22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kaptagon Kanunu'nun bir hedefi de Türkiye

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Teslim alamadıkları ülkelerin iradesini ekonomik ambargo, abluka, terör, tehdit, turuncu devrimler, medya operasyonları ve şantaj ile kırmak prensip haline gelmiştir. 21 Eylül 2022’de ABD hükümetinin iki organı Temsilciler Meclisi ile Senato’nun oluşturduğu Kongre’nin 117’nci toplantısı 2’nci oturumunda Suriye Arap Cumhuriyeti’nin cezalandırılması için “Kaptagon Kanunu” kabul edildi. “Diktatör ve katil” Esad’ın başında bulunduğu “haydut devlet” Suriye, şimdi de özellikle ABD’nin Orta-Doğudaki müttefik devletleri ve Batı Avrupa’nın sağlığı ve güvenliğini tehdit eden yeni bir silah bulmuş; başta Kaptagon olmak üzere sentetik uyuşturucu haplarını bolca üreterek gençleri ve çocuk yaşta olanları hedef alıyormuş. Dünya genelinde üretilen Kaptagon hapının yüzde sekseni Suriye ve Lübnan’da üretiliyormuş. Başta çok demokrat Fransa devletinin istihbaratı, istihbarat iltisaklı Batı medyası ve dünyada insan sağlığı için savaşan ABD’nin uyuşturucu ile mücadele ajansı (DEA) ve CIA’nın raporları böyle buyurmuş.

BATI’NIN HAYSİYETİ UTANMASI KALMAMIŞ

Bize de sorgulamadan inanmak düşmeli. Zira Suriye’nin başında bir psikopat katil, uyuşturucu üretmekten ve herkesi yürüyen zombilere dönüştürmekten büyük haz alan Esad diye biri var. Zaten Alevi olması uyuşturucu üreticisi, kaçakçısı ve dağıtıcısı olmak için yeterli olmalı. Lübnan Hizbullah’ı da Şii, Esad’ın işbirlikçisi ve İran’daki kadın düşmanı, afyon çeken bir Şii rejim var. Bunların asli görevi de zaten aleme terör estirmek, kadınlara tecavüz ve baskı uygulamak, gençleri uyuşturucu ile zehirlemek, bolca fakirin kokaini Kaptagon üretmek. Kovid-19 dahil dünyadaki tüm virüsler de bunların eseri. Yanlışlıkla Saddam ve Kaddafi’yi yaktılar. Halbuki onlardan daha tehlikeli olan bunları halletmeleri gerekirdi. Şaka bir yana hakikaten bu Batı devletlerinde, ABD’de haysiyet utanma kalmamış. Onlarca filme konu olmuş kendi askerlerinin cesetlerinde uyuşturucu ticareti yaptıkları. Silah kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti Bush ailesinin en başındakine yapışmış.

UYUŞTURUCU İMPARATORLUĞU

Panama eski lideri Noriga ile uyuşturucu ilişkileri ayyuka çıkmış. Nikaragua ve Latin Amerika devrimlerini yok etmek için kıtanın uyuşturucu baronlarıyla CİA arasındaki ilişki ayan beyan ortada. Şeyh Google efendiye İngiltere-Çin-Afyon, ABD-Tayland-Afyon, İsrail-Uyuşturucu ticareti, Almanya-Kaptagon, Hollanda-Kokain, Avrupa Uyuşturucu Baronları diye yazın, bu haysiyet yoksunu, iblisi devletlerin uyuşturucu, ama özellikle de sentetik hapların ham maddesi, üretimi ve dağıtımındaki devasa rolleri aşikar olur. Havayı, suyu, gıdayı, sağlığı zehirleyen tüm illetlerin sorumlusudur ama kendisi melaike, açlığa, ambargoya, ablukaya, teröre mahkum ettiği ülkeleri paramparça etmiş, Dingo’nun ahırına çevirmiş, otoritesiz bırakmış, on binlerce psikopatın cirit attığı, her türlü illegal ticaretin yapıldığı arenaya dönüştürmüş, kimin eli kimin cebinde belli değil. Böyle ülkeleri dünyayı Kaptagon ile tehdit eden, güvenliğimize tehlike oluşturan olarak tedavüle sok, cezalandır.

EMPERYALİZMİN SACAYAKLARI

ABD, mecburiyetler tercihlere üstün gelmediği sürece, sadece İngiltere ve İsrail’i dost olarak telakki eder. Üç devlet kendisine ait olmayan toprakları işgal ederek zuhur etti. Üç devlet terbiyesinde “Tanrının seçkin topluluğu” inancı vardır. Üç devlet, iradelerine boyun eğmeyen, arzularına teslim olmayan ve uygulamalarını sorgulayan asli topluluklara soykırım uygulamıştır. Emperyalist devletlerin genel karakteristik özelliklerini taşıyan devletlerdir ancak bu üç ülkenin kuruluş felsefesi benzerdir. Bir sandalyenin üçayağı misalidir. Bir ayağın kesilmesi sandalyenin düşmesi demektir. Bunun bilincindeler ve birbirlerine kenetlenmişlerdir. Fransa, Almanya, İtalya, Japonya veya benzer devletlerin çökmesi bu devletlerin inşa ettiği uluslararası sistemin bitmesi demek değildir. Ama ve lakin İsrail, İngiltere veya ABD’nin çökmesi hem bu üç ülkenin hem de tarihte bir zifiri karanlık sayfanın kapanması demektir. Bugün uluslararası sahada şahit olduğumuz bu tarihi sürecin sonuna geldiğimize delalettir. Ya yok olacaklar ya da Âlemi yok edecekler.

ÇIKMAZ BİR SOKAĞA GİRDİLER

Bu sürecin 12 sene önce Suriye’de başladığını biliyorlar. Tıkandılar, çıkmaz bir sokağa girdiler. Debelendikçe batıyorlar. Şaşkın ördek misali davranıyorlar. Olan bitene anlam veremiyorlar. Şoktalar. İnanın bu ifadelerimde zerre abartı mevcut değil. Azı var fazlası yoktur. Bir taraftan Şam’a, Esad’a temcit pilavı misali bayat tekliflerle geliyorlar. En son tekliflerinde petrol sahalarının, su kaynaklarının Suriye devletinin idaresine bırakılması karşılığında PKK-YPG’nin bazı haklarını kabul etmesi, özerk idarelerini tanıması veya siyasi sürecin parçası olarak “Irak Modeli” benzeri PKK-YPG’nin kendi bölgelerini temsilen Suriye Halk Meclisinde söz sahibi olmaları istenmiş. Bu kabul gördüğü takdirde Suriye’ye yönelik ABD’nin 2019’da kabul ettiği, 2020’de yürürlüğe koyduğu ‘Kayser Kanunu” ile Eylül 2022’de ABD Kongresinin onayladığı ancak 6 ay sonra fiili hale gelmesi planlanan ‘Kaptagon Kanunu’nu gözden geçirecekmiş. Suriye’ye karşı uygulanan ekonomik ambargo ve abluka tedricen kalkacakmış. 

‘DİRENMEK, TESLİM OLMAKTAN HAYIRLIDIR’

Hatta Suriye, ABD’nin talepleri ile tam uyumlu çalışmaya başlarsa, halkların demokrasisini inşa ederse, Erdoğan’a seçime kadar prim vermezse, Türkiye’deki muhalefet ile kanka olursa hem abluka-ambargo tamamen ortadan kaldırılır, hem de Suriye alemi tehdit eden Müslüman Kardeşler Örgütü ve onun başı Erdoğan ile mücadele eden, Türkiye’ye demokrasi gelsin diye savaşan bir kahraman olur. Türkiye’nin Esad ile normalleşmesi, Şam ve Rusya ile çalışılmış Fırat’ın doğusuna yönelik olası bir TSK operasyonu uykularını kaçırmış. Suriye ve Lübnan’a yönelik alınan bu kararların esas muhatabı Türkiye’dir. Suriye için kullandıkları tüm argümanları ve yalanları Türkiye için kullanacaklar. Kimyasal silah, halkına zulüm, uyuşturucu cenneti ve benzeri suçlamalar Türkiye için devreye girdi, daha çok girecek. Esad’a en çok bu evrensel sözü için çok öfkeliler: “ABD’ye direnmek ona teslim olmaktan daha hayırlıdır.” Bu söz özellikle Erdoğan ve ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu için hayati ders niteliğinde olmalıdır.