22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kapitalizmin mutsuz insanları

Cengiz Köse

Cengiz Köse

Gazete Yazarı

A+ A-

Sabahın erken saatinde toplu taşımayla işe doğru hareket ederiz. Almanya’da enerji, kira, gıda ve yakıt fiyatların tavan sınırını aştığı bir dönemde, toplu taşımayı tercih ediyoruz. Tramvay ve otobüsler, her yaştan yolcuyla dolup taşıyor.Yolculuk süresince çocuklar cep telefonlarıyla meşgul olurken, gençler dışarıyı gözetliyor, yetişkinler ise boşluğa odaklanmış ve zamanın akışına dalmış gidiyorlar.

O esnada bir şey dikkatimi çekiyor, çoğunluğun suratı asık. İşe giderken insanların ruh hali böyle olabilir diye düşünüyorum. Ancak iş çıkış saatlerinde, yine çoğunluğun mutsuz olduğunu fark ediyorum. Bu kez yorgunluktan dolaydır diye düşündüm. Ama soruna odaklandığımızda, yorgunluktan kaynaklanmadığını görebiliyoruz.

Kapitalizmin mutsuz insanları - Resim : 1

Peki bu insanlar neden mutsuz, umutsuz, neşesiz ve asık suratlı?

Mutluluk tek başına yaşanabilecek bir duygu değildir, sosyal bir ilişkidir. Fakat doğuştan Monopoly benzeri oyunlarla, rekabet ortamına entegre edilen çocuklar, yetişkinliğinde mutluluğu paylaşmada zorlanabiliyorlar.

AB’DE İNSANLAR NEDEN MUTSUZ?

Kapitalizmin ve “zenginliğin” merkezi olan Avrupa Birliği’nde, insanlar neden mutsuz?

Berlin duvarı yıkıldığında, Batılı aydınlar ‘tarihin sonunu’ ilan etmişlerdi. Artık tehdit kalmadı, insanları özgür bir gelecek bekliyor algısıyla, mutlu bir dünya vaad ediyorlardı. Bundan sonra sınıf mücadelesi yerine, sınıf atlamada özgürlük fırsatı veriliyordu. Hayattaki üç hedefiniz nedir? sorusuna ‘iş, ev, araba’ gibi hayaller nihayet gerçekleşse bile, insanların içinde doldurulamayan bir boşluk devam ediyor. Aradan 34 yıl geçmesine rağmen, “sosyalizm” sonrasında sınıf atlayan kapitalizmin ‘özgür’ bireyleri, hala mutsuz.

Araştırma merkezleri bazı kuzey Avrupa ülkelerini, genelde ekonomik verilere dayanarak, “dünyanın en mutlu ülkesi” şeklinde tanıtıyorlar. Fakat Almanya artık ‘mutlu ülkeler’ listesinde yer almıyor. Örneğin milyonlarca insan istihdam ediliyor, ama çoğunluk isteksiz ‘zorunlu’ işlerde çalışıyor.

İş yerinin kapısından içeriye girdiklerinde, kişiliklerini dışarda bırakarak, yüzlerine zorunlu ‘maske’ takıyorlar. Çünkü çalışan personel, evdeki ve dışardaki sorunları iş yerine getirmemeli. Fakat işteki sorunlar bilinçaltında dışarıya taşınabiliyor. Tesadüfe bakın, personel yani ‘person’ sözcüğünün latince karşılığı ‘rol yapmak ve maske’ anlamını içeriyor. Evet, mutsuz personeller ‘yapay mutluluk’ rolleriyle, iş ortamlarına uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu roller, iş dışında değişebiliyor. Örneğin bir göçmen kökenli vatandaş, alışveriş merkezinde işten tanıdığı ‘arkadaşıyla’ karşılaşır, doğal olarak selam verir ancak o görmemezlikten geçer gider.

Kapitalizmin mutsuz insanları - Resim : 2

KAPİTALİST SİSTEMDE GÜZELLİKLER GİBİ ACILARDA PAYLAŞILAMIYOR

Yapay davranış demişken Yapay Zeka’yı da unutmamak gerekir. Bugün akıllı cep telefonlarıyla yazı yerine ‘smile’ (gülümseme) gibi mesajlar daha yaygın kullanılıyor. Bir sembol ‘gereksiz’ uzun sohbetleri es geçebiliyor ve ‘değerli zamanınızın’ ‘boşa’ geçmemesini önleyebiliyor.

İş ortamlarında 8 saat takılan ‘karakteristikmaske’ alışkanlığı, özel hayata da yansıyabiliyor.

‘Mutlu’ zannettiğiniz insan, ‘Smile’ maskesi arkasında neler gizliyordur neler. Huzursuzluk, karamsarlık, sevgisizlik, korku ve umutsuzluk gizlenmektedir. Çünkü kapitalist sistemde güzellikler gibi acılarda paylaşılamıyor. Bu bağlamda aklımıza Volkan Konak’ın ‘herkesin bir derdi var durur içerisinde’ şarkısı gelebilir.

Yıllar önce bir bilge abimizin, ‘bu sistem çocuklarınızı sevmeye izin vermiyor’! sözleri, ders niteliğindeydi.
Bazan yer ve mekân değiştirmenin insanın mutlu veya mutsuz olmasıyla ilgisi var mı? diye sorabiliriz. Jack London’un ‘Uzak Diyarlar’ romanının birinci sayfası, bu soruya çok güzel yanıt veriyor ve anlam yüklüyor. Akdeniz ikliminin sıcağında yetişmekle, kuzeydeki gri gökyüzünün altında yaşamak elbette farklıdır. Örneğin felsefe Akdeniz’in ikliminde doğdu ve ruhsuz dünyaya can verdi.

KENDİ DÜNYAMIZI KURMAYA ÇALIŞTIK

Dünya edebiyatına yazılan aşk hikayelerin kökeni, yine bu coğrafyalarda filizlendi.
Bu coğrafyanın mayası hala tutmakta ve bugün onu taşıyan insanlar, mutluluk enerjisini başka diyarlara taşıyabiliyorlar. Bugün örneğin iki Türk kökenli oyuncu, Almanya’yı güldürüyor.
Bülent Ceylan ve Kaya Yanar gibi usta kabaretistler; toplumsal meseleleri, göçmenlerin hikâyelerini, ırkçılık sorununu ve hayatın diğer gerçekliklerini ‘komedi’ diliyle Alman kamuoyuna aktararak, kahkaha ve alkışlarla yoğun ilgi ve karşılık görüyorlar.

Bizlerde ‘uzak diyarlarda’ mutsuz toplum içerisinde, kendi dünyamızı kurmaya çalışmıştık.

Gençlik yıllarımızda Avusturya Türkiye Dostluk Derneği, dönem dönem mutluluğumuzun çekim merkezi olurdu. ‘Mizahi’ yeteneğimizle arkadaşları bir araya toplayarak, derneğe katkıda bulunuyorduk. Hafta içi herkes okulda, işte ve eğitimde yoğun çalışıyordu. Hafta sonu ise gülmek, şakalaşmak ve esprili ortamlar, bizi bir araya getirir ve mutlu olurduk. Abilerimiz ara sıra kızsalarda, bazan neşemize siyaset dilimizi de eklerdik. Bu ortamlara bir bilge abimiz, ‘gırgır Sol’ yine toplanmış derdi. Biz sadece hayatın zorluklarını mizah diliyle paylaşırdık, şair Hasan Hüseyin’in dizeleri gibi, “acıyı bal eylerdik”. O günlerin ortamı hep anılarımızda ve özlemimizde yaşıyor. Bir arkadaşımla geçen gün online sohbetimizde, o günleri hatırladık ve aniden kendisini gülme krizi tuttu ve elindeki kahvesi dökülü verdi. Yani bir saat sohbetle geçmişe giderek, gülmek insanı mutlu edebiliyor.

Ancak yıllardır yaşadığımız Avrupa’da, mutsuzluk ortamı bizi de bazen ‘etkileyebiliyor’.

Etrafımızdaki insanların diyaloğa kapalı olmaları, asık suratı, soğukluğu ve antipatik enerjisi, sanki bize gülmeyi unutturdu. Tesellimizi, bağlamayı elimize alarak “senden ayrılalı gülmedim dostum” türküsüyle gidermeye çalışırız.

KAPİTALİZM İNSANLARI NEDEN MUTLU EDEMİYOR?

Bu sistemde özel mülkiyet, kâr ve bireysel çıkar, nihai ‘mutluluk’ değil mi?

Marx, kapitalizmin ekonomi politiğini eleştirdiğinde, metanın insan için faydasını da tarif eder.
Fayda ötesinde ‘mutluluk’ sağlayabilir mi? Son model bir araba da metadır, faydası ise sizi hedefe ulaştırmasıdır. Memleketinize giderken sizi yarı yolda bırakırsa, araba faydasını siz ise mutluluğunuzu yitirebilirsiniz. Altın musluk da metadır, ancak su akmayınca fayda sağlamaz. Çikolatayı satın almak ve sahip olmak belki insanı mutlu etmez, ama onu yediğiniz an mutlu olursunuz.

Elma ağacın ‘mülkiyeti’ olduğu sürece, onu sevemezsiniz. Elma insanı ‘sevmese de’, insan tek taraflı olarak elmayı sever, tüketir ve mutlu olabilir.

Sistem insana yaşamın anlamını öğretemiyorsa ve perspektif, vizyon veya gelecek teminatı sağlayamıyorsa, bireylerin gelecekten korkmaları doğaldır. Gelecekten korkanlar, umudunu geçmişte aramaya koyulurlar. Avrupa’da ‘milliyetçiliğe’ sarılmak, bunun bir örneğidir.

Psikolojik terapiler, yogaya yöneliş veya tarikatlara ilgileri de bu kapsamda değerlendirebiliriz.

Kapitalizmin mutsuz insanları, hiçbir çıkış yolu bulamadıklarında intihara da yönelebiliyorlar. Almanya’da devletin istatistik verilerine göre, yılda ortalama 11 bin insan intihar ediyor. Bunlar sonuçtur, ancak en can alıcı sebep ve süreç üzerine durulmuyor ve dolaysıyla sorunlar sistemin içerisinde çözülemiyor. Çünkü kapitalizmin gözünde insan değişken sermayedir. İnsandan kâr çıkmadığında, sistem canını çıkarır.

Kapitalizm Avrupa Avrupa Birliği Almanya ekonomi