04 Ocak 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kaosa giden yol -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

89 yıllık Cumhuriyet devriminin 60 yılını huzur, sükun ve güvenle yaşamış bir Cumhuriyet gazetecisiyim. Türkiye’yi hiç bu kadar karmaşık, yolunu şaşırmış halde görmedim.

Ülke kukla tiyatrosu

İçim sıkılıyor. Türkiye ilk kez sapla samanın birbirine karıştığı at iziyle it izinin birbirinden ayırt edilemediği puslu günler yaşamakta. Türkiye’yi bu hale getirenler ülkeyi yönetenlerdir. Cumhuriyet devrimlerini içlerine sindiremeyenlerin, Atatürk ilkelerinin çağdaşlık ve uygarlık yolunu açan ışık olduğunu anlamayanların, akıl ve düşünceyi değil hurafeleri marifet sayanların etkisiyle gelinen noktanın sancıları başladı ve bıçak kemiğe dayandı. Önce laikliğin karşısına geçerek Atatürk’ün parlamentosuna türban denilen uygarlığa kapalı bir başla girdiler.

Toplumlar uygarlığı bir yaşam usulü kabul etmemekte inatçı olurlarsa günün birinde ülke işte böylesine bir kaosun içinde yolunu şaşırır. Bizde de öyle oldu. Şimdi Türkiye içeriden ve dışarıdan artık eskisi gibi parlak, aydınlık bir ülke değil.

İşte bunun için fena halde sıkılıyorum. 1950’de iktidara gelen DP’nin yaptıklarını anımsıyorum. Ne zaman ki din ve inanç özgürlük olmaktan çıkıp siyasette rant getiren bir yol oldu ondan sonra iktidar için bu yol aşındırıldı durdu. Başbakanlar geldiler, “Bize tespih çekenlerle silah çekenleri aynı gösteremezsiniz!” dediler. Yazarları, “Bu memlekete İslam’ın güçlü olduğu bir sistem gelmeli onun holdingleri, basın-yayın organları olmalı” diye yazdılar. Sonra Atatürk’ü halkın önünde horlamakla kalmayıp heykellerini parçalayanları gördük.

Siyaset sosyal bilimcilere göre bir insan yönetme sanatıdır. Birgün siyasetin ülkeyi demokrasiden uçuruma sürükleme haline geleceğini söyleseler inanmazdık. Siyaset doğruları söylemek, olayların gerçek yüzünü halka anlatmanın bir yolu olmalıydı. Tersi yapılıyor, yalanlar söyleniyor. Ülke bölüp parçalamak isteyen yabancıların bir kukla tiyatrosu haline getirildi. Ülke önce bir mezhep kavgasına bir iç savaşa sürüklemek üzere. İşte bunun için toplumun gözlerinin önünde meydana gelen hedef saptırmalara ve suçluların telaşı içinde olan siyasetçilerin yalanlarına ses bile çıkarılamıyor. Basın yazamıyor, televizyonlar akılsızca kurgulanmış oyunları izleyip duruyorlar. İşte bir örnek: Reyhanlı’da ateşlenen iki bomba ve geride bıraktığı 51 ölü ve bir o kadar da ağır yaralı. Yıkılmış binalar ve sokaklara savrulan felaket izleri...

Ses çıkaran yok

8 Mayıs 2013: Hatay’dan bir istihbarat geliyor. İstihbarata göre terör hazırlık yapmakta. Halkın canına kastedecek. Reyhanlı güney sınırlarımızdaki bir ilçe ve kapılar ardına kadar açık. Önüne gelen girip çıkıyor. Suriye’de iç savaş var ve ona karşı örgütlenen iktidar muhalifleri dış desteklerle kan kusmakta. Sınır karakolları akıl almaz bir biçimde yol geçen hanına dönmüş. İçişleri bakanlığı aldığı istihbaratı değerlendirip sınırları kapatacağı yerde başka bölgeleri örneğin Ankara’yı korumakta.

Tarih 12 Mayıs: İki minibüs sınırı sorunsuz geçiyor ve ilçe cehenneme dönüyor. Bir saat sonra Devlet orada. Olması mümkün olmayan bir hızlı bir çalışmayla sonuca varılıyor. 13 Mayıs’ta İçişleri Bakanı açıklıyor ki suçluların 13 tanesi yakalanmış bir kısmı da aranmakta.

Tarih 14 Mayıs 2013: Başbakan Obama ile görüşmek için yola çıkma hazırlığında. Dışişleri Bakanı suçluyu bulmuş bile, “Suriye ve Beşar Esad.” Başbakan da ona katılıyor ve nedense emrindeki altı uçaktan birine atlayıp bir saatliğine Reyhanlı’ya gidemiyor. Reyhanlı’da fiili bir ilan edilmemiş sıkı yönetim ve yayın yasakları başlamış. Yayın yasağının nedeni ne olabilir? Halkın gerçekleri bilmemesi mi?

Tarih 15 Mayıs: Sayın Başbakan Washington yolunda. Koltuğunun altında da Reyhanlı dosyası.