu bilir! Türkiye, Türk Boğazları yerine “Bosforus ve Dardanelles” kullanıldığı için onlarca NATO dokümanına onay vermemiştir. Katıldığım bir uluslararası toplantıda Yunanistan, Güney Arnavutluk için “Kuzey Epir” ismini dayattığı için toplantıyı bloke etmiştim. Yunanistan, “Makedonya” ismini reddettiğinden bu ülkenin uluslararası ismi, garip ama “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya’dır!” Konu sanıldığından çok daha derin ve önemlidir. Ne var yani, İstanbul’un eski adı “Konstantinopolis” idi. İstanbul Başakşehir Kulübünün ismi Konstantinopolisgücü olsun mu demeliyiz?
Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal haber portalındaki bütün yazılarım, kendi inanışıma göre ülkenin çıkarlarını savunmaya yöneliktir. Kişiler ancak bu çıkarları etkiledikleri ölçüde yazı konusu olabilirler...
Not: Almanya’daki konferanslarımız devam ediyor. 26 Şubat’ta Krefeld, 27 Şubat’ta Manheim, 28 Şubat’ta Frankfurt’ta olacağım. Tanıtımlar Vatan Partisi Almanya Teşkilatı, Almanya ADD ve kişisel sosyal medya hesaplarımdan yapılmaktadır.