22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kapitalizmin ruhu ve günümüzdeki kaos

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Kapitalizm, liberal kuramcıların düşünceleri çerçevesinde piyasa ekseninde yükseldi. Piyasa koşullarında adil rekabet kapitalizmin yazılı olmayan etik kuralıdır. Max Weber’in (1864-1920) “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” adlı eseri, kapitalizmin kökeni ve ahlaki altyapısı hakkında geniş bir çerçeve sunar.
SOSYAL VE SİYASAL KURUMLAR PİYASA ÜZERİNDEN YÜKSELİR
Müteşebbis, emek, sermaye ve maddi üretim araçlarını rasyonel şekilde, verimlilik ilkesi temelinde buluşturur. Teknoloji ve pazarlama tekniklerini kullanarak bir mal ya da hizmeti piyasaya sürer. Ürün, kalitesi ve fiyatı arasındaki ilişki doğrultusunda piyasada bir karşılık bulur. En iyi ürünü en uygun fiyatla pazara sunanlar, yani en verimli davrananlar kazanç elde ederek rekabetin içinde kalır. Rekabete dayanıklı olmayanlar silinir.
Kâr elde eden devlet ya da firma zenginleşir ve bunun doğal sonucu olarak büyür. Kapitalizmin doğası budur. Üretken olan kazanır ve genişler; üretemeyen ya da pahalıya üreten (verimli olamayan) kaybeder ve düşer. Bu piyasa mantığı, aynı zamanda kurallar koyarak, değerler yaratarak toplumu kendi çevresinde örgütler. Diğer bir ifadeyle piyasa, sadece bir ekonomik faaliyet değildir. Toplumun üzerinde yükseldiği zemindir. Tüm siyasal ve sosyal kurumlar bu zeminden güç alarak oluşturulur.
Piyasa toplumu, paranın egemen olduğu, insanları ekonomik bir vasıta olarak gören düzendir. Ama bu görüntü sermayenin bir ulusun kalkınmasındaki itici güç olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Devlet ve sermaye karşılıklı bağımlılık içinde simbiyotik bir yaşam sürer. Devlet sermayenin bir alternatifi olamaz. Bir devletin yönetim şekli ne olursa olsun piyasa var olacaktır.
EMPERYALİZM GELDİ MERTLİK BOZULDU!
Kapitalizmin tekeller aşaması olan, dev holdinglerin borusunun öttüğü emperyalizmde ise tüm kurallar ortadan kalkar. Finans kapital ile iç içe girdiğinde, örtülü emperyalizm toplumun her alanında belirleyici olur. Her türlü örgütlenme şekline adeta ipotek koyar. Sistem baskıcı bir hüviyet alır.
Almanya zengin bir ülkedir ve küresel piyasadan azami ölçüde istifade ediyor. Buna rağmen Almanya Cumhurbaşkanı finansal pazarları “canavar” olarak niteliyor ve “haddinin bildirilmesi gerektiğini” söylüyor. Demek ki ortada gerçekten bir sorun vardır! Temel sorun, finans kapitalin yan gelip yatarak dünya nimetlerine el koymasıdır. Finans kapital, dünyanın her yerinde üreticilerin belini bükerken, gelir dağılımında adaletsizliğe neden oluyor...
Finans kapital halihazırda insanlığın önündeki en büyük tehlike olarak karşımızda duruyor. Peki, finans kapital nedir: “Karşılığı olmaksızın basılan paralar (en fazla ABD doları), devlet kâğıtları, tahviller, çekler, bonolar, hisse senetleri vs. nam-ı diğer ‘hayali’ ya da ‘sanal’ sermaye!” Şu anda dünya üretiminin 18 misline ulaşmış durumda. Yani bir liralık üretim karşılığı ortada dolaşan 18 lira para ya da kâğıt var! Karl Marx (1818-1883), Friedrich Engels (1820-1895) ve kapitalizmin doğasını inceleyen diğer teorisyenlerin açıklayamayacağı bir gerçeklikle karşı karşıyayız: Piyasada en verimli davranarak mal ve hizmet üreten değil, ya hiçbir şey üretmeyen ya en kabadayı (silah zoruyla haraç) ya da en kurnaz (para veya değerli kâğıtlarla para kazanma) kazanıyor.
DÜNYA ARTIK BU YÜKÜ TAŞIYAMIYOR
İşte dünyadaki gerginlik, kriz ve çatışmaların büyük bölümü bu bozuk düzenden kaynaklanıyor. Özellikle ABD, ekonomi dışı ve kapitalizmin ruhuna aykırı girişimleri ile ulusların zenginliğine el koymak istiyor. Uluslararası hukuk ve bütün diplomatik teamüllerin dışında tek taraflı yaptırımlar dayatıyor. Dünya bu zorbalığa karşı çareler arıyor. Milli paralarla ticaret, Batı denetimi dışında finans kuruluşları oluşturmak, doların kullanım alanını sınırlamak, alternatif küresel paralar yaratmak, petrodolar düzenini yıkmak, ABD’nin askeri gücüne karşı çokuluslu itifaklar kurmak gibi girişimlerin tek bir amacı var! Çökerken vahşileşen ve saldırgan bir hüviyet alan ABD ve temsil ettiği bozuk düzene karşı küresel düzeyde yepyeni bir sistem kurmak! Yeni bir denge oluşuncaya dek bu fırtınalı süreç devam edecektir.