Kapitalist Sistemin Kültür Aşısı
Yabancılaşmanın boyutları insanın üretim faaliyetindeki rolüne göre değişim göstermekle beraber toplumun bütün sınıflarında kendini göstermektedir. Bu toplumsal sınıfların bünyesinde bulunan gençlik, yabancılaşmadan en fazla etkilenen noktadadır.
Kapitalist sistemin gençlik politikalarındaki esas hedef; gençliği kültürsüzleştirmek, toplumsal değerlerinden uzaklaştırmak ve milli kimliğine yabancılaştırmaktır. Bu ana hedef doğrultusunda birçok alana giren ve bu alanlarda etki gösteren sistem, gençliği büyük bir ablukaya almış durumda. Yazımızda kapitalist sistemin toplumumuzda açtığı gediklere, bu gediklerin gençlik üzerinde yarattığı tahribatlara kısaca değinmeye çalışacağız.
Kendi dünya görüşünü meşrulaştırmak ve kendi ideolojisini benimsetmek amacıyla kapitalizm, gençler arasında bir aşırı tüketim özlemi, topluma karşı kayıtsızlık, bireysel kurtulma ve bunalım felsefesi aşılamaya çabalıyor. Toplumda tüm kitle haberleşme araçlarını ve basın yayının büyük bir bölümünü denetimi altında tutan kapitalist sistem, cinayet, cinsellik, keyif verici maddeler, bireysel zevk vb. konulardaki propagandasını bu araçlar yoluyla gençliğe aktarıyor. (1)
Sınırsız Tüketim
Kapitalist sistemde bireysel tüketimin bir sınırı yok. Tüketim, ihtiyaçların karşılanmasından çıkıp, yeni ihtiyaçlar yaratmaya ve peşinden ‘’çılgınlığa’’ dönüşüyor. Tüketim sadece bir malı ya da ürünü tüketilmesiyle sınırlı kalmıyor. Duyguları, hisleri, aşkı, arkadaşlığı, aileyi, milli hassasiyetleri yani özünde insanı insan yapan o yüce değerleri tüketiyor.
Tüketim çılgınlığı, kapitalizmin gençler üzerinde ağırlığını koyduğu ve onları dizayn ettiği bir silah. Toplumdaki her olguyu sömürü ve kar amacıyla değerlendiren ve metalaştıran kapitalizm sadece duygu dünyasında sınırlı kalmıyor. O dünyayı besleyen edebiyat, sinema, müzik vb gibi sosyal ve kültürel hayata da serbest dalış yapıyor ve yozlaşan kültürün örneklerini sergiliyor. Son yıllarda sosyal medya fenomenlerinin ürettiği, filmler, kitaplar, müzikler bunun en büyük kanıtı. Hiçbir toplumsal kaygı güdülmeden hazırlanan bu yapımlar ve kişiler gençliğin önüne ‘’örnek gelecek’’ olarak sunulmakta.
Kapitalizmin bilinçli olarak yarattığı bu koşullarda toplumsal sorunların içerisinden çıkamayan gençler kendisini toplumdan, insanlık değerlerinden uzaklaştıran, kısacası onu yabancılaştıran, esrar, eroin vb. keyif verici maddelere yönleniyor. Kapitalist sistemin yarattığı bunalım, kendi içerisinden sözde mutluluklar yaratıyor. Bu mutluluklar kapitalist sistemin gençlik üzerinde uyguladığı politikaların dişlilerinden bazıları. Bu bunalım kültürü kendisini yabancılaşma, entelektüel bozulmalar, ahlaki değerlerin değersizleşmesi ve yozlaşması şeklinde gösteriyor.
Kapitalizm tüm kültür yaşamını ideolojik baskısı altında tutuyor. Kültür adı altında yarattığı bu kültürsüzleştirme politikasını bilinçli ve amaçlı uyguluyor. Sanat türlerinin en evrenseli olan müzik türünü, nasıl ustalıkla biçimlendirdiğini gözden kaçırmamak gerek. Kapitalistlerin biçimlendirdiği bu yoz, amaçsız ve başıbozuk müzik türü, kitle iletişim araçları ve bu alana harcanan paraların gücüyle gençliğe benimsetilmeye çalışılmakta. Toplumsal sorunların içerisinde bunalan binlerce genç, ‘narkotik müzik’’ tempoları ve sözleriyle sorunlarını unutmaya ve başkaldırıyı yadsımaya çağrılıyor. (2)
İletişim Araçları Üzerindeki Etkisi
Emperyalizm iletişim dünyası üzerinde denetime sahiptir. Amerikan sinema filmleri, televizyon şovları, modası, müziği ve tüketim maddeleri Latin Amerika, Asya ve Afrika’yı sel suları gibi kaplamıştır (3). Kapitalist sistemin kendi propagandasını kusursuz yaptığı bu araçların gençliğe dönük birçok etkisi olmaktadır. Sistemin şatafatına ve imtiyazlarına kanma, özenme ve sınırsız tüketim özlemiyle yansımaktadır. Tüketimin sınırsızlığı ve çılgınlığı, iletişim araçlarının kullanımının yıpranmasını da peşinde getirdi. İletişim araçlarının çeşitlenmesi, kişiler arasındaki mesafeyi neredeyse ortadan kaldırdı. Uzaklar yakın oldu ve duygular daha hızlı aktarıldı. İletişim araçlarının çeşitliliğinin faydalarıyla beraber bu araçları kullanmadaki yöntemlerde, bozulmalar meydana geldi. Kişiler arasındaki duygular ve hisler, temaslara, yüzyüze diyaloglara ve aktarımlardan çıkıp yerinin gülücüklere, üzgün suratlara kısacası ‘’emojilere’’ bıraktı. Müşfik Kenter’in bizlere sorduğu gibi sormak lazım; ‘’ Hangi tuş daha etkilidir sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?’’
Kapitalizmin insan üzerinde yarattığı tüketim kültürü, insanın insana ve insanın en temel duygularına yabancılaşmasını peşinde getirdi. Her gün etkisinde olduğumuz yüzlerce pazarlama yöntemi ile bu tüketim kültürü gençliğe aşılanmakta ve kendini bu araçlarla ifade edilmesine çağırmaktadır. Sosyal medyada fenomen haline gelen tiktok vidyoları, ailesine, eşine dostuna sadece tık ve beğeni almak için hakaretler düzen fenomenler, sistemin yaratmaya çalıştığı gençlik tipi olarak önümüze sürülmektedir.
Bu istismardan ve ranttan etkilenen toplumdaki en büyük kesim gençlik. Gelecek kaygılarıyla hayatına devam eden gençler, kendilerini bu araçlar sayesinde hiç ulaşamayacakları ya da ulaşmak için her şeylerinden feragat edip sadece ‘‘kendilerini’’ düşünmeleri gerektikleri bir yaşama itiliyor. Sorunun çözümünü sistemi değiştirmekte değil de kendini değiştirmekte arayan birey, kapitalizmin döngüsü içerisinde başa sarıyor.
Milli Kimliğe Saldırı
Bu kültürsüzleşmenin ve çürümenin esas hedefi, gençliği toplumsal sorunlara karşı duyarsızlaştırmak, kendi kültüründen ve milli kimliğinden koparmaktır. Eğitim sistemimizin 1980’den sonra tamamen emperyalizme teslim edilmesi, Türk gencini ‘kimliksizleştirme’ politikasına daha da açık hale getirdi. Türkiye’yi Amerikan denetimine hapsetmek isteyenler, önce bizleri bir arada tutan kimliğimize ve toplumsal değerlerimize saldırdı. Türk kimliğini değersizleştirme ve itibarsızlaştırma programı hızla yürürlüğe girdi. Türk kimliğinin içinden geçtiği tarihsel süreçleri, kurtuluş mücadelesini, ortak kültürü ve siyasi birliği atlayarak hatta bunları doğrudan hedef alan yaklaşımlar gençlik içerisinde de hortlatıldı.
Saldırılar hala devam etmekle beraber saldırılara karşı koymanın yöntemi toplumsal mücadeleler içerisindeki deneyimlerde ve pratikte yatmaktadır. Emperyalist sistemi bir bütün olarak değerlendirmeyen ve bütünü hedef almayan mücadeleler başarıdan çok sistemin ayakta kalmasına hizmet etmektedir. Kapitalist sistemin dayattığı kültürsüzleşme ve ahlaksızlaşmayla mücadele ederken yine kapitalist sistemin bizlere unutturmaya ve değersizleştirmeye çalıştığı, Türk kimliğine, Andımıza karşı çıkmak, bu değerleri sahiplenmemek boşluğa yumruk sallamaktır. Tersinden baktığımızda da aynı sonuç geçerlidir.
Gençlik Sorunlarında Köklü Çözüm
Kapitalist sistemin aşıladığı ve bir virüs gibi damarlarımıza yaydığı bu çürüme, kısa örneklerle belirttiğimiz gibi hayatımızın birçok alanına sirayet etmiş durumda. Tablo iç karartıcı olsa da panzehir her zaman bulunmaktadır. Yeter ki panzehiri sistem içerisinde aramayalım, çünkü kapitalizm, bireyleri kendinden uzaklaştırmayacak, çevresinde tutacak panzehirlerde üretmektedir. Bu virüsü damarlarımızdan söküp atmanın yöntemi ise sorunun kaynağını doğru tespit etmekte ve tahribatı toplumsal mücadeleyle aşmaktan geçmektedir.
Gençlik toplumsal bir olgu olarak içerisinde bulunduğu toplumsal yapının izlerinin taşımakta ve gençlik bu toplumsal süreç içerisinde şekillenmektedir. Tüm toplumsal sorunlar o toplumun farklı kesimlerini etkilediğine göre gençlikte bu sorunlardan etkilenmektedir. Dolayısıyla gençlik, içerisinde bulunduğu toplumsal sistemin çelişkileriyle karşı karşıya kalmaktadır. Toplumsal çelişkiler çözülmeden sadece gençlik sorunlarının çözümünü beklemek hayalci olacaktır. Gençlik sorunlarındaki köklü çözümler ancak toplumsal sorunların köklü çözümleriyle sağlanabilir. Gençlik sorunlarının köklerini tespit edebilmek için, içerisinde bulunduğu toplumun sorunlarına eğilmek ve toplumun sorunlarıyla yüzleşmek gerekmektedir. Kapitalist sistemin yarattığı sorunlar silsilesi, bizlere yeni mücadele alanları yaratmıştır. Sorunlarla yüzleşmek yetmez, sorunlara çözüm üretmek, alternatif yaratmak ve mücadele etmek gerekir.
KAYNAKÇA
1. Gürses Fulya, Gürses Hasan Basri, Dünya'da ve Türkiye'de Gençlik, Der Yayınları, İstanbul 1979, s.181.
2. Gürses Fulya, Gürses Hasan Basri, Dünya'da ve Türkiye'de Gençlik, Der Yayınları, İstanbul 1979, s.187. .
3. Parenti Micheal, İmparatorluğa Karşı, Kaynak Yayınları, İstanbul 1996, s.60.